Sineklerin İsyanı
Geçenlerde birkaç kere sinemaya gittim. Malum bir sürü özel film arka arkaya geldi; Müslüm, Bohemyan Rapsody ve Çağan Irmak’ın son filmi vardı.
Epeydir televizyon izlemediğim için, reklam da pek izlemiyordum. Daha doğrusu televizyon tipi uzun reklam izlemiyordum.
Bazı firmalar, kendi reklamları yerine hükümet reklamı yapmaya başlamış.
İnşaatlarda ya da biten büyük yapılarda uçangöz gezdirmeler, birlikte büyüyoruz, birlikte güçlüyüz diye diye havada uçuşan sloganlar, bir de bir mobilya markası var ki, tam şenlik.
Bir tane marka, model tanıtımı yok.
Şu kadar işçimiz var, şu kadar ülkeye ihraç ediyoruz vs vs. Gemilere yüklenen konteynerler, sendikasız, düşük maaşlı ve mutlu mutlu gülümseyen insanlar da cabası.
Son seçim ve ardından gelen devalüasyondan sonra iktidar yandaşlarının sosyal medyadaki fatura sallamalı videoların kaynağını o zaman anladı.
İktidar partisi taraftarları, bu pembe tabloya daha çok inanıyor ve derin hayal kırıklığı yaşıyor. Muhalif insanlar ise en kötüsüne karşı hazırlıklı oluyor.
Mesela diyelim ki bir kamu kuruluşuna yüz kişi alınacak ve bin kişi başvuruyor.
Başvuranların hepsinin de AKP’den tanıdıkları vardır, yedi yüzünün birkaç tanıdığı, beş yüzünün akrabası vardır ve en az üç yüz tanesinin işi garantidir.
Biz sinemaya dönelim. Çağan Irmak’ın filmini beğenmedim.
Filmin adından bile (Bizi Hatırla) Altan Erkekli’nin öleceğini biliyoruz. Ayrıca iş yaşamı, ameliyat olacak babayı tınmayıp, Amerika’ya gitmeye zorluyorsa, istifa et gitsin.
Müslüm, Bohemyan Rapsody’den daha güzeldi.
Müslüm için ayrıca bir yazı yazmak gerekir.
Bohemyan Rapsody’de ise Fredy Mercury’in söylediği bir söz, bu yazım için ilham kaynağı oldu.
-Çürüdüğünü nasıl anlarsın, biliyor musun? Etrafında sinekler çoğalır.
Bunu duyunca, William Golding’in meşhur romanı Sineklerin Tanrısı’nı hatırladım.
Romanın adı İncil’in bir ayetinde geçiyor ve romanda da çocukların taptığı, kazık üstüne oturtulmuş domuz kafasının adı.
İki Yıl Okul Tatilinde, ıssız adaya düşen çocuklar ütopya kuruyordu, Sineklerin Tanrısına tapan çocuklarsa disütopya kuruyorlar.
Roman, insanın özü kötüdür önermesi üzerine kurulu.
Sinekler, açıklamaya gerek yok ama yozlaşmış ve yağcı kişiler. Sadece iktidar değil, muhalefet cephesinde de çoklar.
Bunu Bartu Soral’ın Cumhuriyet’de çıkardığı Osman Kavala tartışmasında da gördük.
Kavala, Soral’ın iddialarına tuhaf cevaplar verdi.
Ergenekon soruşturması genişletilsin isteği, subayların daha titiz soruşturulması ve haksızlığa uğramalarına engelolmak içinmiş. ( O günleri hatırlayanlar, buna gülmeyeceklerdir bile) Her ülkedeki Açık Toplum vakfı, merkezden bağımsızmış (he he).
Bazı sineklere yer yok artık. Bunlardan yetmez ama evetçilerin bir kısmı (mesela kumpasauğrayan subaylara, başka kapıya diyen Can Dündar) gibi bazıları muhalif kanatageçti.
Çözümün doruğunda iken Gezi başlayınca, Gezi’de darbeyi gördük diyen Selahattin Demirtaş gibi, Osman Kavala’da hapiste.
Bazıları da elinde fatura, sosyal medyaya öfkeli konuşma videoları gönderiyor.
Sisteme değil, kendi hallerine isyan ediyorlar.
Sık sık akepeli olmalarına vurgu yapıyorlar.
Ben buna sineklerin isyanı diyorum.
Çürümeyi ve yıkımı onlar da istiyor, ama istediğini bulamayan bir sinek olarak isyan ediyor, bana da yer açın diyor.
Uzun zamandır iyi bir projede rol almayan müzisyen ve oyuncularında birden bire depreşen iktidar sevgileri de buna örnek.
Bazıları açıkça TRT’de program yapmak istediklerini söylüyorlar.
Bir leşin yada çöpün başında kedi veya köpekler gibi, sinekler de kavga eder yer yer.
Sineklerden müttefik olmaz. Yetmez ama evetçilerden, yetmez ama evetçi eskilerinden, açık toplumculardan, gezi de darbeyi görenlerden, 2010 referandumunun sözde boykotçularından, fatura sallayıp, sayın cumhurbaşkanım diye feryat edenlerden müttefik olmaz.
Bir avuç Atatürkçü, kendimizle baş başayız.
Önce buradan başlayacağız, önce sinekleri kovacağız.