Dinlerin kimlik özelliğinin kökeni, kin üretmen özellikleridir. Meşhur dizedeki gibi dinine bağlı insanlar, kinlerine de bağlıdır.
Kin, sadece bir tarihte işlenmiş ve affedilmeyen suçlardan oluşmaz. Kini diri tutmak için olayı her anlatışta daha da büyütmek, bunun için de yalanlara yalanlar katmak lazımdır. Dinde her şey olduğu gibi yalanlar da kutsanır.
Yalanların kötü yanı. bir gün er yada geç ya da ne kadar geç olursa olsun açığa çıkmasıdır. Hatta siz inanmaya devam etmek isteseniz bile açığa çıkmasıdır. Hatta bazı yalanlar siz inansanız da yerlerini gerçekliğe terk ederler.
Son bir kaç yıldır dikkatimi çeken evrim kitaplarının satışlarının artması oldu. Zaten çok kitap okuyan bir toplum olmadığımız ortada. Belli kitaplar ise, belli popüler simalar ya da basın tarafından popüler yapılıyor. Oysa şu günlerde basın evrimle özellikle ilgilenmiyor sanki. Basın da çok da evrim tartışması görmüyorum.
Sonra biraz düşününce sebep olarak Adnan Oktar ve tarikatının dağıtılmasını gördüm. (O ve tarikatı kendi başına bir yazı konusu) Bol silikonlu, yarı çıplak denecek dekolteli ve kedicik adını verdiği kızlarla yayı yaptığı A9 televizyon kanalı ile bilinen Oktar ve tarikatının tek Müslümanlık alameti, evrim düşmanlığı olmuştu.
Tarikat sürekli evrim teorisi aleyhine kitap, broşür basıyor, bunları bedavaya dağıtıyordu. Yaptığı evrim aleyhine programları da yerel ya da uydu kanalları aracılığı ile günün her saatinde yayımlıyordu.
Aslına yayımladıklarının hepsi Amerikan Evangelistlerden aynen tercüme ettiği şeylerdi. Lakin dindarlara göre Oktar'ın en iyi yaptığı şey, evrimcilere ağzının payını vermesiydi.
Sonra bu yayımlar birden kesildi. Adnan Oktar bir günde tutuklandı. Direnmek için tek yapabildiği popüler bir köşe yazarını aramak oldu. Ardından da evrim karşıtı yayımlar birden kesildi.
Ancak kamuoyu bu sefer evrimi kendi merak etti. Önce yavaş yavaş Evrim Ağacı gibi Youtube kanalları, internet siteleri derken, kütük gibi kitaplar gençlik tarafından çok okunur oldu.
Bunun benzeri hep oldu.
Seksenli yıllar boyunca din dersi öğretmenleri, Alevilik aleyhtarı propagandanın bayrak başı oldular. Alevi öğrencileri sınıf dışına çıkarıp, biz Sünni çocuklarıyla özel şeyler konuşacağız demek modaydı.
Bu tür olaylar yıllarca öğretmenlerin tavrı olarak gösterildi. Öğretmen olduktan sonra öğrendim ki, devletin en çok kontrol ettiği dersler, din dersleridir ve hiç bir davranışları, devletin politikasından bağımsız değildir. 12 Eylülden sonra zorunlu din derslerinin iki amacı vardı.
Birincisi malumunuz, boğucaksan solu, yetiştireceksin sofu ilkesi ile, dindar ve sağcı gençlik yetiştirmekti.
İkincisi de Aleviler başta olmak üzere, azınlıkları asimle etmek, bunu da. onları aşağılayarak ve onlara kendilerini utandırarak yapmaktı.
Birincisinde tamamen başarılı oldu. İkincisinde de en azından seksenli yıllara büyüyen Sünni çocukların Alevilerden nefret etmesini sağladı.
Öte yandan devletin bu politikaları da tersine döndü.
1993 Sivas katliamından sonra o zamanlar fazlası ile amatör olan Alevi dernekleri profesyonelleşti ve sıkı konfederasyonlar kurdu.
Ardından da uydu hatlarında Alevi televizyon kanalları kuruldu. İnsanlar Alevileri tanımaya ve merak etmeye başladı.
Ünlü röportajcı, gazeteci ve ressam Fikret Otyam, vasiyetnamesi gereği cemevinden cenazesi kaldırıldı. Çocukluğunda, memleketi Ürgüp'de çocukken babasından, bir Alevi satıcıdan bal aldığı için dayak yediğini anlatmıştır.
Hikayenin bir de karşı tarafı var tabi. Orta Avrupa Yahudilerinde HOY diye bir kelime varmış ve Yahudi olmayan kadın anlamına geliyormuş. Hahamlara göre Yahudi olmayan kadınlar, cinselliğe aç ve sadakatsiz kadınlarmış. Bu yalan Yahudi erkeklerini yabancı kadınlarda uzak durması için uydurulan bu yalan, bir zaman sonra zengin Yahudi erkeklerinin, yabancı kadınlara ilgi duymasına sebep olmuş.
Sonuç olarak her yalan, bir gün biteceği gibi, çok tekrarlanan yalanlar da merakı arttırır.
Sonra biraz düşününce sebep olarak Adnan Oktar ve tarikatının dağıtılmasını gördüm. (O ve tarikatı kendi başına bir yazı konusu) Bol silikonlu, yarı çıplak denecek dekolteli ve kedicik adını verdiği kızlarla yayı yaptığı A9 televizyon kanalı ile bilinen Oktar ve tarikatının tek Müslümanlık alameti, evrim düşmanlığı olmuştu.
Tarikat sürekli evrim teorisi aleyhine kitap, broşür basıyor, bunları bedavaya dağıtıyordu. Yaptığı evrim aleyhine programları da yerel ya da uydu kanalları aracılığı ile günün her saatinde yayımlıyordu.
Aslına yayımladıklarının hepsi Amerikan Evangelistlerden aynen tercüme ettiği şeylerdi. Lakin dindarlara göre Oktar'ın en iyi yaptığı şey, evrimcilere ağzının payını vermesiydi.
Sonra bu yayımlar birden kesildi. Adnan Oktar bir günde tutuklandı. Direnmek için tek yapabildiği popüler bir köşe yazarını aramak oldu. Ardından da evrim karşıtı yayımlar birden kesildi.
Ancak kamuoyu bu sefer evrimi kendi merak etti. Önce yavaş yavaş Evrim Ağacı gibi Youtube kanalları, internet siteleri derken, kütük gibi kitaplar gençlik tarafından çok okunur oldu.
Bunun benzeri hep oldu.
Seksenli yıllar boyunca din dersi öğretmenleri, Alevilik aleyhtarı propagandanın bayrak başı oldular. Alevi öğrencileri sınıf dışına çıkarıp, biz Sünni çocuklarıyla özel şeyler konuşacağız demek modaydı.
Bu tür olaylar yıllarca öğretmenlerin tavrı olarak gösterildi. Öğretmen olduktan sonra öğrendim ki, devletin en çok kontrol ettiği dersler, din dersleridir ve hiç bir davranışları, devletin politikasından bağımsız değildir. 12 Eylülden sonra zorunlu din derslerinin iki amacı vardı.
Birincisi malumunuz, boğucaksan solu, yetiştireceksin sofu ilkesi ile, dindar ve sağcı gençlik yetiştirmekti.
İkincisi de Aleviler başta olmak üzere, azınlıkları asimle etmek, bunu da. onları aşağılayarak ve onlara kendilerini utandırarak yapmaktı.
Birincisinde tamamen başarılı oldu. İkincisinde de en azından seksenli yıllara büyüyen Sünni çocukların Alevilerden nefret etmesini sağladı.
Öte yandan devletin bu politikaları da tersine döndü.
1993 Sivas katliamından sonra o zamanlar fazlası ile amatör olan Alevi dernekleri profesyonelleşti ve sıkı konfederasyonlar kurdu.
Ardından da uydu hatlarında Alevi televizyon kanalları kuruldu. İnsanlar Alevileri tanımaya ve merak etmeye başladı.
Ünlü röportajcı, gazeteci ve ressam Fikret Otyam, vasiyetnamesi gereği cemevinden cenazesi kaldırıldı. Çocukluğunda, memleketi Ürgüp'de çocukken babasından, bir Alevi satıcıdan bal aldığı için dayak yediğini anlatmıştır.
Hikayenin bir de karşı tarafı var tabi. Orta Avrupa Yahudilerinde HOY diye bir kelime varmış ve Yahudi olmayan kadın anlamına geliyormuş. Hahamlara göre Yahudi olmayan kadınlar, cinselliğe aç ve sadakatsiz kadınlarmış. Bu yalan Yahudi erkeklerini yabancı kadınlarda uzak durması için uydurulan bu yalan, bir zaman sonra zengin Yahudi erkeklerinin, yabancı kadınlara ilgi duymasına sebep olmuş.
Sonuç olarak her yalan, bir gün biteceği gibi, çok tekrarlanan yalanlar da merakı arttırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder