29 Nisan 2022 Cuma

TANSU ÇİLLER'İN SİYASİ TARİHİ

 


Türkiye'de siyaset ve müzik, illa bir doksanlara takılıyor. Müzikte, o zamanlar bazı depresyon günlerimde on saat Kral TV izleyen,  geceleri radyo açık yatan benim bile hatırlamadığım ya da hatırlamakta zorlandığım şarkıcıların ara ara iktidara destek çıkan açıklamaları da sanki bunun paralelinde.

Ben, ölen siyasetçilerin mezardan kalkacağına inanırdım da, Tansu Çiller'in ciddi ciddi siyasete döneceğine inanamazdım. Ülkemizde ünlü ve siyasetçi olmadan evvel, utanma duygusu ameliyatla aldırılıyor galiba.

Tansu  Çiller'in kısa süren politik yaşamında olumlu olarak anlatacak çok az şey bulabiliriz. Belki kendisinden önceki koalisyonun icadı olan ve liseleri iyice batıran kredili sisteme çok acil son vermiş olması olabilir. Ama pedagojik formasyon almak bir yana, öğretmen olmayı bile düşünmemiş, çoğu ziraat mühendisi on binlerce işsizi, sınıf öğretmenliği başta olmak üzere öğretmenliğe atamasını nasıl affedebiliriz, unutabiliriz?

Kendisinin saçmalıkları ya da gafları efsaneydi.  Tansu'nun Taneleri diye kitap bile oldu. Kendisi siyasete atılmadan evvel Boğaziçi Üniversitesinde profesördü, hem de iktisat profesörüydü. Ekonomideki çöküşü daha sonra anlatacağız. Kendisi pek Türkçe bilmezdi. DYP'in, DP'den, yani 1946'dan beri simgesi olan kırata, white horse demişti. Kuzey Irak'tan gelen Kürtlere, Kürtmen demişti. Cenab-ı Allah'ı sizlere emanet ediyorum, bacınızın bıdığı size helal olsun, Mesut Yılmaz iktidarsızdır, demesi, güven oyuna güvenlik oyu demesi gibi komik gafları vardı. 

Asıl utanç verici gafları, Türkiye üzerine olanlardı. Sivas'a il, Samsun'a büyükşehir belediyesi olma vaat etmiş, bir sürü saçmalamıştı. Çiller'in bu cahilliği ve olmayan Türkçesi  ile siyasete atılmasından çok, üniversite profesör olması üzücüydü.

Siyasi yaşamını bitirense gaflarından daha kötü olan siyasi kararlarıydı. Demin bahsettiğim pedagoji dersi almamış on binlerce kişiyi öğretmen, hele de sınıf öğretmeni ataması, bunlardan birisiydi. Çekici Güç diyerek herkesi kendisine güldürdüğü NATO'nun Çekiç Güç'ünü Malatya'ya koşullandırarak, Kuzey Irak'ta fiili bir Kürt devleti kurulmasını sağlayarak Türkçülerin, faili meçhul cinayetleri, örgüte yardım edenleri biliyoruz diye ateşleyerek Kürtçülerin düşmanlığını kazandı.

Başbakanlığında faili meçhuller bir kabustu. Düzce, Adapazarı-Sapanca üçgeni,  tam bir ceset tarlasına dönmüştü. Batman il merkezi ve Diyarbakır'ın bir kaç ilçesinde faili meçhuller olağan hale gelmişti. Çiller, Türkçe bile bilmeden gerçek bir Türk faşistliği yapıyor ve denilenlere göre Alparslan Türkeş'e başbuğum diyordu. Pek çok Kürtün partisi DYP, açıkça Kürt düşmanlığı yapıyordu.

Evet, 2002 öncesinde ben Ülkücüyüm diyenlerin çoğu ANAP ve DYP 'ye, özellikle DYP'ye oy veriyordu ama bu iki parti ve gene özellikle DYP,  doğu ve güney doğudaki aşiret reislerinin, şeyhlerin partisiydi. Halkın HDP'ye (o zamanlar HADEP ya da DEP) veya diğer partilere oy vermesine engel oluyordu. DYP'nin, MİT içinde kurduğu (Kurtlar Vadisinde sık sık adı geçen) KGT (Kamu Güvenliği Teşkilatı) ve o zamanların karanlık örgütleri ve Çiller'in bu örgütleri, devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir diye övmesi, bu siyaset ağalarının siyasetinin sonu oldu.

Çiller siyasetinin asıl sonunu ekonomi politikaları, özellikle Amerikan doları başta olmak üzere  döviz kurlarının bir günde üç kat artması, Emlak Bank başta olmak üzere,  dövizle ev kredisi alanların intiharları ve esnafların bir gün bile değil, bir kaç saatte batması, nasıl unutulur? Dahası, büyük bankalar krizi,  insanların bankadaki paralarının buhar olması; alelacele tüm mevduatlara devlet güvencesi vermesi, bunun da daha büyük bir bankalar iflas zincirine sebep olması ve halen devam eden yastık altının artık iyice gelenek olması unutulabilir mi? 5 Nisan kararları sonrası, son sosyalist devleti yıktık demesi de unutulmamalı.

Kendisi hiç bir seçimi kazanmadı. Partiye alınma sebebi, köylü partisi görünümlü DYP'ye vitrin olsun diyeydi. Seçim meydanlarında anahtar sallayarak, beş yüz günde ekonomiyi düzeltme vaadi ile öne çıktı. Sadece 1993'de, Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası DYP kongresini ve artık parti iyice yok olana kadar da kongreleri kazanmaya devam etti. Bunun için de zaten kendisine oy vermeyecek delegeleri ve üyeleri partiden uzaklaştırdı. İlk DYP kongresini Aydın Doğan Holding basını olmak üzere, güçlü bir basın desteği ile kazandı. O seçimde karşısında Köksal Toptan ve İsmet Sezgin'in toplamından daha fazla oy almıştı. Sonrasında ilk yılında medya neredeyse topluca Çiller'i destekledi. Kasıma kadar İsmet abi formülünü direten Sabah (pelikan) grubu bile Çiller'i destekledi. Hatta o zamanların yazı işleri Hasan Cemal, Cumhuriyet gazetesini Çiller'in peşine taktı. O zamanın bazı köşe yazarlarının Çiller'i övgü yazılarını halen hatırlarım.

Çiller'e destek basınla sınırlı değildi. Şimdilerde cumhurbaşkanının etrafında görülen sanatçı takımı, şimdilerin itirafçı mafya babası Sedat Peker ve Ülkü ocakları da Çiller'i destekledi. Çiller, İstanbul bankasının iflasından sonra aile servetinde olan artışı, kayınvalidesinin kayıp bohçasından çıkan altınlarla açıklamıştı. SHP'de bu bohçayı ve altınları temsili olarak halka göstermeye başlamıştı. O zamanlar da SHP'lilere saldıran Çiller yanlısı önlenemeyen gençler ortaya çıkmıştı. Onlar da Ülkü ocaklıydı.

Başbakanlığında kendisine ait skandallar ve yolsuzluk iddiaları da bitmedi. Yolsuzluk iddiaları bini aştığı gibi, kendisinin Roma'dan dondurma getirtme ve oğlunun devletin Jet Sky'sini gasp etmesi gibi marifetleri de vardı. Sonra Jet Sky konusunda rahmetli Levent Kırca'nın yaptığı meşhur parodi ve sonrasında RTÜK'ün kurulması da ayrı konu.

İktidarının ikinci yılının ortalarında yani 1995'in ortalarında hem Aydın Doğan, hem de Pelikanlar olmak üzere holding medyası Çiller'e sırt çevirdi. Zaten DYP, 1987'den beri oy kaybediyordu.1994'de  DYP, İzmir'de birinci, İstanbul'da dördüncü partiydi. Öteki merkez sağ parti ANAP'da hızla oy kaybediyordu. 1999 genel seçimlerinde ANAP'ın 4., DYP'nin 5. parti olması ile vuruldular, 2002 genel seçimlerinde baraj altı kalarak öldüler.

Çiller bütün bu kötülükleri ve daha fazlasını on yıllık siyasi yaşamında yaptı. Son olarak ANAP genel başkanı merhum Mesut Yılmaz'ı onbaşı olma şerefsizliği gibi garip bir suçla suçlaması; Doğu Perinçek başta olmak üzere askerliğini onbaşı olarak yapanların Çiller'e dava açması ve muhalefete Taocu muhalefet demesini de unutmamalı. O yılların haftalık en çok satan dergisi Leman'ın erotik, Taocu muhalefet kapağını ise hiç bir yerde bulamıyorum. Elinde olan internete atsa güzel olur.

Bu yazıyı yazma sebebim, yetmez ama evet referandumunda iktidarın bir kozunun da Çillerli karanlık yıllara dönülmemesi idi. Çiller'e onbaşılık davası açan Perinçek 'de dahil, hepsi bunu nasıl unuttu ki, bir de Tansu Çiller, iktidar cephesini destekliyor.

1 yorum:

  1. İki gün konuşurlar. Üçüncü gün unuturlar. Milletin aklı var mı acaba

    YanıtlaSil