21 Kasım 2025 Cuma

KUZEY SORUNU RUSYA-DURUM SOĞUK SAVAŞTAN KÖTÜ



1917 Ekim devrmini, dünyanın egemen güçlerinin kabusuydu. Sınıfsız bir toplum hayali, egemen sımıfları huzursuz etti, özellikle de Avrupa'da. 1920'li yıllar Avrupa'da sosyalist-komünist isyanlarla geçti. Burjuva sınıfı, sosyalizm-komünizm korkusundan faşizme destek verdi, Nazi işgaline razı oldu. 1945'den sonra bu kabus, Sovyetler Birliği'nin süper güç olması ile katlandı. Sovyetler Birliği, eksen ülke denen doğu Avrupa (Doğu Almanya, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya (Çekya ve Slovakya), Romanya ve Bulgaristan) ülkelerinin katılması ile büyümekle kalmamış; Elbe nehrinin doğusundaki Alman ve Çek başta olmak üzere bölge sanayisini, Moskova ile Ural dağları arasına taşıyarak sanayileşmiş; komünizm sempatizanları sayesinde nüklüer sırlara vakıf olmuş ve süper güç olmuştu. Bu süper gücün batı sınırı Elbe nehri, yani Hollanda'ya oromobiller bir kaç saat uzaklıktaydı. Panikle NATO kuruldu; bu dev canavara karşı okyanus ötesindeki dev Amerika'nın desteği alınmalı ver birlik olunmalıydı. A.B.D, Avrupa'yı kalkındırmak ve savaş yaralarını sarmak için Marshall yarım planını devreye soktu;  ardından da Avrupa'ya yarım milyon civarında Amerikan askeri vardı. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktının asker ve silah sayısı ise bundan kat kat fazlaydı.

1991'de önce Sovyetler Birliği, sonra Çekoslovakya, Yugostlavya dağlınınca Avrupa ve egemen sınıflar bir oh çekti. Rusya uzun süre ekonomik ve sosyal kriz yaşadı. Krizden sonra 1917 devreminin üçüncü ve en kalıcı sonucu ortaya çıktı. Aslında bu 1917'den çok, 1945'in sonucuydu. Rusya artık bir Avrupa ülkesi değildi, bir batı ülkesi değildi. Komünizmi yayma amacıylar, batıya, beyaz adama muhalif kim varsa desteklemişti. Amerika başta olmak üzere tüm sömürgeci ülkelere ve onların kompradorlarına düşman olmuştu. Bu aşamadan Çarlık Rusya'sı gibi, doğuyu bölüşen işgalci, batılı güçlerden biri olamadı; böyle olamayacağını Afganistan'da yenilerek görmüştü. Putin'in iktidarı, yükselen petrol, doğalgaz ve diğer hammadde fiyatları ile kendine geldiğinde yeni bir yol çizdi. Bu bunalım sürecinde NATO, Varşova paktı, Comecon gibi kurumlar yıkılmış, Sovyetler birliği dağılmış, pek çok eski Sovyet ülkesinde Rusya aleyhtarı rejimler, turunculu-pembeli devrimlerce  iktidardan uzaklaştırılmıştı. Denize kıyısı olmayan, patates ve turba denen kömürümsü yakıt harici bir zenginliği olmayan Beyaz Rusya haricinde diğet tüm eski Sovyet ülkeleri, Rusya'dan fazlasıyla uzaklaşmıştı. Diğer yandan Afrika ve üçüncü dünya ülkelerini Rusya'ya yaklaştıran sömürü düzeni halen yerinde duruyordu. Sanayileşen Çin ve Hindistan'ın petrole ihtiyacı vardı, artık Amerikan, 1986'da yaptığı gibi Suudi petrolünü piyasaya sürüp, petrol fiyatlarını düşüremezdi. Doğal fiyatlarını, hiç düşüremezdi. Rusya, Soveytler Birliği gibi açıktan sadece komünist yada sosyalistlere görüşmek, diğer siyasi unsurlarla gizlice görüşmek zorunda da değildi. Yapması gereken, silkinip, kendine gelmekti. Halen devasa bir yüz ölçümü, tahıl, bakliyat ve yumrulu bitkiler üretimi, petrol ve doğalgaz başta olmak üzere madenleri, silah başta olmak üzere sanayisi vardı. A.B.D başta olmak üzere düşmanlarıyla daha makul düzeyde anlaşabilirdi.

Sonuçta Rusya, tekrar emperyal hayallerle ortaya çıktı. Binlece yıl kendi kabuğunda yaşamaktan sıkılıp, emperyal hayaller kuran Çin ve Çin'in gelecekteki en büyük rakibi olan Hindistan gibi mütefikler edinerek, tekrar harekete geçti. Gürcistan'Abhazya ve Güney Osetya'yı alarak, orada fiili kukla rejimlerini kurdu. Suriye'de iç savaşın ve Esat rejiminin en az on sene daha sürmesine sebep oldu. Almak istediklerinin önemli bir kısmını aldıktan sonra da çekildi. Ukrayna'dan epey bir toprak işgal etti ve savaş halen sürüyor.Karşımıza tekrar bir Rus canavarı çıktı.

Genelde tarihte imparatorlukların bir genişleme ve bir çöküş dönemi olur. Rusya bu açıdan Doğu Roma-Bizans imparatorluğuna benziyor. Bu imparatorluk, üç genişleme ve üç gerileme çağı yaşadı. Justinyanus döneminde İtalya, Kuzey Afrika'nın geri kalanı, İspanya'nın Endülüs bölgesi ve Akdeniz'in büyük adalarını alarak genişledi; Arap istilalarıyla genişledi; Arap istilasını durdurarak genişledi, 1071 Malazgirt savaşından sonra geriledi; Haçlı seferleri ile genişledi, sonrasına gene geriledi; sonuçta 1453'e kadar bin yıldan uzun süre ayakta kaldı. Rus imparatorluğu ise, kuruluşu ile genişlerken, Moğol istilası ile geriledi, çar Korkunç İvan'la beraber tekrar genişledi; Korkunç İvan'ın ölümü ile bir süre geriledi, Romanovlarla genişledi; 1904-5 Rus-Japon savaşı, birinci dünya savaşı ve Ekim Devrimi sonrası, Polonya ve Finlandiya'nın kaybıyla geriledi; 1945 'de Nazileri yenerek genişledi; 1990-91, Sovyetler Birliğinin gerilemesi ile geriledi, şimdi Putin'le beraber tekrar genişleme hevesinde.

Bu heves nedense en fazla İskandinavları korkutuyor gibi. Soğuk savaş yılları boyunca, Nato'ya katılmayan İsveç ve Finlandiya, Nato'ya katılmaya karar verdi. Minicik Danimarka, kadınlara zorunlu askerliği tartışmaya başladı. Ordusu olmayan tek Nato ülkesi İzlanda, ordu kurmaya karar verdi. Acaba  Rusya, tarih derslerinde öğrendiğimiz sıcak denizlere inmekten vazgeçip, Atlas Okyanusuna açılmaya mı karar verdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder