Profesör Edhem Eldem, Amerika Birleşik Devletlerine göç etmeden evvel röportaj vermiş. Hocamız kendisine baskı yapan iktidarı değil, Atatürkçüleri suçlamayı tercih etmiş röportaj boyunca. Malum, Amerikan üniversitelerinde yerini sağlamlaştırması gerek. Boğaziçi Üniversitesi, liberalizmin kalesidir. Tansu Çiller'de, siyasete atılmadan önce, Boğaziçi üniversitesinde ekonomi profesörüydü. Doksanlı yıllar boyunca, sosyoloji bölümü, profesör Nilüfer Göle öncülüğünde, tarikatları yüceltme merkezi haline gelmişti. İdris Küçükömer tekrar dirilmiş gibiydi. Edhem bey, Sabancı üniversitesi ile beraber yaptıkları Ermeni konferanslarından bahsediyor. Üniversitesinin Kemalistlerce de sevilmediğini defalarca söylüyor. Hatta bununla öğünüyor. Kendisi gibi Amerika'da kadro bulamayanlar için de üzülüyor.
Boğaziçi Üniversitesindeki herkesi damgalamak istemem. Siyasal İslam'a sesleniyor gibi geldi bana. Doksanlar ve iki binler, hatta iki bin onlu yılların ilk yarısı güzeldi tabi Sosyolojide tarikatları, siyasal İslam'ı övme, tarihte Ermeni ve devlete muhalif bilumum tezlerin kabulü, ekonomide özelleştirmenin merkezi Boğaziçi'ydi. Oradan da Koç, Sabancı gibi holding vakfı üniversitelerine yayılıyordu. (Siz bu holdinglerin bol Atatürklü milli bayramlar reklamlarına kanmayın.),
İktidara tavır alma sebepleri de ilgin., kayyum rektör yada tepeden inme rektör krizi. Duyan da zannedecek ki ülkedeki üniversiteler, öğretim üyelerinin oyları ile seçiliyor, bir tek Boğaziçi'ne kayyum rektör atanmış. Özerk üniversitelere 12 Eylülle son buldu. Hatta iyi hatırlıyorum 1998'de Süleyman Demirel Üniversitesinde, ezici çoğunlukla 1. sırada olan Bayram Kodaman yerine, 3. sıradaki Lütfi Çakmakçı; dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından rektör atanmıştı. Ülkücüler de bun protesto etmişti. Demek ki Boğaziçi ve bazı bir kaç üst düzey üniversitelere ayrıcalık verilmiş bu güne kadar. Dertleri YÖK değil, kendi ayrıcalıkları. Alevi-Kürt ve Ermeni sevgileri de, yurt dışına sıçramak için batıya şirinlik gösterisi. Siyasal iktidar, sevimli yüzünü bu azınlıkların aleyhine döndüğünde, iktidara bir eleştiri getirmediler. Azınlıklara karşı 1950 sonrası yapılan saldırılara karşı da sessizdirler.
Nemrut yada Sezar'da beri tüm zorbalar, kendilerini iktidara getirenleri bir süre sonra zorbalıklarını tattırlar. Körün gözü açılınca, önce bastonunu kırarmış. Bu ideoloji hiç demokrasi sözü verdi mi? Hatta demokrasi bizim için bir trendir, icabında ineriz demedi mi?
Şimdi yeni rektöre sırtınız döneceğinize, Atatürkçülüğe dönün diyeceğim ama hem Amerika yada benzeri ülkelerde makam kazanma şansınızı kaybetmek istemiyorsunuz, hem de istediğiniz şey 12 Eylül rejiminin ile dokunamadığı Robert kolej ayrıcalıkları. Herkes YÖK'ün atadığı rektöre razıyken, sizin kendi seçtiğiniz rektörle çalışmanız; başka üniversitelere verilmeyen, çok görülen imkanlar ve kadrolar size verilsin, böylece en seçkin ve zeki öğrenciler size gelsin. Diğer üniversiteler muhafazakar hurafelerle uğraşırken, siz en son moda teorileri çalışın. En zeki öğrenciler size gelsin.
Öyle yağma yok. O beraber Ermeni konferansı yaptığınız vakıf üniversiteleri boşuna mı kurdu ve o kadar yatırım aldı? Siz o holding vakıflarının üniversitelerini yüceltme, üniversite kuruyoruz diye ormanları, deniz kıyılarını, bozkırları yağmalamasını akıllandırma aracıydınız.
Şimdi de sefilliğinize ağlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder