6 Nisan 2017 Perşembe



İKİ ALMAN’I KIYASLAMAK HEİDİGGER VE BOCHERT
Bu yazımda kıyaslanması belki de en abes iki Alman’ı kıyaslamak istiyorum. Birbirine en uzak iki Alman! Öyle ki, belki de Alman ve erkek olmak dışında ortak noktaları yok gibi bir şey.
Biri meşhur bir felsefe profesörü, yirminci yüzyıl felsefesini ve varlık bilimini (ontoloji) değiştirmek bile bir yana, darmadağın etmiş, tıp, psikoloji ve tüm bilimleri etkilemiştir. Varlığı ideal varlık ve real varlık diye ikiye ayırmıştır. Real varlık değişir, ideal varlık değişmez. Varlığı meşhur 4 katmanına ayırmıştır. En altta fiziğe, kimyaya konu olan cansız varlıklar, 2. Katta canlılar, bunlar biyolojiye konudur, 3.  Katta bilinçli varlıklar, yani insan, insan bilimlerine (antropoloji, sosyoloji, psikoloji, tarih vb) konudur en üstte de felsefeye konu olan tinsel varlıklar vardır. Benlik kavramını, diğer dillere çevrilemeyen dassein kavramı ile değiştirmiştir. Dassein, benlik bilincinin zaman ve mekânlar birleşmiş halidir.  Bu kavram tüm insan bilimlerini değiştirir.
Sonra canımızı sıkan bir ayrıntı, bu adam bir NAZİ! Üstelik ustası, fenomenolojinin asıl kurucusu Edmund Husserl’i kökeninden dolayı Nazilere satacak kadar Nazi’dir. Üstelik Nazi ideolojisine inanmış biri de değildir. Naziliği sayesinde rektör olmuş, rektör olur olmaz, üniversitedeki Solculara ve Yahudilere kan kusturmuştur. 1945’de bu yaptıklarından dolayı üniversiteden uzaklaştırılmış,  1952’de geri dönebilmek için nedamet getirmiş, pişmanlığını beyan etmiştir.                           
Bir de Wolfgang Bochert vardır ki, zaten 26 yaşında ölmüş, genç yaşında Nazilere karşı çıkmıştır. Askere alındığında yazışmaları suç sayılmış, yaralandığında, kendisini kasten çürüğe çıkarma suçundan idamı istenmiştir. Savaşın tam ortasında, 1943’de NAZİ propaganda bakanı Göbels ile ilgili bir parodiden tutuklanmıştır. Bochert’de edebi derinlik yoktur, zalime yiğitçe bir kaş çatış vardır. O meşhur şiirinde HAYIR DE diye bağırır. Kısacık yaşamı hastalıklarla, cephede, yaralanmalarda ve hapislerde geçmiştir. Kimseye eyvallahı yoktur. Hikâye, oyun ve şiirlerinde edebi ustalık değil, gerçek bir heyecan, cesaret ve atılganlık vardır. Zaten kendisi de ‘ "Bizim iyi dilbilgisine sahip şairlere ihtiyacımız yok. Çok iyi dilbilgisi bizim sabrımızı zorluyor. Bizim ağaca ağaç, kadına kadın dememiz lazım. Bizim EVET ve HAYIR dememiz lazım. Yüksek sesle, açıkça ve emir kipi kullanmadan..." demiştir.

Kıyaslayacak olursak, Bochert, arslan gibi kükreyen bir güvercin, Heidigger ise et uğruna köpek gibi yaltaklanarak değerini düşürmüş bir aslandır. Bochert herkesi heyecanlandıracak bir gençlik, Heidigger hayranlarını bile sıkacak bir ihtiyarlık hırsıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder