1997-2002 arasında 28 Şubat denen ve adını 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu kararlarından alan dönemde, türbanlı kadınlara karşı şiddetli, yer yer de olağan üstü bir baskı vardı ve buna rağmen türban takan kadın-kız sayısı artıyordu. Üstelik o dönemde türbanın sorunu sadece devletle değildi, o dönem için türban, basbayağı siyasi bir simgeydi. Büyük bir ihtimalle Refah partili, değilse de Refah'lı olacak gibiydi. Toplumun bir kısmı için öcü gibiydiler. Sevgili edindiklerinde hemen dedikoduları yapılır, parklarda, tenha yerlerde öpüşenler medyada, 2002'den sonra da sosyal medyada (Facebook) ifşa edilirdi. Şimdilerde her yerdeler, CH'nin yada Atatürkçü Düşünce Derneklerinin bile içinde türbanlılar var; hatta Alevilere gelin gitmiş ve Alevi derneklerinde de varlar; sevgilisi olan türbanlılara dönüp bakan yok. Oysa şimdilerde türbanlı sayısı ciddi oranda azalıyor. Halbuki arması gerekir, artık aykırı, radikal bir grup değiller. Bu yazının konusu türbanlı kadınların-kızların azalması değil; artan imam hatip sayısına rağmen artmayan ve hatta azalan imam hatipli sayısı; gündüz programlarında kocalarını bırakıp, başkalarına kaçan ve her haltı yiyen çiçekli türbanlılar değil; dekolteli, mini etekli ilhatçılar-imam hatipliler değil; sosyal medyada Atatürkçülük yapan fenomenler değil; birazcık takipçisi artınca örtüsü açan fenomenler ve diğer bazı şeyler de değil; bunlar sadece asıl olanları görmek için birer gösterge.Asıl konu, yıkılan muhafazakar aile düzeni, bu düzen kadınların kölelğine, ikinci plana atılmasına, erkeğin zorbalığına dayanıyor; dine değil. Son yıllarda artan kadın cinayetleri ve bu cinayetlerin cezasızlığını dinle nasıl açıklayabiliyorsunuz? Açıklamaya ihtiyaç da duymuyorsunuz, hedefiniz dinden çok, dine bağlı olarak kendi egemenliğiniz. Tecavüzcülerin cezasız kalması, rızası var diye kurbanların aşağılanması; kadınların nafakalarına bile göz dikilmesi, sizin iktidarınızda olmadı mı?
Muhafazakarlık ve dindarlık, oksimoron olarak önce kadınlar tarafından yayılır ve gene önce kadınlar tarafından yıkılır. Humeyni'yi Tahran havaalanında karşılayan devasa kalabalığın çoğunluğu kadındı. Darbeci tarikat, Akp ve öncesinde Refah partisi, kadınların ev ev gezmesi ile büyüdü. Kadınlar muhafazakarlıkta, erkek koruyuculuğu arıyordu. Yaşadığımız bu erkek egemen düzen, erkekler için bedava değildir; erkekler bu egemenliğin bedelini emeğiyle, malıyla, mülküyle, yumruklarıya ve en nihayetinde canıyla öder. Karısını (yada karılarını), kızlarını, bacılarını koruyamayan erkek, erkek egemen dünyada erkek değildir.,
Oysa şimdi yarattığınız ve bitmeyen ekonomik kriz ve işsizliki toplumdaki çoğu erkeği iğdiş etti; artık kendileri korunmaya muhtaç. Kadınlarsa bu kriz ve geri getirmeye çalıştığınız erkek egemenlik yüzünden kendilerini var edemiyorlar. Buna bir de katın katilleri ve zorbaların korunmasını ekleyelim.
Sonuçta bu muhafazakar düzen, çökmeye başladı; İran'da baş örtüsü mecburiyeti kuralına uymayarak, kadınlar çökertmeye başladı; ülkemizde de, bir zamanlar yasaklamalara, ikna odalarına karşın, türban mücadelesi veren kızların çocukları, tüm teşviklere rağmen örtünmemekle, örtülerini çıkarmakla, örtülü halleriyle Atatürkçülük ve size muhalefet etmeye başlamakla yıkmaya başladılar. Sizin çözümünüz nedir? Veaat ettiğiniz cennet bile yarım, sadece cehenneme gitmeme tesellisi. Üzerine bir de bazı tarikatlar, kadınların boşanabilme hakkına bile göz dikmiş durumda. Kalan kapalıları da kara çarşafa, hatta burkaya sokma derdinde. Yurt dışındaki örnekler de iyi değil; Hollanda yada batılı ülkelere Sodom diyorsunuz ama Afganistanda baça bazi oğlanlarına nikah kıyılıyor, dünya mültecilerinin çoğunluğu (Venezüella ve Ukrayna dışındaliler) Müslüman ama bu Müslümanlar, Müslüman olmayan ülkelere göç etmeye çalışıyor.
Muhafazakarlık, kadın davasını kaybetti, nisa meselesini baş örtüsüne indirgemekten başka bir şey yapmadığı için böyle oldu.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder