Şimdi okura az sonra cevabı belli bazı sorular soracağım:
Binden fazla Komünist tutuklayarak, uzun süredir yapılan en büyük Komünist tevkifatını kim yaptı? Doğu ve Güneydoğuda elliden fazla önemli Kürt lideri (ağa, şeyh, şıh, dengebej denen ozan vs) Sivas'da bir kampta, bir yıldan uzun süre ve yargılamadan kim hapis tuttu? Milli Mücadele deneyimli beş binden fazla subayı kim zorla emekli etti? 147 (Yüz Kırk Yedi) öğretim üyesini solcu diye kim üniversitelerden uzaklaştırdı? Aziz Nesin'i yazılarından dolayı Bursa'ya kim sürgün etti?
Cevabı 27 Mayıs darbe rejimi. Peki bu darbenin bildirisini okuyan kimdi? 1944'de Hüseyin Nihal Atsız ile daha kurmay yüzbaşı iken Irkçılık-Turancılık davasında yargılanan Alparslan Türkeş. Sonraki yıllarda adından çok unvanı olan başbuğu sözü ile anılacak. Üstelil Alman istihbaratına göre daha o yıllarda Türk ırkçılığının führeri diye anılmaktadır. (Uğur Mumcu-Kırklı Yılların Cadı Kazanı).
27 Mayısı bir sağ iktidara karşı olması, onu solcu yapmaz. Sağcılar da kendi aralarında çok kanlı kavgalar yapabilir. 12 Mart, 12 Eylül ve hatta 15 Temmuz da sağcı partiler iktidar olduğu zaman yapıldı.
Ben önceki yazımda olduğu gibi (Sabataycılar ve Türk Sağı) Menderes'in Berrin hanım ile evliliği dolayısı ile Sabataycı olduğu zannedilmesidir. (Öyle olup-olmaması beni hiç ilgilendirmez)
Zira meşhur Yassıada mahkemeleri koca iktidar partisinden sadece üç kişi ile (Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan) uğraşmış, dörtlü takriri imzalamasına rağmen Celal Bayar'ın ciddi bir ceza almamasına ne demeli?
Sonra Demokrat Parti daha sonra hayatına Adalet partisi ve Doğru Yol-Anavatan gibi partilerle devam etti. Yassıada da hapis yatan milletvekillerinin-belediye başkanlarının torunlarının çocukları bile 2002 Merkezin çöküşüne kadar milletvekili-belediye başkanı olmaya devam ettiler. Daha 27 Mayıs cuntası iktidardayken en az dört tane parti, biz demokrat partinin devamıyız diyerek ve kır at sembolü bile aynen kullanmaya devam etmişlerdir. Hatta şu an AKP-MHP blokunda bile halen bu milletvekillerinin soyundan gelenler vardır.
O zaman bize soracaksınız, tüm darbe Sabatayist olduklarına inandıkları üç kişi için miydi?
İlk hedef buydu diyebilirim, yani ana motivasyon. Öte yandan Menderes'in ordu ve cumhuriyeti kuran zümreye karşı giderek artan düşmanca tutumunu da unutmamalıdır. Askerler için, orduyu başçavuşlarla yönetirim demesi, subay-astsubay maaşlarının enflasyon karşısında giderek erimesi, 1954'den itibaren İstanbul'un fethi kutlamalarını yasaklaması, yol genişletme bahanesi ile İstanbul başta olmak üzere pek çoğu cami tarihi binayı yıkması, ona olan asker nefretini körüklemişti.
Sadece onlar değil.
Demokrat Parti her ne kadar çok partili rejime geçişi sağlasa da, tek parti rejiminden kalma yasalardan faydalanmaktaydı. (Tıpkı şu anki iktidarların 12 Eylül yasalarından faydalanması gibi) Bu da kapitalizmin önünü kapatmakta ve yabancı şirketlerin Türkiye'ye yerleşmesini zorlaştırmaktaydı. Demokrat parti ise, bu durumdan memnundu ve artık tek partiden daha tek particiydi.
Hatta CHP gibi iktidarı devretmeyi bile denemek istemiyordu. Adnan Menderes ' SABIK (ESKİ) BAŞBAKAN OLMAYACAĞIM) deyip, duruyordu. CHP'nin mallarını kamulaştırıyor, yasal dayanağı olmayan Meclis Tahkikat Komisyonları ile birilerini temyiz hakkı olmayan hükümlerle cezalandırıyor, CKMP (Osman Bölükbaşı)'ye oy veren Kırşehir'in elektriklerini kesip, ilçe yapıyordu.
AMA DEMOKRATİK ANAYASASI VARDI
Solun 27 Mayıs'ın demokratik anayasasına sahip çıkması da komiktir. Zira bu anayasanın amacı kapitalizmin kapılarını açmaktı. Yılların müteahhidi Vehbi Koç'un ve pek çok tüccarın aniden Amerikan şirketlerinin mümessilliği ve ardından sanayici olması da tesadüf değildir.
Alparslan Türkeş ya da onun içinde olduğu bir etkinliğin Amerika'dan izinsiz bir iş yapabileceğine inanıyor musunuz?
Mehmet Ali Birand'ın Demirkırat belgeseli pek çok yalan içeriyor. Mesela Amerika ve Nato hükumetlerinin Menderes'in yargılanmasına tepki gösterdiklerini anlatmıştı. Sonra başbakanlık açıkladı ki, darbeye ve yargılanmalara resmi tepki gösteren tek ülke ''Guatemala''.
O meşhur anayasal özgürlükler de 12 Marttan evvel bile bayağı budanmıştı. 16-17 Haziran işçi isyanı olmasaydı, Türkiye'de sendikalar halen yasaktı diyeceğim ama şu an da yasak gibi bir şey bence.
Demirkrat belgeseline dönelim yine. Bir kaç anayasa profesörünün, bir kaç ayda, askerler istediği için çabucak bir anayasa hazırladığına inanıyor musunuz? Fatih Sultan Mehmet'in sırf hattatlar loncasının isteği ile matbaayı yasakladığına da inanıyor bu millet ne yazık ki.
Gene 27 Mayıs ile ilgili bir efsane de meşhur Devrim arabası ile ilgili. Güya Cemal Gürsel arabayı denerken benzin unutulmuş da, Gürsel kızmış da, projeden vazgeçilmiş.
Oysa youtube'da rastgeldiğim bir videoda Alaska senatörü Ernes Gruening'in otomobili başarı ile kullandığı görülüyor. Muhtemelen projeden Amerikalıların isteği ile vazgeçilmiş.
Hak verilmez, alınır. Mücadele verilmeden verilmiş haklar sadece bir tuzaktır. 27 Mayıs anayasası da bu amaca ulaşmış, sağcılar toplu komünist tevkifatı, solcular da özgürlükçü anaysa hayali ile darbeleri kabullenmiştir.
27 Mayısın tam ortasında aralarında Türkeş'in de olduğu on dörtlerin gönderilmesi de benzer bir göz boyamadır bence.
Soldaki 27 mayıs fetişizmi bir an önce bitmeli.
Ek Olarak, Amerikalı senatörün Devrim arabasını kullanması: https://alkislarlayasiyorum.com/icerik/405680/senator-ernest-gruening-turkiye-ziyareti