Ölülerle savaşarak gazi (ya da kahraman ) olamazsın diye bir söz var. Ben ölen kişilerden ziyade, halen insanlığa zarar veren fikirleri ile savaşma taraftarıyım. Hıncal Uluç'da düşünce, fikir falan yoktur. Fransızların meşhur fırıldak istihbaratçısı Joseph Fouche (Fuşe diye okunuyor) bile, Hıncal ve benzeri yazarlar için fazla dürüst kalır. Hıncal için, her devrin adamı demek bile övgü kalır.
Son otuz yıldır yaptığı temel iş, gazetesindeki köşesinde ahkam kesmek, internet ya da bir yerlerden bulduğu, yer yer gazetedeki stajyer veya benzer alt kademede çalışanların yazdıkları da dahil olmak üzere, mevcut içeriklere bir kaç parça da kendi yazdıklarını ekleyerek, yarım sayfa tutan köşesini doldurmaktır. Kendisi 17 (on yedi) yaşında üniversiteye başladığı yıldan beri gazetecidir ve hep de en iyi gazete ve dergilerde çalışmıştır ama hiç bir zaman yolsuzluk ya da atlatma haber ortaya çıkarmamıştır. Uzun süren meslek yaşamındaki tek başarısı, o yıllarda erkek dergisi de denen, temel işlevi çıplak kadın fotoğrafları basmak olan Erkekçe dergisinin kurucusu ve yayın yönetmeni olmasıdır. Bu dergi, benzeri dergilerin önüne geçerek, seksenlerin en çok satan aylık süreli yayını olmuştur. Erkekçe dergisi, bu tür dergilerin atası sayılan Playboy dergisinden önce kurulumuş, ondan sonra kapanmıştır. Bu dergi, sadece çıplak kadın resmi değil, Playboy'un çıplak resimlerin arasında ciddi yazılar yayınlayayım da, çok da itibardan düşmeyeyim politikasında da başarılı olmuş, özellikle röportajları efsane olmuştur. Meşhur siyasal İslamcı şair Necip Fazıl Kısakürek'in ölmeden önceki son röportajı başta olmak üzere, pek çok röportaj, ilk defa bu dergide yayımlanmıştır. Bu dergiden günümüze kalan en büyük miras, Yaşar Kemal'in gerçek bir edebiyat eseri olan röportajlarıdır ve neyse ki kitap haline getirilmiştir. Yeni nesillere röportajın neden edebiyat olduğunu hatırlatmak için okunmayı beklemekteler. Yaşar Kemal'in özellikle sokak çocukları ile yaptığı röportajlar, o zamanın diğer büyük gazetelerini ve tek televizyon kanalı TRT'nin sokak çocukları ile ilgilenmesini sağlamıştı. Bu yüzden Hıncal Uluç; Bags Bany adlı çizgi tavşanın sık sık Oskar ödülünü, Galatasdaraylıların UEFA kupasını göstermeleri-bahsetmeleri gibi, yazılarında sık sık bu dergiden bahseder.
Öte yandan Uluç'un, yıllardan beri kurulduğu o köşede belli güç odaklarına hizmet eder. Kendisi, şu günlerin moda deyimi herbokolog mesleğinin piridir. Bütün sporlardan ve sanat dallarından anlar, siyaseti iyi bilir. Bir futbolcu gol kralı olabilir, takımı şampiyon yapabilir, ama Hıncal ona kötü oyuncu demişse, kötüdür. 2002'de Türkiye'nin Dünya Futbol Lupasında 3. olduğunda, Şenol Güneş'i karizmatik olmamakla suçlayıp, Güneş'in milli takımdan uzaklaştırılmasını sağladı. Şaka gibi gelecek ama aynen öyle oldu. O zamandan beri Türk futbolu kendisini toparlayamadı. Kendisi pek çok şarkıcıyı, sporcuyu, televizyon programını ve siyasetçiyi, böyle gereksiz bahaneler ile yüceltip, yermiştir.
Son olarak, o neşhur su testisi olayına gelince. Bence o kadın, o gece oraya kendi kendisi gitmedi. Kendisi Fetö kelimesini ilk kullanan kişiydi ve bence bu olay Fetö'nün, bak bize saldıranlar laikçiler böyle aşağılık kişilerdi diye düzenlenmiş bir komploydu. Uluç, o kadar da akraba seven biri değildir. Fetö örgütünün, sıradan bir öğretmene mobbing yapmak için bile, bu kadarcık şey için bile ne dümenler çevirdiğini bilen biri olarak, John Nash tarzı uçuk komplo teorilerin bile gerçekleştirdiklerini bilirim.
Hıncal Uluç, artık nefes alsa bile, birazcık vicdanı ve ahlakı olan kişiler için, hayırla anılmayacak bir ölüdür.