maraş katliamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
maraş katliamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Haziran 2025 Pazartesi

ECEVİT PUTUNA BİR TEKME ATMALI

 


Bazı büyük isimler aleyhine yazmak zordur ama gereklidir. Bu genelde çok yapılan bir şeydir. Büyük kişileri eleştirmek yada eleştirmeye çalışmak da başlı başına bir iştir. Bunu da yapan çok olur, çünkü şöhrete ulaşmanın kolay yolu gibi görülür. O büyük kişinin polülaritesine bağlı olarak, o büyük kişiye eleştiriler ve hakaretler çoğalır. Popülaritesi düştüğünde ise onun  hakkında anca övgüler olur. Merhum politiacı, CHP ve DSP'nin eski genel başkanı, milletvekili ve başbakan Bülent Ecevit'te bu konumdadır ama ben onu eleştirmek taraftarıyım ve önce bunun nedenini yada nedenlerini anlatayım.

Bülent Ecevit, artık çoktan rahmetli olmuş ve eskinin silik bir anısıdır. Eşi, Rahşan hanımı, kocasının ölümünden sonra Ankara'da, kitap fuarında gördüğümü hatırlıyorum. Standda, imza için tek başına duruyor ve etrafına bakıyordu. Etrafında kimseler yoktu ve onunla ilgilenen yoktu. Ecevitçilik çoktan ölmüş, DSP'de Ecevit'in sadece adı kalır olmuş,  Herkes Ecevit'i övüyor ama iktidar cenahı, Ecevit'in iktidar yada iktidar ortağı olduğu dönemlerin başarılı işlerini Ecevit'e yada o dönemki iktidar ortağına atfedilirken; başarısızlıklar ve sıkandallar, CHP ve toptan Sol'a  atfediliyor. Bu yüzden Ecevit'in marifetlerini bir bir yazmalı. Ecevit'in kabahati, Ecevit'te kalmalı, CHP yada başka sol partilerde değil.

Ecevit'i efsane eden icraatları,  1972-1980 arasında CHP başkanlığında yaptığı icraatlarıdır. Özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile anılır. Bu dönemde MSP ( Necmettin Erbakan) ile olan koalisyonu, sanki sırf Kıbrıs Barış Harekatı düzenlenebilsin diye, zorla yapılmış gibidir. Harekattan sonra koalisyonun dağılması bir yana, iki liderin ve iki liderin daha sonraki partilerinin (DSP  ve Refah) bir araya gelmemiş olması, Erbakan'ın CHP'ye karşı Milliyetçi Cephe içinde yer alması da başka bir önemli ayrıntı. 1978-1979'daki 3. başbakanlığı, bir kaç sıkandalla anılır. İlki  en çok oy alan parti olduğu halde, meclisin salt çoğunluğunu ele geçirememesi, ele geçirmek için de on tane adalet partiliye bakanlık vermesi (Güneş Motel olayı); bunlar arasında gümrük bakanı yaptığı Tuncay Mataracı'nın rüşvet alırken yakalanmasıdır. İkincisi gene bu dönemdeki ani ekonomik kriz ve yokluktu. Ben ilk ikisinin TÜSİAD ve derin devlet denen illegal yapıların işi olduğunu düşünürüm. Ecevit'in asıl suçu, Maraş progromudur. Progromun en erken hazrılıkları iki yıllıktır. Sırf progrom için özel bir film (Güneş Ne Zaman Doğacak) yapılmıştır.  Katliam günler sürmüş, TRT'de canlı yayınlanmış, ancak bir haftanın sonunda, saldırılar devlet dairelerine ulaşınca, ordu müdahale etmişti. Kıbrıs savaşında, Kayseri hava indirme tugayını üç günde adaya gönderen Ecevit,  Maraş şehri için günlerce müdahale edememiştir. Ecevit'in bu tavrı da CHP hesabına yazılmıştır.

Asıl eleştirilecek Ecevit, 12 Eylül sonrasının Ecevitidir. 12 Eylül'ün hemen ardından, askerler tarafından üç parti kuruldu veya kurulup, örgütlenmesine izin verildi; Millyetçi Demokrasi Partisi, Sosyal Demokrat Parti ve Anavatan Partisi. Diğer partiler, beş generalden oluşan Milli Güvenlik Komitesinin vetoları gereği ya kurulamadı, ya da örgütlenemedi. Seçime giren ilk üç partinin genel başkanı emekl, general, üçüncüsü ise 12 Eylül rejiminin başbakanlık müsteşarı Turgut Özal'dı. Atatürk'ün yüz küsur yaşındaki yaveri veto yerken,  darbenin bahanelerinden olan, İstiklal Marşının kasten oturularak dinlendiği, MSP'nin Konya mitinginin organizatörü Mustafa Keçeciler, önce milletvekili, sonra bakan oluyordu. Eski politikacılar, eğer seçilmezlerse 1990'a kadar yasaklıydı. (1986'da yapılan bir referandum %60'a 40, oranla yasağı kaldırdı.1977'de İzmir'de MSP'den seçilseydi, Turgut Özal'da yasaklı oluyordu.) Bu dönemde partileri, eski liderlerin, siyasi yasak almamış arkadaşları kurdu ve bunlara EMANETÇİ dendi. Ecevit'in emanetçisi de Ecevit, yani eşi Rahşan hanım oldu ve DSP'yi kurdu.

DSP, yıllarca SHP-CHP'ye sataşarak ve SHP-CHP'nin zayıflıklarından faydalanarak oylarını arttırdı. Önce %10 barajını geçti, sonra solda en büyük parti ve 1999'da ülkede 1. parti oldu. Bu süreçte Ecevit ve DSP,  12 Eylül gibi, tek solcu yada Atatürkçü yanı laiklik savunması, laikliği savunmasının da tek göstergesi, başörtüsü ile uğraşmasıydı. Ben DSP'in iktidar yıllarında öğretmenliğe yeni başlamıştım. Milli Eğitim Bakanlığı, DSP'nin elinde ve Föcöcülerle doluydu. Ecevit'in iktidarı döneminde işçi hakları iyice budandı ve ekonomik krizi bitirmeye, IMF prensi Kemal Derviş getirdi. Bu son döneminde ülkeyi kendi mi yönetti, Hüsamettin Özkan denen karanlık şahıs mı, o da belli değil. Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı'yı türbanı yüzünden mecliste ve kameraların önünde aşağılayıp, kahraman yapması; bunamasının ilerlemesi ve son.

Ben demiiyorum ki, ölüyü kötü analım, sadece Sezar'ın hakkını, kötü manada da Sezar'a verelim. Bugün, yani 9 haziran 2025 itibarı ile Nihat Genç, akciğer kanserinden entübe edildi. Genç'in doksanlı yıllardaki mücadelesini inkar etmeyeceğim. Altı yıldır muhalefete muhalefet etmesi ve son olarak İmamoğlu'nun diplomasının iptalinin Nihat Genç'in fikri olduğunu hep hatırlayalım. Kimsenin acısına oh, sevincine ah demeyelim ama ölmüş yada ölmeye yakın da olsa, yanlışlarını hep hatırlayalım.

30 Nisan 2025 Çarşamba

SUSKUNLUK FAŞİZMİ-2 KONUŞULMAYIP, UNUTULAN SUÇLAR

 


Nuri Dersimi, anılarının bir yerinde, Kemah boğazında Ermeni göç kafilelerinin katliamına şahit olduğunu, gördüğü vahşeti anlatamayacağını söyleyip, kısa kesmiş. Bu bana tuhaf geldi. Kendisi Türkler aleyhine her şeyi, ballandıra ballandıra anlatması ile ünlü. O an bir aydınlanma yaşadım. Ermeni tehcirini katliama, hatta soykırına çevirenler, Osmanlı devleti veya İttihat ve Terakki hükumetinden çok, fırsatı ganimet sayan eşkiya-haydut gruplarıydı. İngilizlerin, Malta adasında uzun süre tutuklu kalan İttihatçıları yargılayamama sebebi de büyük ölçüde buydu. İngiliz savcılar, hem resmi bir katliam emri bulamıyorlardı, hem de daha sonra kullanabileceklerini düşündükleri Kürtleri ve Arapları küstürmek istemiyorlardı. İttiharçıların salıverilmesini, esir değişimi gibi gösterdiler. Ardından Boğazlıyan Kaymakamı Ali Kemal'i, aynı suçtan daha önce yargılanıp, suçsuz bulunduğu halde, Nemrut Mustafa Paşa tarafından tekrar yargılayıp, idam etmekte buldu.

Türkiye'de devletin ve sağcıların kafasındaki, eşkiylara, asiler yurdu,  asker vermez, vergi vermez Dersim ve sürekli baş belası Kürtler mitosu, Ermeni tehcir kafilelerinin yağmalanmasıyla ortaya çıkmıştır.  Osmanlı döneminde Dersim'in, diğer illerden çok bir farkı yoktu. Ermenilerin mallarını ve kadınlarını yağmalamaları yüzünden İstanbul hukümeti ile araları açılmıştı. Koçgiri isyanına destek vermemeleri ve bir kısım aşiretlerin Kurtuluş savaşına destek vermesi de bu yüzdendi. Koçgiriler, Alişan beyin babası Mustafa Paşadan beri İstanbul hukümetinin adamıydı. Bu kanlı coğrafyada Alevilerin, Kürtlerin veya diğer azınlık-çoğunluk milletlerin elleri temiz değildir. 

Olayları tekrar yaşamanın tek yolu unutmak, unutmanın da tek yolu o olayları hiç anmamaktır. Faşizm, özelikle bazı anmaları istmez ve unutturmaya çalışır; 1934 Trakya olaylarını hiç anmayıp,  Hüseyin Nihal Atsız'ı sadece ütopik roman ve hikayeler yazan bir edebiyatçı olarak göstermek gibi.  Anılmayan olaylar, bir kaç nesil sonra unutulur. Kurbanlar olanları sık sık hatırlar, unutanlar, katiller ve onların çocukları olur. Bir kaç yıl önce İnstagram'da, hatırlamadığım bir gönderiye yorum yazmış, Maraş ve . Çorum unutulmamalı demiştim. Baş örtülü bir kız, özelden mesaj atıp, bana, 16-17. yy, Celali İsyanlarından bahsedip, bahsetmediğimi sormuştu. Ben de ona 1980 yılında önce şubat, sonra temmuz ayı boyunca, tüm ili saran katliamlardan bahsetmiştim, sinirle. Sonra da sohbeti bıraktık. Ailesi bundan hiç bahsetmemiş ve bu olanları ilk defa benden öğrenmiş. Kürtlerin dediği gibi, ölen senin sevdiğin değilse, helva kokusu tatlı gelirmiş. Katliamda bir yada bir kaç yakınını kaybetmiş olsaydı, olanları ondan öğrenirdi.

Sadece kitlelerin değil, bireylerin suçları da unutuluyor.  Elli bir yaşını yaşayıp, elli ikisinden gün alan bendeniz, 12 Eylül darbesi sonrası yıllarda çocuktum.  Bazı kişiler, benim zihnimde 12 Eylül ünlüsüdür. Bunların en başında Emel Sayın gelir. Sürekli televizyonlarda canlı yayınlarda ( TRT'nin günde beş-altı saat yayın yapan televizyonun canlı yayını büyük olaydı), Kenan Evren'in karşısında konserler veren Emel Sayın gelir. Evren'in, Dersim kökenli, kızlar tertelesi ile ailesinden koparılmış ve ihtiyarlık günlerinde de Dersimlilere özgü bir sürü batıl itikadı olan karısı yerine, Emel Sayın'la vakit geçirdiği, fısıltı ile konuşulurdu. Şimdilerde gazeteci Sabaattin Önkibar, youtube yayınlarında açıkça söylüyor. Hüla Kpçyiğit'te o yıllarda sinema filminden çok, TRT'ye, 12 Eylül Atatürkçüsü, her bölümü ayrı hikaye olan filmler çekerdi. Metin Milli var, o çok kötü sesiyle süreki televizyona çıkan ve hatta Erovizyon'da komik ve zırva şarksıyla Türkiye'yi rezil  etmişti. Rivayete göre Ankara'da benzinlikleri olan bir mirasyediydi  ve TRT'yi yöneten albayla arkadaşlığı sayesinde şarkıcı olmuştu. Şimdilerde bilenler de, üç ünite kan almış Dracula diye alay edilen bir klip videosu ile biliniyor. Video demişken, şu günlerde gene sosyal medyada (çeşitli sitelerde) ,Allahsızlığı yayma kürsü başkanı videosu ile bilinen bir film var; Güneş Ne Zaman Doğacak. Bu film, sırf 1978 Maraş katliamında provakasyonluk yapsın diye üretilmiştir. Filmin ne oyuncuları, ne  yapımcısı, ne senaristi, ne de başka bir şeyi, bu absürtlük hakkında konuşmamıştır ve yaşayan son bir kaç kişi de konuşmamaktadır. (Bu salak sahnedeki kadın oyuncu doksanlarında ve sağ.) Filmi izleyen Ruslar vardır muhakkak. Sözde Sovyetler Birliği hicvi olan bu film hakkında neler düşünmektedir acaba?

Unutmak, tekrar yaşamaya sebep olur demiştim. 12 Eylülün en ateşli destekçisi TÜSİAD'dı ve TÜSİAD'ın sağcı iktidarlarla çatışmaları hep naza çekme olmuştu. Geçen ay iki tane TÜSİAD üyesine yurt dışına çıkma yasağı konuldu. Şimdi iktidar partileri, TÜSAD'la tekrar barışma çabasında.  

Suçlarınızı konuşmazsanız, sadece siz unutursunuz, kurbanlarınız daima hatırlar.

Pek çok 12 Eylül destekçisinin, bugünün iktidarın da destekçisidir. Bunu unutmayalım.