10 Ocak 2024 Çarşamba

FAŞİZM VE Y.VŞAK FAŞİZM

 


Bu blogda iki yüzlülük üzerine nice yazılar yazdım, haddi hesabı yok. Mesela:

https://onbinkitap.blogspot.com/2020/08/din-ve-iki-yuzluluk.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2020/10/bakara-makara.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/06/fasizmin-farkli-davranis-bicimleri-2.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2022/01/ozelde-turk-fasizminin-genelde-fasizmin.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/07/fasizmin-degisik-davranis-bicimleri-3.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2021/05/harper-leenin-iki-romaninda-fasizm.html

Ben şimdi homoseksüellerden ve bit yavrularından özür dileyerek bu tür faşizme yavşak faşizm diyeceğim. Bu kelime, Türkçedeki pek çok kelime gibi pasif homoseksüel anlamına gelse de, iki yüzlü, sinsiz ve güvenilmez insanları daha çok anlatmakta. Cinsel zevk yöneliminin karakterle doğrudan bağlantısını öğrenecek kadar yaşlandım. Erkek egemenlik faşizmin on dört temel kuralından biri. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/03/ozde-fasizmin-14-temel-ozelligi-dr.html) Doğu toplumlarında erkeklilk, erkek cinsen organına çok fazla değer yüklendiğinden,  aktif homoseksüellik, yani oğlancılık da erkeklikten sayılır. Bu yüzden Türkçe^de erkekten erkeğe edilen bir küfür veya hakaret kelimesi öncelikle, ya pasif eşcinsel yada kadın satıcısı anlamına gelir. Bu kelime de yan bir anlam olarak iki yüzlü ve güvenilmez olmanın da ötesinde aşırı sinsi ve kurnaz insanlar için kullanımı yaygınlaşmıştır. Ben de son Gazze olaylarından sonra iktidar yanlılarının tavırlarından sonra bu duruma artık gizli, sinsi yada iki yüzlü demek yerine, doğrudan yavşak faşizm demeye karar verdim.  Sen İsrail askerinin içliğini, İsrail ordusunun çeliğini, kablosunu kendin at, İsrail'in çöpünü bie al; sonra yok kahveciye neden gittin, yok hamburgerciye neden gittin, nedne kola içtin muhabbeti. Bir de Filistin bahanesi ile halifelik mitingleri var.

Faşizmin özü egomuz, benlik sevgimizdir. Bu benlik sevgisi, bizlik kavramını da içerir (milliyet ve din gibi). Bunu politikaya uyguladığımızda faşizm olur. Politika genelde kaypak ve iki yüzlü olduğu için, genelde faşizm de böyledir. Basit faşizm için, hor gördüğünüz topluluk çok güçsüz ve örgütsüzolmalı, mümkünde köleleştirilmelidir. Örgütlü ve güçlü bir topluma karşı nefret, daha ziayde belli progrom dönemlerinde ortaya çıkar. (1978 Maraşi 1980 Çorum, 6-7 Eylül 1955 vesaire) Bildik faşizmin yaygınlaşmsı, coğrafi keşifler ve Avrupa deniz imparatorluklarının kurulması ile oldu.  (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/03/ozde-fasizmin-14-temel-ozelligi-dr.html) 

Avrupalılar, gemilerine binip, dünyayı önce keşfetti, sonra işgal etti. Çoğu kez de kolayca işgal etti. Vardıkları yerlerdeki halklar hem teknolojik açıdan geriydiler (İnkalar ve Mayalar, demiri-bakırı bile bilmiyordu, Top-tüfek kullanan İspanyollara karşı taş baltalarla kendilerini savunuyorlardı) hem de bir millet duygusna sahip değillerdi. Kabilelere, dinlere ve mezheplere bölünmüşlerdi. Çabucak birbirlerine karşı kışkırtılıyorlardı. Bu yüzden Avrupa ülkelerinin deniz aşırı ülkeleri fethi çoğu kez komik denecek kadar kolay olmuştu. Çoğu kez sadece yürüyerek fethetmişler, doğal engeller, yerli halktan daha büyük bir direnç oluşturmuştu. Arjantin ve Şili devletleri, 19. yüzyılın ikinci yarısı Patagonya'yı fethedebildi. Batılı devletler, beyaz insanların sıtma ve hummaya karşı dayanıksızlığı yüzünden  kinin ve BCG aşısının icadına kadar Afrika'nın içlerine giremediler. Bunun yerine milyonlarca Afrikalı'yı köle yaparak Kuzey ve Güney Amerika kıtasındaki çiftlik ve madenlerinde köle yaptılar. Bu köleler çoğunlukla savaşan kabilelerin birbirlerinden aldıkları esirleri, saçma sapan Avrupa malı süslerlerle (cam boncuk, tüylü şapka vesaire) değişmeleri sonucunda elde ediliyordu.  Pek çok işgali, batılı devletler değil, şirketler yaptı. Koca, Hindistan'ı, İngiliz,    İngiliz Hindistan şirketi önce kontrol altına aldı. Son, Babür devleti kralını, şirketin memuru haline getirdi. (Son, İran Şahı Rıza Pehlevi'de BP petrol şirketinin yerel memurundan başka bir şey değildi.) Sonra ülkeyi bizzat işgal etti ama başedemeyince İngiltere kraliçesine, Hindistan kraliçesi tacı taktı. Aynısını Hollahnda Doğu Hindistan kumpanyası, ücretli Filipinli ve Japon askerleri kullanıp, bu günkü Endonezya adalarında yaptı. Ülkeye de adını Hollandalılar verdi. Bu isim, bir Latince İndo (iç), bir de Yunanca Asya kelimelerinden oluşuyordu. Şirket iflas edince de, tüm borçlarını ve mülklerini Hollanda devleti satın aldı.

Avrupalıların egemenlikleri, özellikle Afrika ve Amerika kıtalarında sadece siyasi olmadı, kültürel de oldu. Afrika kıtasında sadece Etiyopya,  yalnızca kendi yerel dilini resmi dil olarak konuşuyor. (Mali ve Burkina Faso, Fransızca'yı resmi dilden, çalışma dili statsüsüne düşürdüler ama Fransızca, pratikte resmi dil olmaya devam ediyor) Diğerlerinde Arapça, İnglizce, Fransızca, Portekizce ve sadece Ekvator Ginesi'nde İspanyoca resmi dil. Batılı sömürgecilerin kültürel hegamonyaları o kadar yaygun ki, Afrika'da İspanyolca konuşan tek ülke Ekvator Ginesi'dir diye bir cümle kurabiliyoruz. Mesela Japonca konuşan tek Afrika ülkesi yada Türkçe konuşan Amerika ülkesi diyemiyoruz.

Bu sebeple Avrupalılar, yani beyaz adam, doya doya ayrımcılık ve ırkçılık yaptı. Egemenliği altına aldığı halklar ile fiziksel ayrılığı da belirgindi. (Deri renkleri, gözler başta olmak üzere yüz hatları çok farklıydı.) Sömürgelere gitmeyen Avrupalılar da bu zenginlik için elinin altındaki Yahudilere yöneldi. Coğrafi keşifler ve sömürgeleşmeyle beraber, antisemitizm yani Yahudi düşmanlığı da arttı. Hitler, Kavgam kitabında, bizim imparatorluğumuz, doğuda ve kara imparatorluğu olacak, diyor. Bize tarih derslerinde, birinci dünya savaşının asıl nedeninin Alsas Lorine bölgesindeki kömür yatakları olduğu yazılmıştı. Oysa, Hitler, Kavgam'da iki defa Kamerun'dan bahsederken, hiç Alsas demiyor. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2018/05/kavgam-incelemesi-2-kitabin-genel.html)

Diğer toplumlarda, özellike Araplar, Türkler ve Ruslar'da faşizm normal yollardan ilerlemedi. Çünkü bu toplumlar,  kendilerinden daha gelişmiş ve güçlü toplumlara hükmetmek zorundaydılar. Araplar, Karolenj imparatorluğuna karşı Puvatya yenilgisi aldıktan sonra, tek başlarına bir zafer kazanamadılar. Meşhur Ayn Callud zaferi, Memluk, yani köle askerlerin zaferdir. Bu köle askerler de Türk, Kürt ve Çerkezlerden oluşmaktadır. 1040 Dandanakan savaşından sonra ise Türklerin koruyuculığna girdiler. Barbaros Hayrettin Paşayı da bizzat Cezayir'e kendileri davet etti.  Türkler olmasaydı, Afrika'nın kuzeyi Müslüman kalmayabilirdi. Türkler ise Araplara egemen olduklarında dünyada Matematik, Kimya, Geometri ve Tıp bilimlerinde öncü güç Araplardı ve bu bilimlerde ilerlemek için Arapça bilmek şarttı. Türkler, çoğunluka göçebeydi ve genelde egemen oldukları milletlerin okuma-yazma oranları, Türklerden daha yüksekti. Osmanlı yıkılana kadar da genelde öyle oldu. Cumhuriyet döneminde de Kürtler'de okullaşma oranı düşük kaldı. Alevilerde ise Sünnilere göre yüksek oldu. Ruslar ise Tatar -Moğol egemenliğinden çıkıp,  efendilerinin egemenliğini devraldılar. Bu yüzden Ruslar, Yahudiler haricinde yavşak faşizmde kaldılar, sadece Yahudilere karşı açık faşizm ve progromlar yaptılar. Sovyet ihtilalinden sonra Yahudi düşmanlığı da yavşaklaştı. Troçki'nin Bolşevik partisinden atılma ve ülkeden sürülmesinin asıl sebebi Yahudi kökenli olmasıydı. Menşevik partisindeki Yahudi düşmanlığı açıktı. Rus iç savaşı boyunca Menşevikler, bir milyon kadar Yahudi öldürdü. Stalin ise Yahudileri ve Müslümanları Bolşevik partisinden temizledi. Sultangaliyef'in yazdıklarını (Türkçe'ye çevrildiği kadar) okudum. Kendisinin Turancılık yada İslamcılık düşünceleri yoktu. Sonuçta Stalin'de, ateist olduğu halde, Yahudi ve Müslüman kişilerden nefret ediyordu. Gücü eline alınca, partide üst düzey mevkileri Gürcü ve Ermenilerle doldurdu. Sonra Kruşçev geldi ve üst düzey kadroları Rus olmayanlardan temizledi. 

Faşizm, köle de olsa azınlıklara her zaman güç yetiremez. Azınlıklar içinden kompradorlar (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/10/kompradorlar-isgalciler-kadar.html), işbirlikçiler yetiştirilmelidir. Nazi kampları bile büyük ölçüde kapo (capo) denen işbirlikçi mahkumlara emanetti. 1930' larda bir İngiliz Binbaşısı, bir sebepten Hintlilere öfkelendi ve binlece Hintliyi, İngilzi bayrağının altından geçirdi. İsyan tehlikesi yüzünden meslekten atıldı ama bu sefer de İngiliz halkının bağışlarıyla zengin oldu, lüks içinde yaşadı. İngiliz subayları bölgeye zengin olmak için gidiyordu çünkü. Yoksa Kraliçe bir daha savaşmaya subay bulamayabilirdi. Fakat olay gene de Hintlilerin gururnu yaralamıştı. Zengin bir Hintli genç, Oxfort'a okumaya İngiltere'ye gitmişken,  emekliliğinin tadını çıkaran binbaşıyı öldürüp, kahraman oldu. İmgilizler olayı saklamaya çalışırken, Nazi Almanyası manşet yaptı. İngilizlerin, Hindistanı ciddi anlamda terk etmeye bu aşamda başladıklarına inanıyorum. Çünkü Rajaları, Ağa Hanları, Şeyhleri ve bilumum üst kast Hintlileri yanlarına çekmeden Hindistan'ı yönetemezlerdi. Gene de gerçek faşizmde, net ırk ayrımları, o ırkların yaşadığı getto mahalleleri vardır. Yavşak faşizmde ise, yağma zamanları haricinde azınlıklarla iyi geçinilinir. O azınlık üyelerinden dost ve arkadaş edinilmeye dikkat edinilir. Hatta progromlar yaklaşırken, hem kurbanları gafil avlamak, hem de katliamın suçunu kurbanlara atmak için yapılınır bu. Onlar bizi kışkırttı, aramız aslında çok iyiydi, demek için bunu yaparlar. Kendi aralarında azınlık yada ötekileştirdikleri kişiler için kendi aralarında en rezil dedikoduları yaparlar. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/02/dedikodu-cihadi.html)

Dedikodu, her türlü yavşaklığın ama malzemesidir. Dedikodu, Goebbels ilkelerinin temelini oluşturur. 

(https://onbinkitap.blogspot.com/2021/09/duygu-egitimi-nasil-olur-1goebbels.html) Dedikoduların en büyük delili kendisidir. Herkesin bunu konuşmasıdır. Olayı çoğu kez gören olmamıştır ama bir görenden duymuşlardır. Dedikodular hem linç ve progromdan önce, hem de sonra yaygınlaşır. Öncesi progroma hazırlık, sonrası da progromu haklı çıkarma çabasıdır. Böylece linç edilen azıklıklara suç yüklenmiş olunur.

https://onbinkitap.blogspot.com/2018/09/azinlik-suclari-koku-ve-azinlik-ateizmi.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2018/08/azinlik-suclari-siyasi.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/12/maras-corum-sivas-ve-diger-katliamlar_21.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2018/08/kavgam-elestirisi-8-otekilerin-ve.html

Faşizanca tavırlar sadece progromlardan ibaret değildir. Faşizan ayrımcılık da vardır ama yavşakça, yani çoğu çok açıkça değildir. Genelde ya suç başkasına atılır, yada başka bir bahane bulunur. Mesela, Kılıçdaroğlu'na Alevi olduğu için oy vermem demez, Kılıçdaroğlu'na Alevi diye oy vermeyecekler, başka aday bulalım denir. 

(Buraya gelecek için öngörü notu: Biz solcular, doksanlarda Necmettin Erbakan'ın başbakanığını istememiştik. Aslında, Erbakan'ı merkez sağ da istememişti. Onunla yapılan koalisyonlar hep kehren olmuştu. Sonuçta onun yerine daha beteri gelip, öncelikle onunla koalisyonları sürdürmeyen merkez sağı yok etti. Ocakzade, Tuncellili bir Alevi olduğu için Kılıçdaroğlu'nu istemeyen sağcıların, daha beterini göreceğine dair bir his var içimde. Kılıçdaroğlu uzlaşma adamıydı, hatta bence fazla uzlaşma adamıydı ve sonuçta bir iderai maslahatçı olarak anılacak) (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/07/neden-kilicdaroglu-istifasini-istemek.html)

Aslına bakarsanız azınlıklar güçlendikçe, demokrasi bilinci arttıkça,  nefret duygusu sinsileşiyor. ve yavşaklaşıyor.  İçimizde başkalarına karşı nefret oldukça, hiç birimiz masum değiliz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder