bülent ecevit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bülent ecevit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2025 Salı

RAUF DENKTAŞ'IN BÜLENT ECEVİT'İN ANI DEFTERİNE YAZDIKLARI

 


Rauf Denktaş Bülent Ecevit'i ziyaret etti
Güncelleme Tarihi: Temmuz 03, 2006 13:56
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, GATA'da bir süredir tedavi gören eski Başbakan Bülent Ecevit'i ziyaret etti.
Barış Harekatının, Kıbrıs'ı 13. Yunan adası olmaktan kurtardığını ifade eden Denktaş, “Bu ada, 13. Yunan adası olarak, Yunanistan'ın Türkiye'yi müsadere altına almasını sağlayacaktı. Bu vesileyle Ecevit'e müteşekkir olduğumu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Gece gündüz onun sağlığı için duacıyız. İnşallah dualarımız kabul edilecektir” dedi.
Ecevit'in sağlık durumuyla ilgili doktorlarından bilgi aldığını kaydeden Denktaş, “Doktorlarıyla görüştüm. Bana 'Zaman meselesidir. Sabretmek lazım” dediler. Son günlerde gözlerini açması, sese tepki vermesi bizim için umut kaynağıdır' dediler” diye konuştu. Bu arada, Denktaş, hastanede açılan anı defterine de şunları kaydetti:
“Sen olmasaydın, 1974'te Kıbrıs, Yunanistan'a ilhak edilmiş, Kıbrıs Türkleri Ada'dan yok edilmiş, anavatanın güvenliği ile yakından ilgili olan bu Türk adası 13'üncü Yunan adası olarak Türkiye'yi muhasara altına almış olacaktı.
Bugün hür ve güven içinde yaşayan Kıbrıs Türkleri sana minnettardır. Ada, Yunan olmasın diye şehitler veren Anadolu halkı da bizimle beraber sana her gün dua etmektedir. Seni bekliyoruz, sana ihtiyacımız vardır. Kalk artık, kalk ve bu güzel vatanın yüzünü güldür. Aziz Ecevit, değerli Başbakan, Atatürk ilkelerinin yılmaz savunucusu, Kıbrıs'ın kurtarıcısı seni çok seviyor, çok özlüyoruz.”
3 Temmuz 2006 Hürriyet Gazetesi haberi

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/rauf-denktas-bulent-eceviti-ziyaret-etti-4690283

9 Haziran 2025 Pazartesi

ECEVİT PUTUNA BİR TEKME ATMALI

 


Bazı büyük isimler aleyhine yazmak zordur ama gereklidir. Bu genelde çok yapılan bir şeydir. Büyük kişileri eleştirmek yada eleştirmeye çalışmak da başlı başına bir iştir. Bunu da yapan çok olur, çünkü şöhrete ulaşmanın kolay yolu gibi görülür. O büyük kişinin polülaritesine bağlı olarak, o büyük kişiye eleştiriler ve hakaretler çoğalır. Popülaritesi düştüğünde ise onun  hakkında anca övgüler olur. Merhum politiacı, CHP ve DSP'nin eski genel başkanı, milletvekili ve başbakan Bülent Ecevit'te bu konumdadır ama ben onu eleştirmek taraftarıyım ve önce bunun nedenini yada nedenlerini anlatayım.

Bülent Ecevit, artık çoktan rahmetli olmuş ve eskinin silik bir anısıdır. Eşi, Rahşan hanımı, kocasının ölümünden sonra Ankara'da, kitap fuarında gördüğümü hatırlıyorum. Standda, imza için tek başına duruyor ve etrafına bakıyordu. Etrafında kimseler yoktu ve onunla ilgilenen yoktu. Ecevitçilik çoktan ölmüş, DSP'de Ecevit'in sadece adı kalır olmuş,  Herkes Ecevit'i övüyor ama iktidar cenahı, Ecevit'in iktidar yada iktidar ortağı olduğu dönemlerin başarılı işlerini Ecevit'e yada o dönemki iktidar ortağına atfedilirken; başarısızlıklar ve sıkandallar, CHP ve toptan Sol'a  atfediliyor. Bu yüzden Ecevit'in marifetlerini bir bir yazmalı. Ecevit'in kabahati, Ecevit'te kalmalı, CHP yada başka sol partilerde değil.

Ecevit'i efsane eden icraatları,  1972-1980 arasında CHP başkanlığında yaptığı icraatlarıdır. Özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile anılır. Bu dönemde MSP ( Necmettin Erbakan) ile olan koalisyonu, sanki sırf Kıbrıs Barış Harekatı düzenlenebilsin diye, zorla yapılmış gibidir. Harekattan sonra koalisyonun dağılması bir yana, iki liderin ve iki liderin daha sonraki partilerinin (DSP  ve Refah) bir araya gelmemiş olması, Erbakan'ın CHP'ye karşı Milliyetçi Cephe içinde yer alması da başka bir önemli ayrıntı. 1978-1979'daki 3. başbakanlığı, bir kaç sıkandalla anılır. İlki  en çok oy alan parti olduğu halde, meclisin salt çoğunluğunu ele geçirememesi, ele geçirmek için de on tane adalet partiliye bakanlık vermesi (Güneş Motel olayı); bunlar arasında gümrük bakanı yaptığı Tuncay Mataracı'nın rüşvet alırken yakalanmasıdır. İkincisi gene bu dönemdeki ani ekonomik kriz ve yokluktu. Ben ilk ikisinin TÜSİAD ve derin devlet denen illegal yapıların işi olduğunu düşünürüm. Ecevit'in asıl suçu, Maraş progromudur. Progromun en erken hazrılıkları iki yıllıktır. Sırf progrom için özel bir film (Güneş Ne Zaman Doğacak) yapılmıştır.  Katliam günler sürmüş, TRT'de canlı yayınlanmış, ancak bir haftanın sonunda, saldırılar devlet dairelerine ulaşınca, ordu müdahale etmişti. Kıbrıs savaşında, Kayseri hava indirme tugayını üç günde adaya gönderen Ecevit,  Maraş şehri için günlerce müdahale edememiştir. Ecevit'in bu tavrı da CHP hesabına yazılmıştır.

Asıl eleştirilecek Ecevit, 12 Eylül sonrasının Ecevitidir. 12 Eylül'ün hemen ardından, askerler tarafından üç parti kuruldu veya kurulup, örgütlenmesine izin verildi; Millyetçi Demokrasi Partisi, Sosyal Demokrat Parti ve Anavatan Partisi. Diğer partiler, beş generalden oluşan Milli Güvenlik Komitesinin vetoları gereği ya kurulamadı, ya da örgütlenemedi. Seçime giren ilk üç partinin genel başkanı emekl, general, üçüncüsü ise 12 Eylül rejiminin başbakanlık müsteşarı Turgut Özal'dı. Atatürk'ün yüz küsur yaşındaki yaveri veto yerken,  darbenin bahanelerinden olan, İstiklal Marşının kasten oturularak dinlendiği, MSP'nin Konya mitinginin organizatörü Mustafa Keçeciler, önce milletvekili, sonra bakan oluyordu. Eski politikacılar, eğer seçilmezlerse 1990'a kadar yasaklıydı. (1986'da yapılan bir referandum %60'a 40, oranla yasağı kaldırdı.1977'de İzmir'de MSP'den seçilseydi, Turgut Özal'da yasaklı oluyordu.) Bu dönemde partileri, eski liderlerin, siyasi yasak almamış arkadaşları kurdu ve bunlara EMANETÇİ dendi. Ecevit'in emanetçisi de Ecevit, yani eşi Rahşan hanım oldu ve DSP'yi kurdu.

DSP, yıllarca SHP-CHP'ye sataşarak ve SHP-CHP'nin zayıflıklarından faydalanarak oylarını arttırdı. Önce %10 barajını geçti, sonra solda en büyük parti ve 1999'da ülkede 1. parti oldu. Bu süreçte Ecevit ve DSP,  12 Eylül gibi, tek solcu yada Atatürkçü yanı laiklik savunması, laikliği savunmasının da tek göstergesi, başörtüsü ile uğraşmasıydı. Ben DSP'in iktidar yıllarında öğretmenliğe yeni başlamıştım. Milli Eğitim Bakanlığı, DSP'nin elinde ve Föcöcülerle doluydu. Ecevit'in iktidarı döneminde işçi hakları iyice budandı ve ekonomik krizi bitirmeye, IMF prensi Kemal Derviş getirdi. Bu son döneminde ülkeyi kendi mi yönetti, Hüsamettin Özkan denen karanlık şahıs mı, o da belli değil. Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı'yı türbanı yüzünden mecliste ve kameraların önünde aşağılayıp, kahraman yapması; bunamasının ilerlemesi ve son.

Ben demiiyorum ki, ölüyü kötü analım, sadece Sezar'ın hakkını, kötü manada da Sezar'a verelim. Bugün, yani 9 haziran 2025 itibarı ile Nihat Genç, akciğer kanserinden entübe edildi. Genç'in doksanlı yıllardaki mücadelesini inkar etmeyeceğim. Altı yıldır muhalefete muhalefet etmesi ve son olarak İmamoğlu'nun diplomasının iptalinin Nihat Genç'in fikri olduğunu hep hatırlayalım. Kimsenin acısına oh, sevincine ah demeyelim ama ölmüş yada ölmeye yakın da olsa, yanlışlarını hep hatırlayalım.

21 Temmuz 2024 Pazar

Bülent Ecevit - Bir Savaş Ardı Destanı (Çanakkale-Savaş Bitti)



 BİR SAVAŞ ARDI DESTANI

“Söyle arkadaşım” dedi Anadolulu Mehmet
yanı başındaki Anzak erine
“nerelerden kopup gelmişin
neden çökmüş bu mahzunluk üzerine”

“DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN” (*)
dedi gencecik Anzak
“öyle yazmışlar mezar taşıma
doğduğum yerler öylesine uzak
örtündüğüm topraksa gurbet bana”

“Dert edinme arkadaşım” dedi Mehmet
“değil mi ki bizlerle birleşti kaderin
değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet
sen de artık bizdensin
sen de bencileyin bir Mehmet"
Çanakkale toprağının
üstü cennet altı mezar
kavga bitmiş mezarlarda,
kaynaş olmuş yiten canlar
"Ya sen" dedi Mehmet
oyun çağındaki İngiliz erine,
"yaşın ne senin kardeş
böylesine erken buralarda işin ne?"
"Yaşım sonsuza dek onbeş"
dedi ufak tefek İngiliz eri.
"köyümde askercilik oynar
coştururdum trampetimle bizimkileri.
Derken kendimi cephede buldum
oyun muydu gerçek miydi anlamadan
bir sahici kurşunla vuruldum.
Sustu boynumdaki trampet
son verildi böylece oyundan bozma işime
Gelibolu'da bana da bir yer kazıldı
mezar taşıma ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ yazıldı
öyküm de künyem de bundan ibaret”
Yağmur yağıyordu usul usul toprağa
gözyaşları düşerek üstüne sanki
damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa
sahibini yitiren bir trampet.
"Ya sizler" dedi Mehmet
dünyanın dört kıtasından
mezarlar dolusu erlere
"hangi rüzgar savurdu sizleri
bu bilmediğiniz yerlere"
Kimi İngilizdi kimi İskoç
kimi Fransızdı, kimi Senegalli,
kimi Hintli, kimi Nepalli,
kimi Avustralyadan Yeni Zelandadan Anzak.
gemiler dolusu asker
Her biri niye geldiğinden habersiz
Gelibolunun oya gibi koylarından sızarak
tırmanmışlardı dağa bayıra
siper siper yara gibi yarılan toprak
mezar olmuştu savaş ardından onlara.
Kiminin BURADA YATTIĞI SANILIR
kiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ
kiminin de mezar taşında
on altı on yedi on sekiz yaşında
EBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı
Çanakkale topraklarında
Her birinin erken biten yaşam öyküsü
eski yazıtlar gibi taşlara böyle kazılı.
"Anlamaz mıyım" dedi "halinizden kardeşler"
adına yazılı taşı bile olmayan asker
Anadolu'lu Mehmet
"ben de yüzyıllarca yaban ellerde
neyin uğruna bilmeden can vermişim
Kendi yurdum uğruna can vermenin tadına
ilk kez Çanakkale'de ermişim.
Uğrunda can verdikçe vatandı ancak
ekip biçtiğim padişah mülkü toprak.
Değil mi ki sizler alamasanız bile,
bu topraklar almış sizi sizleri basmış bağrına,
Sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale."
Çanakkale'de toprağının
üstü cennet altı mezar
kavga bitmiş mezarlarda
kaynaş olmuş yiten canlar
Bir garip savaştı Çanakkale savaşı
kızıştıkça kızgınlığı dindiren
ara verildikçe ateşe
düşmanı kardeşe
döndüren bir savaştı.
Kıyasıya bir savaştı
ama saygı üreten bir savaş
Yaklaştıkça birbirine
karşılıklı siperler
gönüller de yakınlaştı
Düştükçe vuruşanlar toprağa
dostlar gibi kaynaştı.
Savaş bitti
ölenler kaldı sağlar gitti
köylü köyüne döndü evli evine
Kır çiçekleri geldiler akın akın
çekilen askerlerin yerine
yaban gülleri dağ laleleri papatyalar
kilim kilim yayıldılar toprağa
siper siper
toprağın savaş yaralarını örttüler
Koyunlar koruganları yuva yaptı kendine
kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine.
çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle
silah yerine saban tutan elleriyle
geri aldı savaş alanlarını doğa
can geldi toprağa silindikçe kan izleri
yeryüzünde cennet oldu öylece
o cehennem savaş yeri.
Şimdi Çanakkale Gelibolu
bahçe bahçe
ülke ülke
mezar dolu.
Üstü cennet altı mezar
Çanakkale toprağının,
kavga bitmiş mezarlarda,
kaynaş olmuş yiten canlar.
"Huzur içinde uyusun"
vuruştukları toprakta
kavgadan kinden uzakta,
yanyana dostça yatanlar.


Bülent Ecevit
( 1925 - 2006 )





(*) Şiirde büyük harflerle yazılmış sözler
Gelibolu Yarımadası’ndaki İngiliz ve
Anzak mezartaşlarından alınmıştır.