(NASUH MAHRUKİ'YE)
BEN O ŞEHRE GELEMEM
Ben o şehre gelemem
Ben o şehre geldiğimde
Atlantik’te bir gemi batar fırtınada
Bir denizci ölür
Denizcinin çocuğu ağlar.
Ben o şehre gelemem
Ben o şehre geldiğimde
Deprem olur,yer gök biri
birine girer
İnsanlar çürük Kızılay çadırlarına doluşur
Nasuh Mahruki yıkıntıların arasına bağırır
‘orda kimse var mı?
Ben o şehre gelemem
Ben o şehre geldiğimde
Sokaklar ateş denizi olur
Sağlı sollu kavga eder
insanlar
Erdal Eren’in yaşını büyütüp
asarlar
Ben o şehre gelemem
Ben o şehre geldiğimde
Zeki Müren ölür,Barış Manço
ölür,
Adile Naşit ölür,Kemal Sunal
ölür
Ölür bütün güzel insanlar
Ben o şehre gelemem
Ben o şehre geldiğimde
Bir seans gongunun sesi ile
yıkılır umutlar
Borsa battı diye
Banka iflas etti diye
Yıkılır hayaller
Ben o şehre gelemem
Ben o şehre geldiğimde
Depreşir duygularım
Batar bana yalnızlığım
Platonik aşklarım gelir aklıma
Bunalır ,sıkılırım
Dayanamam ağlarım
(Bu ergenimsi şiiri, uzun süre görmediğim ve yıllarca da göremeyeceğim platonik aşkım olan kız için yazmıştım. Şiirde Nasuh Mahruki'nin adı geçtiğine göre, 1999, 17 Ağustos depreminden hemen sonra ve ben 1999 Kasım ayından önce yazmış olmalıyım. Aslında insanlara göstermeye utandığım bir şiirdir ama televizyonda Nasuh Mahruki'yi görünce, onu, kurduğu AKUT derneği ve kurtardığı hayatlar adına şereflendirmek istedim. Çabalarını ne kadar önemsemişsem, doğal olarak adını şiire eklemişim. )
Çok güzel
YanıtlaSil