ÖYLE HEMEN YILMAK YOK
Ağır bir yenilgi aldık ve hepimizin morali bozuk, canı sıkkın.
Bazı arkadaşlar twitter’ı terk etti, her yenilgi sonrası olduğu gibi daha bitmediciler ve artık yeterciler var.
Ben de yazı yazdığıma göre daha bitmedicilerdenim.
Bunun bir nedenini de size itiraf edeyim. Bu olacakları tahmin ediyordum.
Sosyal medyada yazmama sebebim, hem kimseyi inandıramayacaktım, hem de yaptığım demokrasiye inanlara ket vurmak olurdu.
Buna rağmen, olacakları bilmeme rağmen bayağı sarsıldım.
Pek çok arkadaşıma söyledim, kimse kendisine özel yaptırdığı bin odalı saraydan, milyar dolarlık servetten, öyle tüh kaybettim, hadi bana eyvallah demez diye.
Yedi haziran seçimlerinden sonra öyle olmadı nitekim.
Seçime haftalar kala, bitki şifacısı Maranki ve bir sürü yandaş gazeteci boşuna iç savaş çığlıkları atmadı.
O yandaş televizyon da yanlışlıkla o seçim sonuçlarını vermedi.
Yanlışlık olsa, akşamki tekrarda da aynı hataya düşmezdi.
Sonra Adil Seçim uygulamasına yapılan siber saldırı, Anadolu Ajansının iktidarı süper göstermesi, sonra bir anda seçim sayfasını kapatması, daha sonuçlar açıklanmadan belediyenin dev hafriyat kamyonlarının şehrin belli yerlerinde konuşlanması, iktidar taraftarlarının erken seçim turu, muhalefet liderlerinin ortadan kaybolması vs vs, bütün bunlar, 24 Haziran 2018 seçimlerini, sağcıların o dillerine çok doladıkları 1946 seçimleri kadar kirli yapar.
Her seçim öncesi gelen AGİT gözlemci heyetinin geri çevrilmesi ve halen OHALL koşullarında olduğumuzu da unutmayalım.
Karşı taraf durumdan memnun gözüküyor.
Onlar için demokrasi amaç değil araç, bir harp aracı ve harp hiledir.
O gece tehdit edilen muhalefet liderleri değil, demokrasinin kendisiydi.
Sandık başına patlıcan ve salatalık getirip, onunla fotoğraf çektiren kitleden ne beklersiniz ki?
Peki o zaman neden gönüllü müşahit oldum, sandık başını terk etmedim, sosyal medyada ve çevremde propagandaya devam ettim?
Çünkü kehanetime inanıyordum. İnanç, sağlam bir iştir, ilk darbede yıkılmaz.
Avrupalılar yüz yıllarca Türkleri durduracaklarına inandılar.
Malazgirt, Miryakefalon, Sırpsındığı, Varna, Mohaç, hiçbir yenilgi onları bu inançlarında vaz geçiremedi.
Sonra Viyana yenilgisinden sonra Türkler bu gerileyişi durduracaklarına inandı. Sakarya’da durdurdu.
Bu iktidarın gideceğine inanıyorum ama öyle hemen gideceğine inanmıyorum.
Ekonomi demeyin, Venezüella’da enflasyon, NAZİ’lerin iktidarından az önceki Almanya’da ki enflasyondan daha fazla.
Venezüella siz solcu görünebilir ama oranın başkanı ile bizim başkan gayet iyi anlaşıyor.
Hatta meşhur millet kıraathaneleri projesi bile Venezüella çıkışlı.
Ülkede çoğu çadır mekânlar var, bira içip, devlet televizyonunu izliyorlar.
Biralar devletten. Bizde de bira yok, çay var, kek var.
Ben konuma döneyim, evet bu iktidar gidecek biliyorum ve ne öyle yüz yıllar, ne de Franco gibi ölmesini ne de Kaddafi gibi ölmesini bekleyeceğiz.
Mitinglerdeki o heyecanlı kalabalık, tüm o eğitim sistemine rağmen her yeni gelen neslin iktidardan daha fazla uzaklaşması, giderek daha fazla birleşen ve bütünleşen muhalefet, mutlak değişimin habercisi.
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bir değişim başlayacak ve o otokrat denen liderler de bu değişimin ardından silinecekler.
Tıpkı bin dokuz yüzlü yılların Hitler, Stalin, Franco, Salazar gibi otokratların da yok olduğu gibi.
Onlar yok olduğu gibi Putin, Maduro, şu bu vs de yok olacak.
Müsterih olalım, Stefan Zweig gibi umutsuzluktan intihar etmeyelim, mücadeleyi terk etmeyelim.
Biraz bunalabiliriz. Ben de bir an her şey bitti dedim, ne var ki çok sürmedi.