orman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
orman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2025 Pazar

PARASINI ÖDE ÇEVRECİLİĞİNE HAYIR

 


Son bir kaç yıldır arka arkaya, sözüm ona çevreci kanunlar çıkıyor; hepsi de küçük üretici ve küçük esnaf aleyhine. Büyük firmalar, devlete para ödeyip, kurtuluyor. Ben de çok değişken olan siyasi gündeme aa verip, bu konuyu yazmaya karar verdim. Bu tür yasaların kökeni çok eski.  Yaşar Kemal'in, ilk defa 1955 yılında yayımlanan Teneke romanında, o dönemde çok para eden pirinç için, her yeri çeltik tarlası yapmak isteyen toprak ağaları, para cezasıyla kurtulmak ister. Gerçeği ona söylemek isteyen bir kişiyi de, kaçırıp, uzun süre alıkoyuyor.  Köylere, evlere yakın çeltik tarlaları, Çukurova'yı sıtmaya boğuyor. Romanın geri kalanını da siz okuyun.

Hayrettin Karaca ve TEMA vakfının çıkardığı otlak yasası da benzer yasadır. Bu yasa, Türkiye'yi, dünyanın en büyük saman ithal eden ülkesi haline getirdi. Yasayla otlağı-merayı işgal eden, devlete otuz, elli, her ne kadarsa ot-saman parası verecekti. Sonuç, otlakların çeşit çeşit binalarla işgali ve Türkiye'nin dünyanın en büyük saman ithal eden ülke olması oldu. TEMA vakfı ve Hayrettin Karaca'nın sahtekarlığı, Koç üniversitesinin orman istilasısını desteklemelerinden belliydi. TEMA'ya dikkat ederseniz, tam burjuva destekçisi bir çevreci. Otlaklardaki aşırı otlatma üzerine onlarca yayını var ama otlakları işgal eden; villa, hobi bahçesi, tiny hause, bungalov ve onlarca yapı üzerine bir sözleri yok. Koç üniversitesi ile İstanbul'un kuzey ormanlarına ilk hançer vuruldu ve gerisi de geldi.,

Koç holding, burjuva iki yüzlülüğünün gerçek resmidir.1961'den beri otomobil üretir, A.B.D.' nin Miami şehrinde, koca bir marinanın tamamını alacak parası vardır (Cem Yılmaz denen saray soytarısı, bir gösterisinde ağzı kulaklarında anlatmıştır. Leman dergisinin Nihat Genç, Vedat Özdemiroğlu gibi pek çok ucuz kahraman yetiştirmiştir.) ama uluslar arası sahada bir tane bile otomobil veya başka bir motorlu taşıt markası yoktur. Her resmi bayram ve 10 Kasımlarda Atatürklü reklam yaparken,  Türkçe olimpiyatları ve diğer her türlü tarikat etkinliklerine de sponsor olmaktadır.Koç ve diğer TÜSİAD üyeleri, her alanda olduğu gibi, çevre alanında da iki yüzlüdürler.

Bu şirketlerin para cezası vermesi yetmez,  yıktıkları doğa alanın tazmin etmesi gerekir. Doğa talanı, Koç Üniversitesi gibi masum isteklerle başlıyor, sonra o arazinin her türlü işgali ile devam ediyor. Akbelen ormanını hatırladınız mi? Orada kömür çıkmadı ve şirker, araziyi terk etti, ormanı mahvettiğiyle kaldı. Oysa yapılması gereken, ormanı tekrar eski haline gelmesi için çalışmalar yapmasıydı. Ege ve Akdeniz'de, böylesi terk edilmiş pek çok maden, daha doğrusu maden araması var, çoğu da mermer üzerine. Mermer, doğada çok bulunan bir maden de olsa, çıkarılması iki şeye bağlı;  kesim için dayanıklı olmasına ve deseninin moda olmasına. Modayı da çoğu kez Fransa-İtalya-İspanya şeytan üçgeni belirliyor (Giyim, mobilya, dekorasyon ve benzeri pek çok alanda durum budur) Mermer denen maden, öyle dinamitlenerek, kuyu kazılarak çıkarılamıyor, parçaları tekrar birleştirip, dekoratif  yapılamadığı için. Ben bu arazilere gizlice tehlikeli çöp gömüldüğünü düşünüyorum.

Doğayı tahrip edip, tarlasına gübre döken küçük çiftçilere sorun olmak, çevrecilik değildir. Doğayı tahrip eden unsurlar yıkılıp, eski haline getirilmeli, bunu da tahrip eden lere yaptırmalı.

Ek olarak: Sineksiz şehirler güzel ama arı ve diğer böcekleri de yok ediyoruz. Devler ve belediyeler, şehir ormanlarına ve büyük parklara, yeşil alanı desteklemesi için arı kovanı yerleştirmeli. Ankara'da eylül-ekim aylarında sokaklarda çok fazla meşe palamutu ve at kestanesi oluyor. Zamanında caddelere dikilmiş. Bunları ıssız alanlara dronlarla serpilebilinir.

https://onbinkitap.blogspot.com/2024/03/siyanurde-amac-zehirleyip-ac-birakmak-mi.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/08/maden-mi-copluk-mu.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2024/01/o-otelleri-ve-evleri-de-orman-yapacagiz.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/04/tema-ihaneti.html

19 Aralık 2024 Perşembe

DOĞADA İLAÇ KİRLİLİĞİ VE SU KİRLİLİĞİ SORUNUMUZ



Çevre ilgili bir sorun var ki, doğayı sadece artıklarımızla değil, kullandığımız ilaçlarla da kirletiyoruz. Eminim bir ara doğum kontrol haplarının, erkek balıkları dişileştirdiği haberini duymuş yada okumuşsunuzdur. O durum hemen hemen tüm ilaçlar için geçerli. Böbreklerimiz pek çok ilacı ya çok az yada hiç süzmez, doğrudan idrarımızla doğaya gönderir. Kullandığımız ilaçların yan etkileri, faklı şekillerde diğer canlılar ve hayvanlarda da olmaktadır. Antidepresanların getirdiği cinsel isteksizlik veya tansiyon ilaçlarının böbrek hastalıkları, hayvanlarda da görünmektedir. Hatta insanların kulandığı uyuşturucular bile  hayvanları etkilemektedir. En tehlikelisi antbiyotiklerdir, çünkü bunların etkiledikleri hayvanlardan ziyade mikrobik canlıları etkilemekte, mikrobik canlılar, antibiyotiklere daha dayanıklı hale geliyor. Üsteik antibiyotikleri sadece insan idrarlarıyla değil, etini yediğimiz yada yemediğimiz evcil hayvanlarla da, hatta daha çok onlarla doğaya salınmakta. İnsan olarak da hiç antibiyotik almasak bile, et yiyerek antibiyotik almaktayız. Buna bitkilerimizi böcek, mantar ve ayrık otu dediğimiz diğer yabani bitkilere karşı savunmak için kullandığımız ilaçlarınI  (pestisit) da unutmayalım. (Sanayi, temizlik ve diğer sebeplerden suları kirlettiğmizi en baştan kabullenmiştik.)

Bütün bunlar kanalizasyon arıtma tesislerini, içme suyu arıtma tesisleri kadar temel ihtiyaç haline getirmiştir. Arıtma tesislerinin pek çoç kiri, sudan ayıramaması sebebi ile şehirlere devasa bir yada bir kaç büyük atık su arıtma tesisi yerine; onlarca, hatta yüzlerce ön arıtma tesisi kurup, bu sularla parkları, ağaçları sulayıp, yolları, heykelleri falan yıkıyorlar. Böylece toprakta bir daha arınmasına çalışıyorlar.

Bütün bunlar geleceğimizin tehlikelerinin sadece bir bölümü. Su kirliliğinde en çözümü zor problemimiz, mikrobik canlıların giderek daha fazla antibiyotiklere karşı direnç kazanmasıdır. Daha güçlü antibiyotikler de çözüm değildir. Sonucu daha güçlü mikroplardır. Sanaileşme ve modern tıb, nüfusumuzu arttırıp, ömrümüzü uzattı ama bir sürü artık madde üretmemize sebep oldu.

Bizim nesil, önceki nesillerin doğayı kirletmesinin bedelini ödemeye başladı. Bizden sonraki nesiller daha ağır ödeyecek.