Kapitalizm ile ilgili olaak 2016 kasımında şunları yazmışım
https://onbinkitap.blogspot.com/2016/11/kapitalizm-ile-ilgiliyanlis-bilgiler-su.html
Bu yazıda çok özetle kapitalizmin, serbest piyasa, tüketici ihtiyacı, özgürlük, güven, huzur, demokrasi ve küreselleşme rejimi değildir demiştim. Kapitalizm, kapitalist yada burjuva dediğimiz sermaye sahiplerinin zenginliklerinim arttırılması ve korunması rejimidir. Tıplı feodalitenin feodal derebeylerini, teokrasinin teolog, yani din adamlarının çıkarlarını koruma rejimi olması gibidir bu. 1789 'da, top ve tüfeğin orduları modernleştirmesi ve askeri akademilerin (harbiye) açılması sebebi ile Avrupa'nın pek çok yerinde aristokratlar askerlik bile yapmıyorlar, hatta toprakları ile ilgilenmiyordu bile. Gene de siyasette etkin olma çabasındaydılar. Prusya imparatorluğunda junker denen subay sınıfı aynı zamanda toprak sahipleriydi. Fransız ordusundaysa soyluların yeri yoktu.
Kapitalizmin en büyük ilkesi olan serbest piyasa, bizzat ilk teorisyeni Adam Simith tarafından delindi. Bie dönem İskoçya'nın gümrük bakanlığını yapmış, bakanlığı sırasında İngiltere'den gelen kumaşlara yüksek vergiler koymuştur. Üstelik bu, her iki ülkenin de Büyük Britatna (Birleşik Krallık)'ya bağlı olduğu düşünüldüğünde, ülke içi bir gümrüklemedir. Hiç bir sanayici, güçlü rakipleri karşısında ülkesinin serbest gümrük uygulamasını istemez, değil mi ki aslında o rakibinin kompradoru olmasın. Büyük Britanya imparatorluğu bile, 19.yy'ın 2. yarsıında Almanya bir sanayi devi olarak ortaya çıkınca, ülkesinin ve sömürgelerinin gümrüklerini yükseltmiştir. Ekonomik rakibi olan Rusya'ya karşı 1904-5 savaşında Japonya'yı desteklemiştir. 1990'lı yıllardas gümrükler tüm dünyada kalkacak derken, başta Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinin ekonomik büyümesi karşısında Avrupa ve A.B.D, gümrük duvarlarını yükseltti..
Kapitalizm, eğer büyük burjuvalar kar edecekse, mal-mülk güvencesinden bile vazgeçer. Öyle tarihsel örnekleri verecek değilim.2025 ylı temmuz itibarıyla çıkan maden yasasına bir bakın. Herkes bunu zeytin yasası olarak biliyor ama ceviz, meşe palamutu ve bazı endemik bitkiler, özel olarak imar ve maden girişimlerine kapalı. Diğer bir konuyu da hukukçular açıklasın, bir arazinin normal tapusuyla, maden tapusu farklı oluyormuş. Olay biraz karşık. Bu olayda ise tapu-mapu yok. Madenci, maden mi çıkaacak, devlet çiftçinin arazisini yok pahasına kamulaştırıp, özel sektöre tahsis ediyor. Çiftçinin fikrini soran yok. Diğer yandan bu maden ne kadar işletilecek, işletildikten sonra asıl sahibine devredilecek mi, terk edilen maden arazisi onarılacak mı, belli değil. Ege bölgesi sondaj yapılmış ve terk edilmiş mermer madenleriyle doldu. Araziler kocaman çukur haline geldi. Ege de çıkarılan kömür madenlerinin neredeyse tamamı, sadece termik santrallerde kullanılabilecek kötü kalite kömür. Dünyanın en kaliteli zeytin, üzüm, incir, nar ve bilumum tarım ürünlerine karşı kötü bir tercih ama, bu tercihi yaoan büyük burjuvalar.
Kapitalizm, mülkiyet yada insan haklarını tir. ancak kendi ihtiyacı olduğunda hak olarak görür. Neoklasik ekol ve onun Şikago oğlanları, Şili diktatörü Pinochet başta olmak üzere pek çok diktatörü desteklemiştir. 12 Eylül rejimi, tüm işçi örgütlerini kapatır, işlevsizleştirir yada tutuklarken, TÜSİAD başta olmak üzere burjuvaları baş tacı etmiştir. Hatta başbakanlık müsteşarı Turgut Özal başta olmak üzere dönemin pek çok yöneticisi, TÜSİAD çalışanıdır. 12 Eylül anayasası, TÜSİAD'a danışıla danışıla hazırlandı.
Kapitalist entellektüeller (onlara artık liberal yada liberalist aydın demeyeceğiz), bazen sosyalist bile görünerek, halkın çıkarlarını, burjuvaların daha da zenginleşmesini, çok beklediklerinde kendilerinin de zengin olacaklarına inandırmaktır. Bunun için yetmez ama diyerek, gelecek vaadleri söyleyerek halkı kandırmayı çok iyi becerir.
Burjuva yada aristokrat, üst sınıfta doğmuş bireyler, o kadar oportünisttirler ki, eğer üst düzey bir devlet görevinde, Stalin'in hemen yanı başında olacaklarını bilseler, Komünist rejimi bile desteklerler. Sonuçta devasa bir serveti kontrol edecek ve lüks yaşayacaktır.
Çözüm, Sovyetler Birliği ve daha pek çok sosyalist yada sol olduğunu iddia eden diktatörlüklerden de anlayacağımız üzere, çözüm değildir çünkü devrim mutlu son değildir; korunması gereken bir kazanımdır. Devrim, masalların mutlu sonu değildir. Atatürk'ün cumhuriyeti, gençliğe emanet olması gibi, işçi hakları, sosyal devlette, işçilere emanettir. Hiç bir burjuvayı, ben sadece işime bakarım, siyaset beni ilgilendirmez, demez. Ülkenin oligark diyeceğimiz dev sermaye sahipleri, ülke politikasını an ve an (gün ve saat değil) takip eder. İşçiler ve sendikaları da aynısını yapmalı, her an buna göre politik tavrını belirlemelidir.
Son olarak, ülke siyasetinden diğer bir konu da işçi sınıfı içindeki, sınıf içi çatışmalar da ülkemiz siyasetini etkilemiş ve etkilemekte. Sendikalar ve sol siyasetçilerin düşmanı sadece burjuva sınıfı değil, işçi sınıfı içi çatışmalardır da.
Rusların dediği gibi, sen siyasetle ilgilenmezsin ama siyaset seninle mutlaka ilgilenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder