1994-98 arasın, Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesindeki sosyoloji eğitimimde hocaların çoğu, katılımcı gözlemin sosyal anrtopolojinin işi olduğunu, sosyolojide gereği olmadığını söyleyip, duruyordu. Onlara göre sosyoloji anketleri, istatislikleme bilimiydi. Yaşamım boyunca hep bunun tersini gördüm. Bunun son örneğini, son çalıştığım okuldaki Iraklı öğrencilerde gördüm. Pek çoğu aşırı derecede Saddam Hüseyin taraftarıydı ve ona karşı aşırı bir hayranlık besliyorlardı. Bir süre sonra fark ettim ki, Kerkük-Musul Türkmenleri, Saddam Hüseyin ve Baas dönemi Irak'ında azınlık muamelesi görmüyorlardı ve Arap egemenliğinden pek de rahatsız değillerdi. Her diktatörlük yada tek adam rejimi, bir hiyeraşi piramidi yaratır. Irak'da Sünni Araplar, Şii Araplara göre azınlıktı. Irak'ta Kürtler ve Hristiyanlar olmak üzere pek çok etnik grup var. Sünni Araplar da, yönetsel piramitte bir alta Sünni bir topluluk olan Türkmenleri koymuş. Bütün bu süreçte Türkmenler, Türkiye, hatta Ülkücülerle bağlarını koparmamış ama öyle buraları Türkiye fethetsin derdine de düşmemiş. Saddam'ın devrilmesi ile bu düzen bozulmuş. İşid'in bölgeyi işgali de, Arap-Türkmen dostluğunu bozmuş. Bu piramid, düşünüldüğü kadar basit de değildi Mesela Saddam'ın dış işleri bakanı Tarık Aziz, bir Keldani, yani Hristiyandı. Saddam kabinesinin tek Hristiyan üyesiydi. Amerikan askerleri ınu, Meryem Ana heykelleri ile dolu, içinde yapay bir şelale olan konağında yakalamışlardı. Bu karmaşık düzende yeri olmayanlar Kürtler'di, onlar hiç bir şekilde siyasette yeri olmayan insanlardı.
Benzer bir durum da Suriye'de vardı. İşin ilginci Suriye devleti, Sünni bir devlet gibi yönetiliyordu ve Esat ailesi başta olmak üzere üst düzey devlet başkanları, kağıt üzerinde Sünni olup, sürekli Sünni kızlarla evleniyordu. Orada da bir piramit vardı ve orada da Kürtler, piramitin en altındaydı. İşin ilginci, Suriye Kürtlerinin önemli bir bölümü (ne kadarı bilmiyorum) Alevi ve sözde Alevi yönetim Kürtlerden en temel vatandaşlık hakkını bile almıştı. Nusayrilere Arap Alevisi adını veren de, Beşar Esad'ın dedesi, Hafız Esad'ın babası olan Ali Süleyman el Esad'dı.
Arapların Kürtlere karşı özel bir nefreti var. Araplar, egemenlik altına aldıkları uluslardan, Kürtleri ve İranlıları (Selçuklulardan itibaren genelde Türklerin egemenliği yada koruyuculuğunda yaşadılar.) büyük çoğunlukla asimile edemediler. Mısır'ın sadece %10'u Kıpti kaldı. Süryaniler ve Keldaniler ise daha minik oranlardalar ve kendi yurtlarında azınlıklar. Pek çok Arap veya Arap kültürü şairi, Kürt uyudum, Arap uyandım diye şiir yazıyor.
Mezhepçiliğin ve etnik grupçuluğun olmadığı ülkelerde de aşiretçilik sorun, vereceğim son örnek Libya. Senusi tarikatı, daha doğrusu aşiretinin lideri İdris, İtalyanlar ülkeyi terk edince kral oluyor ama tüm Libya'nın rızasını alamıyor. BAAS harekesi Libya'ya da ulaşıyor ve Kaddafi darbesi oluyor. Kaddafi, Libya'da bir aşiretler hiyeraşisi kuruyor. Bu yeni hiyeraşinin tepesinde, Kaddafi'ye soy adını veren Kaddafa aşireti var. Libya, tarihsel olarak üç büyük bölgeye ayrılıyor, Trablusgar, Bingazi ve Fizan. Kaddafi'nin sisteminde piramitin altında Bingazililer vardır. Kaddafi'ye yönelik ilk isyan da, burada çıktı.
Ortadoğu diktatörlerinden sonra ülkelerin uzun süre istikrara kavuşmama sebebi, kimsenin piramidin en altına gitmeye niyeti olmamasıdır. Aşiretçilik, uluslaşmaya en büyük engel, sömürgecilerin en büyük silahıdır. Sadece yabancı sömürgelerin değil, zorba iktidarların da en sevdiği silahtır aşiretçilik. Saddam'ın Şii çoğunluğu, Esat'ın Sünni çoğunluğu yönetmebilmesinin de sebebi, aşiretlere parçalanmış muhalefetin birleşememesi yada diktatör yıkıldıktan sonra piramitteki yerinin belirsiz olmasıdır. Kılıçdaroğlu, her ne kadar kimlik siyasetine oynamadı ise de, sağcı taban için hep Dersimli Kemal oldu. Benim de uzun süre onu destekleme sebebim, onun gibi Kürt ve Alevi olmam ve hayatım boyunca da bu sebeple zorbalanmamdı. Kılıçdaroğlu, Dersimli'yse, ben de Koçgiriyim. Mühürsüz oylara karşı çıkmadığında ben dahil herkes ondan desteğini kesmeliydi.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder