Ben taihçi değiim, sadece tarih meraklısıyım. En baba tarih profesörü de tüm tarihi bilemez. Bildiğim şey, insanın üzerindeki en büyük güç olan devleti yönetmek, konrtol etmek yada yönetimini yönlendirmek her zaman birileri gizli yada açık örgütlenmiştir. Gizli olanlara derin devlet diyoruz. Zannettiğimizin aksine tek ve her şeye karar veren bir derin devlet yoktur. Bir sürü derin devlet örgütlenmesinin kavgası vardır. Gene tarih boyunca devletler, bazı işlerini yapmak için paralel kurumlar kurmuşlar yada kurulmuş sivil toplum örgütlerini paralellerine almışlardır. Meşhur darbeci paralel örgütümüz, çok orijinal değildir, İslam tarhinde bile örnekleri vardır. Hayır, Hasan Sabbah değil. Onun gizli örgütü çok kan döktü, sutanları korkuttuysa da, iktidara gelemedi yada taht-tac deviremedi. Suikastları, komploları efsane olduysa da, nihai amaca ulaşamadı. En nihayetinde Moğollar, o ulaşılmaz Alamut dağlarını ve kalelerini barut ile patlatarak yıktı. Daha topum-tüfeğin icadına çok vardı ama barut ilk büyük zaferini lağımcılıkla kazandı. İslam dünyasında başarıya ulaşan ilk paralel yapı, Hasan Sabbah ve Haşhaşilerin muhalif olduğu Abbasilerdi. Ebu Muslim ayaklanması, aslında devletin tüm damarlarına sızmış bir örgütün otuz yıldan fazla süren bir hazırlığının sonucudur. Daha eskiden, İran tarihine bakmalı. Part yada Arşaklı hanedanlığının yerini Sasanilerin alması da böylesi bir örgütlü çaba ile olmuştur. Devletin ilk şahı 1.Ardeşir'dir, oysa devlet, Ardeşir'in dedesi Sasan'dan (yada telaffuza göre Zozan) alır. Sasanileri iktidara getiren gizli örgüt yada tarikatı o kurmuştur. Arşaklı yada Part imparatorluğu İran'ı, İskender sonrası Yunan işgalcilerden yüz yıldan fazla bir çaba ile temizlemişti. Ahameniş, Pers kralı Kiros (Khurvash)'un torunuydu ve tahtı amca ayda dayısıyla savaşarak almıştır. Bunun da arkasında uzun süreli bir örgütlenme yani paralel yapı vardır.
Her devrim yada taht değişimi, uzun bir hazırlı, planlama ve örgütlenmeden sonra olur. Osmanlı, Alevi isyanları, taht değişimi için isyan girişimi olarak görmüş, uzlaşmaya yanaşmadan ezmiştir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u (Daha doğrusu Konstantiniye'yi) aldıktan sonra Balkan despotluklarını ve Anadolu beyiklerini yok edip, beyliklerinin, özellikle Karamanoğlulları'nın ana kitlesini Balkanlara yerleştirdi. Osmanlı'da paralel yapılar daha çok şehzadelerin etrafında oluşurdu. Aslında sancağa çıkmanın ilk nedeni, bu muhtemel hizipleşmeyi engellemek yada başkenten uzaklaştırmaktı. 11 yaşındaki şehzadenin Manisa'ya cidden vali olduğunu mu düşünüyorsunuz? (Yada bu ayrıntıyı bilmiyordunuz muhtemelen) Sevilen evlatlar Manisa, Bolu, Kütahya, Konya gibi yakın yerlere sancağa çıkarken, sevilmeyenler Trabzon, Amasya, Kefe (Kırım) gibi uzak illere sancağa çıkıyordu. Tüm bu önlemler, Yavuz Sultan Selim'in, Trabzon valisi iken babasını devirmesine engel olamadı. Yavuz, babasını tahttan indiren ilk ve son padişah oldu. Babası 2. Bayezid'te tahttan indirilen ilk Osmanlı padişahı oldu ama son olmadı. Otuz altı Osmanlı padişahından on iki tanesi, tahhtan indirilmiştir. Hatta Vahdettin'i de sayarsanız on üç olur ama onunla beraber. Yavuz'un babası 2. Bayezit'in sekizinci Osmanlı padişahıydı ve ondan sonra gelenlerin yarısına yakını yahttan indirildi. Doğu Roma imparatorluğu 1147 yıllık tarihinde on iki ayrı hanedanlık gördü. Osmanlı'da 623 yıllık tarihinde tek hanedan yönetmiştir görünürde. Ancak aslında paralel oluşumlar, sık sık padişah değiştirmişler, Yeniçeri Ocağını yöneten Bektaşi tarikatı, Vakayı Hayriye ile ocakla beraber büyük ölçüde halledildi ve bir daha eski gücünü bulamadı. (Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa adlı kitabında, Enver Paşa'nın eşi ve padişah Abdülmecit'in torunu Naciye Sultan'la evliliği aracılığı ile yeni bir saltanat sülalesi kurmaya çalıştığını yazar. Türkistan'daki son macerasına giderken de etrafına , Ali Enver'in (oğlu) tahtını yapıyorum, demiş.)
Bektaşilik aslında devletin kontroünde bir paralel örgüttü ve özellikle Balkanlardan toplanan erkek çocuklarının devşirilmesi için devletle paralel çalışıyordu. Pek çok paralel örgüt iktidarı ele geçirmek için çalışırken, pek çoğu da iktidara çalışıyordu. Osmanlı'da tarikatlar, devletle çalışan, bazen de devlet içinde hizipler için çalışan paralel örgütlerdi. Nakşibendiler, doğu bölgesinde Çaldıran'dan sonra İran'a kaçan Kızılbaş Türkmenler yerine yerleştirilen Sünni Kürtleri devete bağlamak için kullanıldı. Nakşibendilerin de devletin öfkesinden kurtulamadığı zamanlar oldu. Balıkesirli Kadızade ailesi, uzun yıllar kadılık ve şeyhülislamlık gibi makamları ellerinde tuttu. Özellikle Kanuni zamanında çok etkiliydiler. Etkili oldukları dönemde Mevlevilere kan kusturdular. O kadar ki Mevleviler, İstanbul'da bu Kadızade Şeyhülislamlardan Vani beyin yaptırdığı ve halen ayakta olan bu camiye Vani Cani derler. Mevleviler de asla masum bir topluluk olmadılar. Mevlevilik, Moğolların paralel örgütü olarak kuruldu. Mevlana'nın babası Bahaeddin Velet; Afganistan, Belh'den, Konya'ya kadar Moğolların propagandasını yaparak gelmiştir. Mevleviler'de Moğolların paralele örgütü olmuşlar, hatta Bacu Noyan, Konya'yı yakıp-yıktığında Mevlana bunu Allah'ın verdiği bir ceza olarak yorumlamıştır.
https://onbinkitap.blogspot.com/2017/12/mesnevidenhatirlananlar-mevlana.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2021/08/ariflerin-menkibeleri-ve-mevleviligin.html
Orta çağda paralel devletler genelde dinsel yapıdaydı ve sadece doğu dünyasına ait değildi. Tapınak Şövalyeleri, Papalığın, Haçlı seferleri sırasında kurduğu üç tarikattan biriydi.Tapınak Şövalyeleri, Fransız, Sen Jean Şövalyeleri İtalyan, Töton Şövalyeleri'de Alman'dı. Savaştan sonra Almanlar, Baltık kıyılarında devlet kurup, İskandinavları, Finleri ve Baltık civarı halkları Hristiyan yapmak için savaşıyordu. Haçlı seferlerinden sonra Sen Jean şövalyeleri, Rodos adasına yerleşip, Türkler ve Araplara karşı korsanlık yaptı. Tapınak Şövalyeleri ise Fransa merkezli olmak üzere Avrupa genelinde bankacılık, ticaret yapıp, geniş topraklarda tarım yapıyordu. Papa, onların İspanya'da Müslümanlarla savaşmasını, Fransa kralı da kendisine para vermesini istiyordu. Tarikat bu istekleri ya red ediyordu yada oyalıyordu. Tarikat hakkında okuduğum yabancı bir kitap, haçlı seferlerinin en hararetli zamanlarında bile tarikatın en fazla yüzde beşinin savaştığını, çoğunun bu ticari faaliyetlerle uğraştığını yazmıştı. Yani tarikat en başta para için toplanmış soylular topluluğuydu. Sonunda Papalık ve Fransa kırallığı, kendilerini sömüren ve hiç bir şekilde savaşmayan Tapınak Şövalyelerini halletti. Tapınak Şövalyeleri pek çok açıdan Yeniçeri Ocağına benziyordu. Yeniçeriler de son dönemlerinde askerlikten çok, esnaflıkla uğraşıyordu ama Tapınak Şövalyeleri kral değiştirecek kadar güçlü değildi. Buna karşın Tapınakçıların serveti Yeniçeri Ocağının çok üstündeydi. Fransa Kralı, Papalık ve diğer Avrupa kral ve prenslikleri, Tapınakçıların mallarına, mülklerine el koydu, uzun uzun yargılayıp, vahşi şekilde idam etti. Böyle bir örgütün, elbetteki devletin içinde de adamları vardı ve örgüte birileri haber göndermişti. Belki de pek çok kişi buna inanmamış yada böyle büyük bir saldırıya hazırlık yada savunmanın imkansız olmasıdır. Baskın günü tarikatın on dört gemi kayboldu. Dan Brown'un meşhur roman serisine de konu olan komplo teorilerine ve efsaneleri kökeni oldu. En yaygın efsane, gemilerin İskoçya'ya gittiği, orada taş ustaları yani Mason localarına sızdığı, İskoçya-İngiltere bireşmesinden sonra da Fermason (Özgür Mason) adı altında soylular vce burjuvalar arasında örgütlendiği üzerine. Mason locaları da devletlerin paralel örgütleri olmuştur. Mason Locaları, Fransız ihtilali ve Amerika'nın İngiltere'den bağımsızlık savaşının arkasındaki gizli örgüttür. Eugene Delacroix'in meşhur Halka Yol Gösteren Özgürlük resminde görülen göğüsleri çıplak kadın, Aydınlanmışlar (İlluminate) Mason locasını simgeler. (Dan Brown'un roman serisinde de adı geçer) İttihat ve Terakki'in Talat Paşa başta olmak üzere pek çok lideri de Mason'du. Masonların da ömrü, her varlık gibi sınırlıydı. 1970'lerin başında İngiltere'de bazı Mason hakim ve savcıların, loca biraderlerini kolladığı iddiaları üzerine yapıan soruşturmalar, Masonluğun siyasi gücünün sonunu getirdi. İtalya'da 1981'de patlayan P2 Mason Locası sıkandalı da üzerine tuz biber oldu. Masonluk aleyhine onlarca kitap, makale yazıldı. Masonluk aslında uzun zamandır gizliliği kalmamış, birilerinin çevre edinmek için toplandığı sosyal kulüplere dönmüştü. Yetmişlerin başlarında İngiltere'de her sekiz yetişkin erkekten birinin loca biraderi olduğu tahmin ediliyordu. Bu kadar yaygın bir örgüt, ne elitti, ne gizli. Her hangi bir kitapçıya girseniz, en az on tane Masonlarla ilgili kitap bulursunuz ama Opus Dei (Tanrının İşleri) veya Kurukafa ve Kemikler (Society of Skull and Bones ) İlgili kitap bulmanız çok zordur. Kocaman dernek binası olan kurumun gizliliği falan yoktur, devlet istediği zama, istediği gibi denetler, savcının telsiz emrine bakar. Eskiden polis veya jandarmanın derneklere girişi zordu, yazılı emir gerektiği için. Bu yüzden derneklerde çok kumar oynatılırdı. Şimdilerde bu kumar işi, tabela partilerinin il-ilçe başkanlıkları, mahalle örgütlerinde falan yapılıyor. Dernekler, gizli örgütlerin açık alan örgütlenmesidir (bu sıfat tamlamasını okula seminere gelen bir polisten duydum. ) ve genelde örgütlerin ilk açığa çıkan kısmı bunlardır. Amacı en başta örgüte üye ve sempatizan kazandırmaktır.
Bu yapılanmların bazıları devletçe kurulur, devletin pis işlerini yapmak ve halkı el altından yönetmek için. Bazen açıkça, bazen yarı gizli, bazen de gizlice kurulur. Gizlice kurulan veya desteklenenlerin asıl işlevi, muhalefete muhalefettir. Selçuklu devleti, İsmailiye (Haşhaşiler) tarikatına karşı Kalendirilik ve diğer tarkatları kurdu. NATO'da Komünizm tehlikesine karşı Gladio örgütlerini kurdu. Bazı partilerin ana meselesi muhalefet partierine muhalefettir yada ülkeyi bazı muhaliflerden korumaktır. Bazılarının arkasında kim olduğunu anlamak için deha yada araştırmacı gazeteci olmaya gerek yoktur. Gezi'de bazı radikal solcu grupların olduğu gibi ara ara kendilerini belli ederler. Öte yandan özel harekat polislerin bıyık sitileri yada polis sorgulamalarına ocak reisleri nasıl katılabiliyor diye kendimize sorduğumuzda gerçek çok aleni olarak ortaya çıkar. Gerçek gizli örgütler, nadiren kendini belli olur. Gerçek gizli örgütlerin varlığından sadece şüphe edersiniz. Bazılarıda çok açıkça devletin yan kurumudur. Mesela Çin Halk Cumhuriyetinde zannedildiği gibi tek parti yoktur, üç ayrı parti daha vardır.
Esas paralel yapılar, devlet yada burjuva dediğimiz zengin ve güçlü insanların, devleti yönetmek ve yönlendirmek için kurduğu paralel yapılardır. Bunlar ordu içinde olursa Cunta, açık olursa Lobi yada baskı grubu, dini görünümlü olursa tarikat yada cemaat adını alırlar. Bu örgütlenmeler, devlet destekli yada devlete sızma şeklinde oluştuğu gibi, parti içinde hizipler yada kamu örgütlerindeki gruplaşmalar halinde de olabilir. Bunlar çok da devleten ayrı yada devletin desteğinden ayrı değildir. Kurulduktan sonra devlet desteği almayanlar, marjinalleşir ve küçülür. Lenin'in Bolşevik partisi, yüz milyonluk Rus Çarlığında, Lenin'in kendi beyanına göre devrimin olduğu 7 Kasım (eski Rus takvimine göre Ekim) 1917'de on altı bin kişilik bir gruptu. Bir örgütün fazla büyümesi, devletin paralel örgütü olduğunun göstergesi de olabilir. Pek çok insan, devrim için değil, çıkarları için örgütünüze üyedir. Son darbe girişiminin başarısız olmasının asıl sebebi buydu. 12 Eylülün başarılı olmasının da asıl sebeplerinden biri buydu. Şimdiki neslin adını bile duymadığı Dev-Yol, 1980 yılında, kırk milyonluk ülkede, beş yüz bin kadar üyeye sahipti. Yani kalabalıksanız, darbe yapacak kadar marjinal değilsinizdir. Burjuva örgütleri için de bu böyledir. Mason locaları için söylediklerimizi hatırlayın.
Üçüncü tip paralel yapılar, özellikle asker ve istihbaratçılar arasında kurulan paralel yapılar yada cuntacılardır. Bazen ideolojik, bazen hemşerilik-aşiretçilik, bazen de belli bir etnik topluluğun üyeleri olarak devlette paralel yapı kurarlar. Suiye'deki yapı, Nusayri (Arap Alevisi) etnik grubunun darbesi ile iktidara gelmiştir. Saddam'ı Irak'ta iktidara getiren Tikritli subaylar cuntasıdır. Saddam, asker olmadığı halde cuntanın başı olarak iktidara gelmiştir. Jakobenler ilk başlangıçta Breton bölgesi millet vekillerinin derneğiydi. Bu tür yapıların amacı her zaman darbe değildir. Adam kayırma yada yolsuzluk üzerine de derin devletleşme, yani devlet içi çeteleşmeler olmaktadır.
Devlet, insan üzerindeki en büyük iktidar ve en büyük zenginlik kaynağı ve zenginliğin koruyucusudur. Devlet yoksa banknotların yada tapu senetlerinin tuvalet kağıdı kadar değeri yoktur. Bundan tam kurtuluş imkansızdır, en aza indirmenin yolu liyakati önceliğe alıp, hukuğu ve demokrasiyi isletmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder