vahşi sulama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vahşi sulama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2025 Çarşamba

BEYŞEHİR GÖLÜ-ZARARIN NERESİNDEN DÖNELİM ÖYLEYSE ACELE EDELİM

 


Uzun zamandır Akdeniz bölgesine gitmiyordum. Beyşehir gölünde 1998'de bile çekilme vardı. Şimdi ise düpedüz kuruma var. Beyşehir gölü, Aral gölünün sonuna doğru gidiyor. Ne kadar geç kaldık bilmiyorum ama acele etsek iyi olur. Bir an önce Torosları kaplayan mermer ve taş ocaklarını kapatmalıyız. Sütçüler'e açılan taş ocakları, Göller yörsininin, çöller yöresine dönmesinin ilk adımı oldu. Ege ve Akdeniz boyunca yapılan mermer sondajları da bu gölleri besleyen yer altı sularına zarar veriyor. Ben bu sözde mermer sondajlarına çöp gömüldüğünden de şüpheleniyorum.

Sorun sadece göller ve çöller değil, inadına ormansızlaştırma, siyanürleştirme gayretleri var.  Bütün kamu kuruluşlarında yağma ve hırsızlık var. Sadece maddi varlığımızı değil, manevi varlığımızı, tarihimizi de yağmalıyorlar. Bir an önce bu zarardan dönmemiz lazım.

Ülkemizde yıkılan sadece devlet değil, din de kaybediyor. Bu iktidar sonsuza kadar sürmeyecek, eninse sonunda yıkılacak. Yıkıldığında ne diyeceksiniz?Bazıların, demokrasiyi araç olarak gördüğünü bağıra bağıra ilan edenlere, hayır onlar demokrattır, yetmez ama evet mi dedik diyeceksiniz; bazılarınız çalıyor ama çalışıyordu diyeceksiniz; bazılarınız burnu pudra şekerinde de olsa, alnı secdede olan iktidarımız vardı diyeceksiniz; bazıarınız milletin .. koduk diyeceksiniz; bazılarınız eften püften sebeplerle muhalefete muhalefet yaptık diyeceksiniz; ülke süratle yıkılırken, ana muhalefet liderinde kusur, zayıflık aradık diyeceksiniz; aslında bunları da diyemeyeceksiniz. Pek çoğunuz iktidar değiştiğinde foyanız ortaya çıkmasın diye ; bir kısmınız da sanki o yıllarda muhalifmişsiniz gibi yalancı anılar anlatacak; sonuçta Norveçlilerin, Nazi işbirlikçisi Henric İbsen'i tarihe gömdüğü gibi, tarihe gömüleceksiniz. 

Bizimse acelemiz var. Sovyetler Birliği geride dünya haritasında kocaman bir Aral gölü lekesi bıraktı, biz sadece Türkiye'yi değil, dünyayı da kurtarmalıyız.

14 Temmuz 2025 Pazartesi

BİNALARI YIKMADAN YANGINLARI DURDURAMAYIZ

 


Her sene ne çok ormanımız yanıyor. Yanıyor ve nedense söndürülemiyor. Sonra da binalar, madenlerle doluyor ortalık. Bu yangınların devamının gelmemesinin tek bir yolu var, eski orman-tarım arazilerindeki binaları, madenler vesair yapıları yıkmak, ormana, arazisini geri vermek. Atlıyı Üsküdar'dan geri almak. Bu deyiminin kökeni de ilginç. Anadolu, sık sık, özellikle Celali isyanları döneminde denetimden çıkıyormuş. İstanbul'un egemenliğinin doğu sınırı da Üsküdar oluyormuş. Celali lideri Karayazıcı'nın tek idolojisi, Osmanlı, Üsküdar'dan öteye vergi-asker almasın olmuş.Üsküdar'ı geçen kişinin izini aradıysan, bul! Adalet için suçluyu, Üsükadar'ın  ötesinde de kovalamalıyız. Ormanı, sahili, tarım alanlarını, bozkırları, çayırları yağmalıyor ve ardından imar affı çıkarıyorlar. Bolu'daki boş, hayalet villara bile yıkılamıyor. İklim değişikliğine ve su fakirliğine karşı çözüm, çiftçin tarlasına, bahçesine ne ekeceğine karışmak değil, orman yapmaktır. Orman, madenlerden de,  yazlık site ve otellerden de kıymetlidir.

Bolu'da terk edilmiş şatolar demişken: ülkemiz bir terk edilmiş, kullanılmayan, inşaatı bitmeyen yapılar ülkesi oldu. Topraktan al, ucuza al diye yatırımcıyı kandırıyorlar. İnşaaat bitmiyor, çünkü baştan yetersiz sermayeyle başlıyorlar. Baştan yetersiz sermayeyle başlıyorlar, çünkü kurdukları plan gereği,  bina yarım kalsa da kar ediyorlar. Satış gelirlerini tamamen inşaata yatırmıyorlar, çok az, hatta hiç yatırmıyorlar. Görünüşü kurtarmak için, bir iki işçiyi çalıştırıp duruyorlar. Sorsanız tüm inşaat, seneye bitecektir. Daire-dükkan sahipleri, beklemekten yılıp, aldıkları evleri yarı fiyatına başkalarına satmaya çalışıyorlar. Bazen de inşaat öylesine terk ediliyor. Bitmeyen inşaatın giriş katında dükkanlar açılıyor (bitmeyen cami inşaatlarının da giriş-bodrumunda namaz kılınır, bağış toplamak için.), bazı inşaatlarsa neredeyse yarım yüz yıldır yarım kalmış halde, kaderine terk edilmiş. Bu yerler aynı zamanda suç örgütlerinin, evsizlerin, uyuşturucu müptelalarının da yeri.

İnşaat süreçlerini denetlememiz çok zayıf. Bir inşaatın başlangıç ve bitiş süresi belli olmalı. Oysa Keçiören metrosu inşaatı, yirmi yıldan fazla bir zaamn sürdü, Melih Gökçek yönetimindeki belediye, inşaatı Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik bakanlığına devretti ve gene de ilk iki istasyonu eksik bitti. Özel sektörün inşaatlarını ise denetleyemiyoruz.  Sadece yıllarca bitmeyen inşaatlar sorunumuz yok, terk edilmiş inşaatlar ve binalar sorunumuz da var. Şehirlerdeki bu terk edilmiş, metruk, yarım kalmış alanları yıkıp, yeşil alan yapmalıyız. bunun masrafını da sorumlulardan çıkarmalıyız. Madenleri terk edenler, maden alanlarını tekrar yeşil alan ve tarım arazisi yapmakla sorumlu olmalı. Hem söz verdiği yatırımı yapmayan,  hem de vergi  beyan etmeyen, hem de yangına sebep olan şirketlerin tüm ortaklıklarından bu para tahsil edilmeli.

Doğa, yeşil alani tarım alanları, herkesindir. Hem tüm milletin, hem de tüm insanlığındır. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz, olanlar oldu olmaz.