2009-2010 gibi gençler arasında bir sübliminal mesaj iddiası çılgınlığı başladı ve 15 temmuz sonrası dönemde meğer Fetö burada zaten her şeyi anlatıyormuş sözleri ile doruğa ulaştı.
Oysa subliminal mesaj, senaryonun bütünü ve gösteride ne olduğu değil, ne olmadığıdır. Yani izlediğiniz film-oyun-belgesel ve hatta kanalın genelidir. Çoğu kez subliminal ya da gizli mesajı ararken, burada ne var diye değil, burada ne yok diye arama yapılmalıdır. Asıl mesaj, o kültürel ürün ya da kanalda ne olmadığıdır.
Örneğin o televizyon kanalına kimler konuk edilmiyor, o yayınevi kimin kitapları basmıyor, o gazete-dergi ya da kanalda hangi haberler yok. Yok derken, yok denecek kadar az. Mesela epeydir şehit haberlerine televizyon ve gazetelerde yok denecek kadar az haber yer veriliyor. Bir zamanlar neredeyse koca bir şehri sokaklara döken şehit cenazeleri gayet sessiz geçiyor. Salgın diyeceksiniz ama iktidar kongrelerinin maşallahı var.
Sadece ürün ya da ürün sunan işletmeler değil, dönemde de ne var, ne yok bakacaksınız ki dönemi anlayasınız. Mesela Sinan Cemgil ve arkadaşları, Ordu'da bir Amerikan-NATO radar üssünü basıp, bir kaç teknisyeni kaçırıyor. Bir ara bu Amerikalıları öldürmeye karar veriyorlar. Ancak öldürmeye içleri elvermiyor. Sonra aynı ekip, Kızıldere'de Türk askeri ile çatışıyor. İlginç olansa, bu 1968'de 6. filo askerlerinin denize dökülmesinden sonra Türkiye'de Amerikan askeri ya da Amerikalılara karşı ikinci ciddi eylem. Bir de doksanlara İncirlikte çalışan bir astsubay vuruldu. Başkan Johnson'un mektubundan beri ülkemizde ciddi bir Amerikan karşıtlığı var ama ne Amerikan askerlerini ne de Amerikan şirketlerini pek rahatsız eden pek yok.
Benzeri şekilde aşırı Sovyet karşıtlığına rağmen Sovyet diplomatları ve şirketleri de ülkemizde zorluk yaşamadılar. Sovyetlerin en büyük düşmanı olan Ülkücüler arasında yetişen Mehmet Ali Ağca, o dönemin papasını vurabilmiş olsaydı, Sovyetler birliği on yıl daha yaşayabilirdi.
Buradan da anlayacağız ki, aslında cepheler net değil. Mesela bu blokta Tema ihanetini anlatmıştım. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2019/04/tema-ihaneti.html) Tema, orman ve otlakların imara açılması ile ilgili yasalara destek verdi. Hiç bir maden-taş ocağı direnişine de destek vermedi. Son 10 yıldır tek bir ağaç bile diktiğine dair haber yok. Sadece öğrencilere sözde çevre eğitimi veriyor.
Bu kadar uzun girişten sonra, Can Dündar'ın sözde Atatürk belgesellerine gelelim. Kendisi Atatürk üzerinden en fazla para ve itibar kazananlardan biridir. Ben hemen hepsini izleyen biri olarak orada ne yok diye, birden farkına vardım ki orada Atatürk'ün savaşları, zaferleri yok. Sadece acı çeken ve içi daralan zavallı bir ihtiyar yada bunalımlı bir genç var. Böyle kötü bir belgeselcilik nasıl olabiliyor?
Kasıtlı olabilirse, olunuyor. Geçenlerde eski bir video ve akabinde bir fotoğraf tekrar gündem oldu. Orhan Pamuk'un daha yeni ünlendiği zamanlar ve kendisi Mehmet Ali Birand'ın programına konuk olmuş. Orada 19 yaşındaki hali ile Rasim Ozan Kütahyalı'da var ve soru sormak için söz alıp, Pamuk'u yağlıyor. Etrafındaki diğer kişiler de, Fetö'nün Altın Neslinin gençlik halleri. Biran'da malumunuz, meyhane ücretini bile Karen Fogg'a ödetiyordu. Dündar'da onun çıraklarındandı.
Dündar'ın seri halindeki belgeselleri, Türk toplumundaki karizmatik Atatürk algısını yıkmaya yönelikti. Doksanlı yıllar boyunca sürekli gösterilerek, bunda başarılı da olundu ve siyasal islamın önü açıldı.