FİKRET
HAKAN-TARIK AKAN
Bloğuma,
herkesin pek bilmediği başka bir şahane filmden bahsetmeye karar verdim. 1982 yapımı,
Fikret Hakan ve Tarık Akan’ın başrollerini oynadığı bir film. Film, Türk
sinemacılarca çok sık işlenmiş kan davası konusuna başka bir açıdan bakar. Kan davası kinini tutan kişinin, neden kin
tutması gerektiği sorusunu sorar.
Hikâye,
Tarık Akan’ı oynayan karakterin çocukluğu ile başlar. Çocuğun gözleri önünde
anası ile babası öldürülür. Yetimhaneye gönderilir, orada Oğuz Özatay
tarafından evlatlık edinilir, çırak olarak çalışır.
Sonra kaçınılmaz
olarak bu iki karakter karşılaşır. Fikret Hakan’ı, kanlısı Tarık Akan’ı
öldürmek üzere İstanbul’a yollarlar. Yeterince para vermemek ve yeterince bilgi
vermemek gibi iki önemli hata yaparlar. O da kanlısını bulamamış ve parasız
olarak ortada kalır. Tarık Akan’la aynı taş ocağında taş kırmaya başlar. Taş ocağını
işletenler parasını esecekken, haksızlığa dayanamayan Tarık Akan’ın müdahalesi
ile parasını alır ve birbirleri ile böylece tanışırlar. Bir süre beraber
maceralara atılırlar. Gümrük duvarlarının yüksek olduğu, döviz sıkıntısının
olduğu zamanlardır. Çay ve koladan sahte viski yapıp, satarlar, epey bir zaman
sonra yakalanırlar. Pek çok macera yaşarlar. Bu arada Tarık Akan’ın hastalığı
nükseder. Böbrek hastasıdır. O ve pek çok arkadaşı, Tarık Akan’a yardım etmek
için çırpınırlar.
Filmin tamamını
anlatacak değilim. Kırılma anı muhteşemdir. Tarık Akan, böbrek ağrılarından
kıvranmaktadır ve canı çok acımaktadır. Kıvranırken de hayat öyküsünü anlatır. Fikret
Hakan, aradığı kanlısını bulduğunu anlamıştır. Bunu yüz ifadesinden belli eder.
Orada müthiş bir oyunculuk vardır. Eline tabanca alır, izleyiciler şimdi
öldürecek diye düşünür. Öldürürse, kanlısını öldürmenin gururu ile köyüne
dönebilecektir. Yüz mimikleri tam kararsın, fikri gelip, giden adamı oynar. Sonra
elinde tabanca çıkar ve o tabancayı arkadaşına yardım etmek için satar.
Filmin devamını
anlatacak değilim. Tecavüzcü Coşkun diye bilinen Coşkun Göğen, ilk ve tek iyi
adam rolü ile anılır. Bizi ilgilendiren filmin sorguladığı soru, yani
felsefesi. Bize doğuştan öğretilen düşmanlıklara inanmalı mıyız? Tarık Akan,
babası öldürülmüş bir çocuktur. Gene de öldürülmek istenmektedir. Olayların başlangıcı
ne zamandır ve bunun babası ölmüş bir çocukla ne ilgisi vardır?
Bunu genelleştirelim.
Bilimde ve felsefede genellik ilkesi vardır, benzer olaylarda, benzer kurallar
geçerli olmalıdır. İnsanlar arası ırk, dil, din farkları yüzünden
düşmanlığımızın sebebi nedir? Belki Fikret Hakan gibi tanısak, dost olsak
insanlara karşı düşman olmamız bize öğütlenmekte. Tarih, zorunlu din
derslerinde ve bir sürü derste, hiç tanımadığımız insanlara düşman olmamız
öğütlenmekte. Hatta bazen tanıdığımız, hatta kötü olmadığını, çok iyi biri
olduğunu bildiğimiz insanlara düşman olmamız isteniyor.
Biz bunlara
hayır demeli ve direnmeliyiz, filmin bize mesajı budur.