23 Kasım 2025 Pazar

ÖĞRENİN, 6-7 EYLÜL MENDERES'İN ESERİDİR



Başlangıçta bu yazıyı, Demokrat Partiden başlayarak, tüm sağı eleştiren bir yazı serisinin ilki olacaktı ama yazı ilerledikçe bambaşka bir başlık altında ve bağımsız  olarak yazmaya karar verdim.

6-7 Eylül 1955 İstanbul progromu, tarihimizin önemli olaylarından biridir. ve her yıl, doğal olarak anması yapılır, yapılması da gerekir, unutmak ihanettir. Başka bir ihanette, katilleri unutmak ve hedef saptırmaktır. Konu sadece 1955 yılında iktidarda Demokrat Parti ve Adnan Menderes'in olması değildir. Demokrat Partinin, bu eylemin icracısı ve plancısı olmak bir yana, suçu başkasına atmayı da baştan planlamasıdır. Olaylar olup, bittikten sonra, bazıları olaylardan gazeteler aracılığıyla haberdar olmuş Sosyalistlerin ve Komünistleri tutuklanmış, basın aylarca bu kişilerin suçlu olduğunun propagandasını yapmış, aylarca zindanlarda tuttuktan sonra serbest bırakmıştır. (Bu konuda Aziz Nesin'in Salkım Salkım Asılacak Adamlar kitabını tavsiye ederim. O geceye ait hiç bir fotoğraf'ta, Demokrat Parti  bayrağı, flaması yoktur. Oysa o geceyi anlatan bir mektup, Demokrat Parti Eyip ilçe başkanlığının, üstelik parti flama ve bayraklarıyla dolanarak, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ni işgal edip yağmaladığını yazıyor.

(https://onbinkitap.blogspot.com/2024/09/bir-mektubun-tanklgnda-6-7-eylul.html)

6-7 Eylül o kadar organizdir ki, olayları çekecek gazeteciler bile, o dönemdeki tabirle besleme matbuat olan yandaş basınca önceden belli noktalara yerleştirilmiştir. Hatırlayın li o dönemde fotoğraf makinaları ve filmleri, hem pahalı ve nadir, hem de büyüktür. Makineleri küçülten  Japon mavi lens ve otuz altılık makara bile icat edilmemiştir. Haberi ilk önce Demokrat Partinin kontrolündeki Anadolu Ajansı ve Radyo vermişse de asıl provakasyonu, Demokrat Parti'nin yarı resmi yayın organı İstanbul Ekspres ve yazı işleri müdürü, muhtemelen CIA vaya Fransız devlet istihbaratı DGSE ajanı Gökşin Sipahioğlu yapmıştır.  Bunun karşılığında da sonraları önce büyük muhabir yapılmış, sonra da dünyanın ikinci büyük fotoğraf ajansının (SİPA Pres) kurucusu ve sahibi yapılmıştır. Sipahioğlu, bu gün bile kollanmakta, adı Google yada başka bir arama motorları hep Gökşin beyi temize çıkarıyor. Ekşi Sözlük'ün Gökşin Sipahioğlu başlığı, onun 6-7 Eylül masumiyetini, ne büyük gazeteci olduğunu, Fransızların ona Grand Türk ünvanı verip, madalya ve ünvana boğduğunu anlatıyor. Sipahioğlu gebermeden evvel verdiği bir röportajda, yıllar sonra bile ezberletildiği gibi suçu Komünistlere atıyor. 

6-7 Eylül anmalarında Demokrat Parti'den bahsedilmiyor, Gökşin'den bahsedilmiyor, Menderes'ten bahsedilmiyor da neden bahsediliyor? Olay Atatürk devrimlerine, yeni nesil cumhuriyet nesillerine indirgemek için felsefeye benzer edebiyat yapılıp, suç CHP'ye atılmaktadır. 2008 yapımı Güz Sancısı bunun tipik örneğidir. Filmin yağma sahnesinde iyi eğitimli cumhuriyet çocukları yağma yapmaktadır. Oysa dönemin fotoğraflarına bakın, köyden İstanbul'a yeni göçtüğü belli olan isimler vardır. Reis'de, röportajlarından birinde, 6-7 Eylül'ün CHP zamanında olduğunu iddia etmiş, karşındaki gazetecilik oynayan tüccar da, Demokrat Parti olduğunu hatırlatmak zorunda kalmıştı.

CHP, bütün iktidarlar gibi leke taşır; CHP'yi illa suçlayacaksanız, 1934 Trakya Progromu için suçlayın. Sahi, neden 1934 Trakya progromu unutulmuş durumda? Trakyalıların çoğunun bilmemesi bir yana, bu olay hakkında yazı, belge, kitap, çok az. Sanki Yahudiler bile bu olayları unutmaya çalışıyormuş gibi. İnönü değil de Atatürk dönemi diyeceğim, Dersim ve Şeyh Sait isyanları da sık sık anılıyor. Yoksa sebebi, olayların merkezinde Hüseyin Nihal Atsız, Yusuf Ziya Atilhan ve Ülkücülerin (ya da Ülkücülerin o zamanki atalarının ) olması mı? Sadece romantik  faşist bir yazar, hiç bir örgüt üyesi olmayan fikir adamı olarak gösterilmeye çalışan Atsız'ın, elli-altmış birn kadar insanı evinden, yurdundan ettiği; hatta katliamın İzmir'e sıçraması için gayret gösterdiği gerçeğinin göz ardı edilmesi için mi? Bu olay da bir devlet, hatta CHP suçudur. Atsız'ın, Edirne lisesine öğretmen olarak atanması, olaylar için hazırlıklardan biridir.

(Buraya Atsız için bir parantez açayım. Atsız'ı tanımak istiyorsanız, Tarık Buğra'nın Gençliğim Eyvah romanını okuyun.  Ben de bunu, yıllar sonra Atsız'nın 1944 yargılamalarını anlatan bir kitabını okuyunca fark ettim. O romandaki ihtiyar kişi Atsız. Romanda sol eylemleri yönettiği varsayılsa da, Buğra, hayatı boyunca sağcı biri oldu ve ilham aldığı kişi de muhtemelen Atsız'dır. Yoksul, eski görünümlü evi, büyük ve gizli bir teşkilatın merkeziydi.)

Türkiye'de sağ, suçlarını bir şekilde sola atmak peşinde. Bu son sözde barış-çözüm sürecinde de,  sola, daha doğrusu  CHP'ye yıkmak derdinde.  Bu gün, 23 kasım 2025 tarihli, İmralı, kapalı, halktan gizli görüşmelerden çekilmekte de haklıdır. 

19


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder