Aptallık ile ölü olmanın ortak yönü, her iki durumda da durumu siz bilmezsiniz, etrafınızdaki bilir, diye bir söz vardır. O söz çoğu kez ahlaksızlık için de geçerlidir. Bir de şöyle bir durum vardır. Acaba öldüm mü diye düşünüyorsanız, yaşıyprsunuz demektir. Acaba aptallık yaptım mı diye düşünüyorsanız da akılanıyorsunuz demektir. Sorgulamak, düzeltmeye çabalamanın başlangıcıdır. Ahlakı düzeltmenin başlangıcı da, ahlakı sorgulamaktır. Toplumlar en fazla ahlaki geri kalmışlığını itiraf etmekte zorlanır ve en zor ahlaki çürümesini görmekte zorlanır.
Yıllar önce Aziz Nesin, Türk halkının %60'ı aptal dediğinde tepki toplamış, sonra da vazgeçtim, %80'i aptal demişti. Oysa ondan çok daha önce Hüzeyin Nİhal Atsız,bu ülke delilerle, gerizekalılarla ve ruh hastalarıyla doludur demişti. Nedense kamuoyu, ırkçı ve dolaysı ile sağcı olan Atsız'a, Aziz Nesin'e karşı öfkelendiği gibi öfkelenmemişti. Jean Jack Rousseau, bir toplumu aydınlatmak, o toplumu yönetmekten daha zordur, demiştir. Gerçekten de öyledir. Bir de şu vardır ki, cahil milletleri yönetmek daha kolaydır. Toplumların entellektüel yükselmesi, ahlaki yükselmesinden daha kolaydır. Almanlar 1933'de ya da şimdilerde Ruslar, entellektüel olarak çok yüksek seviyedeydiler ama millet olarak demokrasiyi hiç yaşamamışlardı, demokrasi cahiliydiler.
Liselerde ahlak dersleri verirken, İngilizlerin faydacı ahlakı yada Amerikan faydacı ahlakının, bu toplumlar hariç, diğer tüm toplumların eleştirdiğini gördüm. Öte yandan İngilizlerin, Amerikalıların ve diğer Anglosakson kökenli (Avusturalya, Kanada, Yeni Zelanda vs) en azından kendi ulusal bütünlükleri açısından mantıklı bir ahlak kuramları vardır. Başka toplumlara zulüm ettikleri doğrudur ama kendi içlerinde önemli hain yetiştirmemiştirler. İngilizler bir dönem dünyanın üçte birini yönetmiş, Amerikalılar da halen dünya ekonomisinin üçte birinden fazlasını yönetiyor. İngilizler o kadar faydacı bir millet ki, 1945'den sonra bu devasa imparatorluğu yönetmenin kendilerine pahalıya geleceğini anlayıp, 1947-1980 arasında sömürgelerinden sistematik olarak çekildi. Muhammed İkbal, bizim İngiliz milleti, bir gün İngilizler, Hindistan'ı terk etse, kendisine taştan İngiliz yapar, hizmet eder demiştir. Osmanlı, Karlofça antlaşmasından sonra iki yüz yıldan fazla Balkan yarım adasında kalabildiğine göre, İngilizler de en az yüz yıl Hindistanda kalabilirdi bence. Fakat ne gereği var, Karlofça, Pasarofça, Küçük Kaynarca antlaşmalarını görmenin, büyük bozgunları yaşamanın? İngilizler, Hindistan'a zengin olmak için gitmişlerdi. Bunu anlayan Gangi, İngilizlere karşı silahlı mücadele yerine, iktisadi mücadele etti. Önce tuz yürüyüşüyle başlayıp, İngiliz tuz tekelenine son verdi. Sonra Hindistan'ı çıkrıklarla ve dokuma tezgahlarıyla donatıp, İngiliz tekstil sanayisini batırdı. İngilizler, böyle fetihçi millet olamalrına rağmen, denizcilik harici kahramanları yoktur. Koca Hindistan'ı (Bu Hindistan'a bugünkü Pakistan, Nepal, Sri Lanka, Andaman adaları, Bangladeş, Myanmar, Bhutan'da dahildir) yüz bin kadar subayla yönetmiş, ülkeyi de İngiliz ordusu değil, İngiliz Doğu Hindistan şirketi, paralı askerler ve yerel liderleri satın alarak fethetmiştir. Bazı idari sorunlar çıkınca, Kraliçe alel aceler İmparatoriçe ve Hindistan kraliçesi ilan edilmiştir.
Gördüğünüz gibi, İngilizlerin o beğenmediğimiz ahlakı, en azından kendi toplumları için tutarlı ve yeterli. Kendimizden daha müreffeh, gelişmiş, toplumları ahlaken hor görmek, bence sadece kendi kendimizi avutmaktır. Gelişmiş toplumlar, ahlakı da gelişmiş toplumlardır. Toplumsal kalkınma, ahlaki kalkınma olmadan olmaz. Birbirine çürük mal satan, çürük inşaat yapan, işçilerine kazık atan toplum da kalkınamaz.
Geri kalmış toplumlar, ileri toplumları genelde cinsel ahlak ile vurmaya çalışır. Gelişmiş toplumlarda LGBT hakları ve bakirelik tabusu üzerinde gider. Oysa Osmanlı, ey sevgili, yüzünde sakallar çıktı da sevilmez oldun diye oğlan çocuklarına şiirler yazmıştır. Size edebiyat dersleride yalan söylendi. O şiirlerdeki şarap, gerçekten şarap. Ders kitaplarında olmayan satırlarda, beyaz-kırmızı şarap, yıllanan şarap ve şarap bağlarının ayrımı yapılıyor. O şiirlerdeki oğlan da, gerçekten oğlan çocuğu. Meşhur Sadabad şiirinde, selvi civanım diyor, yani uzun oğlanım. Civan kelimesi erkekler için kullanılan bir terimdir. Annenden, cumaya diye izin al da biz Sadabad'da sevişelim diyor. Türk halkının LGBT'ye karşı iki yüzlü ahlakını anlamak istiyorsanız, 1992 yapımı Dönersen Islık Çal filmini izleyin. Oğlancılık yada kulanpara gibi isimler de verilen aktif homoseksüelliğin toplumda desteklendiğini görürsünüz. Bakireliğe gelince. Bu toplumda erkeklerin istediği, pek çok Yeşilçam filminde, özellike Küçük Emrah'ın filminde olduğu gibi, bakireliğini evlilik öncesi yitiren her kızın fuhuşa düşmesi. Sözde erkek egemen toplum da aslında kadınların, erkek egemenleri sömürdüğü iğrenç bir düzen. Kaldı ki Z kuşağı dediğmiz gençlerde, bakirelik tabusu da can çekişiyor.
Toplumumuzun cinsel ahlakındaki yoksunluğu, Müge Anlı başta olmak üzere, gündüz programlarında görebilirsin. Twitter'da anonim bir hesap, programda anlatılanların çoğu hayal deseler de, Anadolu'da bir süre gezinen, bu gerçekliği bilir. Tabi son yıllarda köy enstitülü yazarlar ve köy konulu Yeşilçam filmleri demode oldu. O romanlar ve filmler, pek çok şeyi anlatıyordu.
Aslında bu blogda da ahlka üzerine defalarca yazmışım. Şöyle yakın zamanda eklediklerimden başlayarak, bir kaç tanesini buraya ekliyorum:
https://onbinkitap.blogspot.com/2023/02/dedikodu-cihadi.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2023/01/kurak-gunler-ve-suru-davranisi.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/12/mufazakarlikta-sorun-olmasi-degil.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/11/baris-akarsu-filmi-cok-nitelikli.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/09/veba-geceleri-ve-dalkavuklar-gecesi.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/08/hincal-uluc-tarzi-gazetecilik.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/07/furya-filmlerinde-kadin-oyunculari.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/05/uluborlunun-abdal-beslemesi-gibi.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2022/05/ertugrul-ozkokun-hurriyeti.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2020/04/yetmez-ama-yanildiniz-kendiniz-icin.html
Bu on tanesini yakın tarihine göre sıraladım. Aslında ilk sorunumuz ahlak sorunudur ve bunun için felsefe yapmamız lazımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder