Geçen yazın moda filmi Barbie'de en sevdiğim sahne, Mattel'in başkanının (CEO, Eskiden genel müdür denilirdi), şirketteki erkek egemenliği savunma çabasında bir ara benim Yahudi arkadaşlarım da var demesiydi. O anda kahkaha attığımı hatırlıyorum. Filmin senaryosunda mı böyleydi, seslendirmede mi eklediler, çok merak ettim. Bazı konularda ne yazsan eksik kalıyor ve yazı bitmek bilmiyor. Yavşak faşizm de bu konulardan biri oldu. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2024/01/fasizm-ve-yvsak-fasizm.html) Bizde faşistlerin, benim Kürt, Alevi arkadaşlarım var savunması, birebir alınmış.
Bunun bir değişik modeli de, o kültürü sevmektir. Pek çok kişi Alevi düşmanı olmadığını, Alevi türkülerini sevdiğini söyleyerek yalanlar. Bir toplumun kültürünü yada kültürünün unsutoplumu sevrlarını sevip, o toplumu sevmeyebilirsiniz. Amerika Birleşik Devletleri halkı, bunun en iyi örneğidir. Japondövüş sanatları, Çin yemeklerini sevseler de, Asyalıları sevmezler. Siz de Alevi deyişlerini sevip, Alevileri sevmeyebilirsiniz.Laz böreğini sevip, Lazları, Çerkez tavuğunu sevip, Çerkezleri sevmek zorunda da değilsiniz. Daha doğrusu başka bir etnik grubu sevmekle demokrat olmadığınız gibi, sevmemekle antidemokrat olmazsınız.
(Bu arada, bazı kültür unsurlarının o kültürle ilişkisi de dolaylıdır. Mesela eskiden una bulanarak, yağda kızartılan ciğere, Arnavut ciğeri diyorlardı. Şimdilerde adı Edirne tava ciğeri oldu ve hatta yöresel belge aldı. Bu yemeğin, Arnavut adını almasının sebebi, küçük taşlardan oluşan parke yollara Arnavut kaldırımı denmesi ile aynı, yani Arnavut işçilermiş. Eskiden Türkler koyun etini daha çok yer, dana etini de sert diye sevmezdi. Şimdilerde tam tersi, şimdi de kokuyır diye, koyun etini sevmiyorlar. Dana ciğeri kızartması bu sebeple uzun süre Arnavut ciğeri olarak anılmış. İskenderunluların Kürt böreği de, benzer bir isme sahip olabilir. Çünkü pek çok Kürt, bu böreği ilk defa büyük şehirlerde falan yemiştir ve evinde yapmamıştır.)
Demokrat olmak, her toplumu, her kültürü sevmek ve deyim yerindeyse bir sevgi kelebeği olmak anlamına gelmez, gelmemelidir. Nasıl ki her yemeği, müziği, dansı, tiyatroyu, meyveyi, sebzeyi ve daha pek çok şeyi sevmek yada sevmemek bizi demokrat yada antidemokrat yapmazsa, her toplumu sevmemekte de aynı durum söz konusudur. Zira onlarda seni sevmemektedir. Sen başka dinden, ırktan, mezhepten insanları sevmek için de yaşamıyorsundur.
Demokrat olmak, onlara karşı davranışınızda, özellikle nasıl davranacağımız vicdanımıza kalmışken, adil olmak, adil olup, olmadığımızı sorgulamaktır. Acaba antipatim yüzünden mi yada başka bir nedenden mi böyle karar verdim diye kendinizi sorgulamaktır. Öte yandan bir dinin dört dörtlük bireyi olmak imkansız olduğu gibi, dört dörtlük demokrat bir birey olmak da imkansızdır.
Ek olarak, asıl marifet antipati duyduğunuz, hatta nefret ettiğiniz kişi ve gruplara karşı demokrat ve adil olabilmektir. Sempati bizi biraz da o topluluktan yapar. Eğer siyahilere (zencilere) sempati duyuyorsanız, kireç beyazı teninize rağmen, hatta sarı-kızıl-kumral saçlarınıza, yeşil-mavi-ela gözlerinize rağmen bir parça zencisinizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder