Burdur yöresinin güzel bir teke zortlatması havası vardır, Haymanalı diye. Sözleri tipik bir oyun havası türküsü olduğundan çok basittir ve Burdurlu bir gencin, başlık parası için Haymana'da çobanlık yapmasını anlatır.
Aslında hikaye o kadar basit değildir sevgili okurlar. Bunu da anlamak ve anlatmak için her iki yöreyi biraz bilmek gerekir, bir de bu bölgelerin geçmişini.
En başta Burdurlu genç, istediği kızı alabilmek için paraya ihtiyaç duydu çünkü kızın babası başlık diye tutturmuştu. O da kim bilir kimlerin aracılığı ile Haymana'da koyun çobanlığı işini buldu. Muhtemelen pek anlamadığı bir işti. Isparta-Burdur civarının insanı, koyun etini sevmez, kokuyor diye de yemek istemez. Eskiden hiç yemezdi. Yöresel danslarının adı bile teke zortlatması, yani erkek keçilerin ilkbaharda dişi keçilere kur yapmasının taklidi. Keçiler o kadar ki yöre insanları için önemlidir. Haymana'ya geldiğinde koyun bakımını baştan öğrenmiş olmalı.
Haymana'da iki yılda çok şey yaşamış olmalı. Haritalar sizi aldatmasın, Burdur ya da Isparta'da öyle Antalya sıcağı yoktur. Neredeyse Ankara kadar soğuk memlekettirler. Uzun yıllar Isparta'da yaşamış bir Ankaralı olarak diyebileceğim, baharda Burdur daha yağışlıdır; kışın da Ankara'da ayaz dediğimiz kar yağmayan sert soğuklar , Göller yöresinde daha az görülür. Hele de dağda-bayırda çobanlık yaparken, soğuklar bayağı canından bezdirmiş olmalı.
Öte yandan bu çobanlık kolay iş değildir. Mesela koyunun işkembesi fazla gaz yapmışsa, göğsünde doğru noktaya, doğru açıdan şiş sokup, gazını almak gerekir. Kurttan, çakaldan, ani hava değişimlerinden korunması gereken nazik bir hayvandır koyun. Çocuk gibi ilgi ister. Çocuk gibi de bilinci zayıftır. Milletin tarlasına-girer, tarla sahibi ters adamsa kavga çıkarır. Bir de çobanlar ya da sürü sahipleri, otu bol meralar üzerinde büyük kavga çıkarırlar. Burdurlu çobanımız belki de bu kavgalara karıştı, ağır yaralandı.
Kavgaya karışma meselesi bir ihtimal ama kesin ki birileri ona, gel benim ya da akrabamın-tanıdığımın kızını al, yerleş Haymana'ya dedi. Uğraşma bir de bu başlık parası saçmalı ile dediler. Bunu bir değil, bir kaç kişinin demiş olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. O ise nazlı yârinden başkasını istemedi. Bu sürede ilk aylarda , Ege-Akdeniz'in r harfini yutan ve sesli harfleri uzatan aksanı ile dalga geçmiş olmalılar. Geliveee, gidi veee, görü veee diye. Haymana ve Bala'nın bir kısmı Kürt'tür, ne kadarı, bilemeyeceğim. Belki de koyunların sahibi, yani ağası Kürt'tü. Değilse de Kürt köylülerle muhatap ola ola bir kaç kelime de olsa Kürtçe öğrendi.
Haymana, 1950'li yıllara kadar Yörüklerin yaylağıydı. 1950 Demokrat Parti döneminde traktörler çoğalınca, her taraf tarla oldu. Zaten Atatürk'ün aşar vergisini kaldırması ile ekili alanlar beş yılda üç kat artmıştı, Demokrat Partinin sağladığı ucuz kredilerle traktör sahibi olan köylüler, her yeri tarla yaptı. Kalan yaylalar da köylünün kendisine zor yetti. Yörükler en son 1956 yazında Haymana'da yayladı. Toros dağlarındaki Yörük şenliklerinde bazı özel çadırlar görürsünüz, 1956 yazında Haymana ovasında yaylalayan Yörükler diye. Yörüklerin Çukurova'daki kışlaklarından kovulmasını, Yaşar Kemal, Binboğalar Efsanesi romanında anlattı. Haymana'nın bir Yaşar Kemal'i olmadığı için, Haymana'da olanlar unutuldu. Burdurlu gencimiz de bu son yaylayan Yörükleri görmüş olabilir.
İki senenin sonunda Burdurlu çobanımız askere gitti ve bu iki yılda kazandığı parayı, iki yıllık askerliği boyunca hiç harcamadı. Türküde iki yüz paraya iki sene özendim diyerek bunu anlatıyor. Bu sürede sevgilisinin de bir sürü isteyeni oldu ama o direndi. Sonra bu iki sevgili bir araya geldi. Burdurlu gencimiz, uzun süre Haymana'da kala kala bu sefer de dili Haymana ağzına döndü ve Burdur'da bununla alay ettiler, Herkeş demesiyle, ikmaaanı yidin mi (ekmek yani yemek), geli epti, gidi epti gibi kelimeleri ile etrafını güldürdü. Bol bol Haymana anısı anlatıp, adını Haymanalı'ya çıkardı.
Öylesine muhteşem bir hikayeydi ki, önce türkü, sonra oyun havası oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder