Yunanlılar dinlerini ibadet için değil, dedikodu için icat etmiş derler. Yunan mitolojisinin kişileri, başka çok tanrılı dinin mitolojisinden, hatta mitolojilerinden çok daha fazla magazin olayı içerir. Sebebi da daha çok Zeus'un cinsel iştahıdır ama diğer tanrılar da az değildir. Bütün bunlar eski Yunan dinini magazinleştirir.
Gerçek anlamda magazin, modern basın tarihinin ürünü de olsa, hep vardı. Osmanlı'da sultanların düğünlerini ve sünnetlerini anlatan surname denen destanlar olurdu. Düğünlerdeki gösteriş, yıllarca anlatılırdı. Sultanlar, bu zenginlik anlatılsın diye şairlere para bile verirdi. Yazılı basınla beraber magazin kurumsallaştı. Kendince normları oluştu. Basın bu normları da pek takmadı. En son İngiliz Prensesi Diana'nın ölümünden sonra da itibarları kalmadı.
Gene de her iki taraf da, magazinden vazgeçmiyor. Yani basın da, ünlüler-zenginler de. Magazin, hem müşterisi olan bir haber türü, hem de öyle fazla baş ağrıtmayan, düşman kazandırmayan bir haber türü. Öte yandan zenginliğin en büyük zevki hava atmak ve gösteriş yapmak.
Diğer bir unsur da, bu tür magazinleştirme, zenginliği masumlaştırıyor zira magazin izleyicisi, o zenginin hayatını yaşadığını zannediyor. Bu empati, kendinden çok, bu zengin-ünlü kişiyi düşünmeye kadar gidiyor. Öğreniyor ki kadın, Süreyya
Çok bilinen bir öykü vardır. Devrik İran şahının eski eşi Süreyya, bir dönem Türkiye'de yaygın bir magazin figürüydü. Tahtına varis isteyen ailesi yüzünden, Şah'ın, karısıyla arasının kötü olduğu da hep biliniyordu. Derken Şah, bu baskılara dayanamayıp, karısını boşadı ve yeniden evlendi. Heyhat ki, İran'da monarşi devrildi ve adına İslam Cumhuriyeti denen din oligarşisi devleti kuruldu. (İsterseniz İran halkı olarak referandumla ve yüzde yüz olarak bir yasayı kabul edin; dini lider ve dini konsey onaylamazsa o yasa yürürlüğe girmiyor. Pek çok kilit kuruma da, dini lider ve konsey doğrudan atama yapıyor.
Neyse, konuyu dağıtmayayım, Süreyya'nın boşandığı gün, Türkiye'nin ünlü bir gazetecisi evine geliyor. Ünlü olduğu için evi biraz lükse ve evine de sık sık uğrayan gündelikçi, temizlikçi kadın var. Evine geldiğinde kadını iki gözü iki çeşme ağlarken buluyor. Kadının başına büyük bir felaket geldiğini düşünüyor. Oysa kadın, Süreyya'nın boşanmasına üzülüyor.
Muhtemelen Süreyya'nın kendisi o kadar üzülmemiştir. Sonraki yıllarını Avrupa'nı milyonerleri ve milyarderlerinin yatağında geçirdi. Doğulu bir prensesle sevişmenin payesi uğruna, Süreyya hanımı paylaşamadılar. Kendisi zaten Şahla evlenene kadar İsviçre'de yaşamıştı.
Ünlü ve zenginleri fazla izlemek, onları dizi film karakteri gibi içselleştirmemize neden oluyor. O zenginliği kendimiz de yaşıyoruz sanıyoruz.
Oysa onlar yüzsüzce gösteriş yapıyorlar. Şimdilerde magazin medyasına eskisi kadar ihtiyaçları yok. Magazin medyası, sosyal medya takipçilerini arttırmak için kullandıkları bir destek noktası. Bir de inatla takip etmeyenlere, eylemlerini duyurma, yani hava atma yolu.
Kuranda en fazla yapılmaması istenilen şeylerden biri de gösteriştir. Sayın Müslümanlar, zahmet edip okuyun. Din adamları da, alkole karşı öfkelerinin milyonda birinin gösterişe göstermiyor. Tamamen sünnet olan teravvih namazını, hatimli (tüm Kuranı baştan sonra okuyup, bitirmeli), hatta çift hatipli yapmalarını istemeyi biliyorsunuz. Şu ekonomik krizde, kırkta bir yani yüzde iki buçuk zekatını da zaten vermeyen zenginlere, yüzden yirmi, otuz falan verin demiyorlar.
İlginçtir namaz ve oruçta halkı fazlaya teşvik eden din adamları, iş zekata gelince, bu zekatı küçülttükçe küçültür. Şirketin ana sermayesine, ev, şuna, buna dokunmaz, sonra kırkta bir. Kırk hayvanınız var diyelim, sığır, koyun, keçi falan; en küçük keçiyi veriyorsunuz. Bu yüzden zekat keçisi diye bir deyim var.
Oysa bu zenginler, gösteriş yapmak için hiç de masraftan kaçınmıyor. İran'da düşen uçağı muhtemelen pek çoğunuz çoktan unuttu. Dünya havacılık tarihine tüm ölenleri kadın olan ilk hava kazası olarak geçti. Altı genç kız, bir pilot, bir de kabin görevlisi, nişan öncesi saçma sapan bir instagram etkinliği için koca uçağı Dubai'ye uçurmuştu. Üstelik uçak, şirketin uçağıydı ve muhtemelen bu turistlik gezi ve nice sosyetik etkinlikler, şirkete masraf gibi gösterilip, vergiden düşülecek.
Bunu azıcık dile getirenleri linç ettiler ve gencecik sekiz kişinin ölümüne üzülmemekle suçladı. Hadi ben de acılı aile ile uğraşmamış olayım.
Peki bütün bu gösteriş yapan sosyal medya maymunlarına, bide influencer deyip, para kazandırmak nedir? Onları avantajı zenginliklerini yüceltmek değil de nedir. Salgın nedeni ile işe gidemiyorken, para kazanamıyorken, onların İstanbul'da denize sıfır devasa köşklerinde, tam da denize inen merdiveninde foto çekip, millete akıl veriuyor.
Aslında tek amacı hava atmak. Üç nesildir süper zengin, hatta dolar milyarderi ama vasat bir yeni zengin gibi hava atma peşinde.
Magazin, influencer, fenomen takibi yapmak, kendi fakirliğini yüceltmektir.