mesem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mesem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2025 Perşembe

MESEM VE ÇOCUKLARA PARA KAZANMA BASKISI



Modern hayatta üzerimizdeki en büyük ve genel baskı, para kazanma baskısıdır. Bu evrensel ve genel bir baskıdır. Hayatımızdaki en büyük lüks, para kazanma baskısını yaşamamaktır. Modern toplumda insanların tamamına yakını para kazanma baskısı altında: kimimiz ihtiyaçları, kimimiz lüksleri, kimimiz de gözümüz doymadığı için para kazanma baskısı altındayız. Çok azımız bundan muaf. En fazla muaf olmamız gereken dönem, yeterince güçlenmediğimiz çocukluk, güçten düştüğümüz yaşlılık dönemi. Ülemizde bir sürü yaşlı insan, çalışırken ölüyor. Emeklilik için bambaşka bir yazı yazmak gerek, biz çocuklardan bahsedeceğiz.

Aklın yolu bir derler; Atatürk, cumhuriyeti korumak, çocukları korumakla başlar; Lenin'de, ayrıcalıklı olması gereken tek sınıf, çocuklardır demiştir. Kapitalizmin gözü her zaman çocuk emeğindedir. Çocuk emeği, çoğu kez görünmez ve hakkı ödenmez. Staj parası yada harçlık, çoğu kez gencin hiç bir ihtiyacına yetmez. Üstelik de çoğu kez bu azıcık paranın ya tamamını yada çoğunu ailesi alır. Küçük yaşta para kazanma baskısı, çocukluğu yaşamaya en büyük engeldir.

Ben buna çocuk oyunculuğu ve çocuk sporculuğunu da bir parantez olarak eklemek istiyorum. Geçenlerde (Kasım-Aralık 2025 ), eski çocuk, şimdi genç bir oyuncu, kendi ifadesine göre,  yıllar önce çok izlenen bir dizide oynarken, başrol oyuncusu tarafından zorbalandığını ve bu başrol oyuncunun boşanma aşamasında olan babasının telefonunu almış ve onunla beraber yaşamaya başlamış. Ben suç uzmanı değilim ve bence bu olayda,  hem çocuğun doğru söylemesi, hem de yalan söylemesi aynı ihtimaldir. 27, hatta 28 yıllık öğretmenliğimde, her yaştan çocukların, ağlaya zırlaya inandırıcı yalan söylediğine çok şahit oldum. Öte yandan böylesi çocukluk travmalarını yıllarca anlatamamak da son derece normal. Çocuklük sürecinde, sürekli bir terbiye edilme sürecinde olduğunuz için, kötü olaylar karşısında kendinizi suçlama psikolojisi içinde oluyorsunuz. Diğer yandan da size yapılanların kötülük yada hayatın normali dışında bir şeyler olduğunu anlamıyorsunuz. Dizi yayımlandığında, o çocuk altı yaşındaydı ve dizi yüksek reyting alıyor, aynı hafta içinde defalarca tekrarı yayımlanıyordu. Çocuk oyuncu da olsa, ailenin geçimine yaptığı katkının da farkındaydı. Her şeyi söylecek durumda da değildi. Yani çocuğun doğru söylemiş olma ihtimali de var.

İhtimal demişken, yıl dolmadam 85 (seksen beş ) öğrenci, MESEM kapsamında  eğitim alırken iş kazalarında (cinayetlerinde ) ölmüş. Bunlardan en acısı, bağırsaklarına kompresörle hava basılarak öldürülen, 15 yaşındaki Muhammet Kendirci. Daha bir ay geçmedei ve bu olay kamuoyunun gündeminden düştü. Oysa gencecik bir çocuğun,  saatlerce işkence görmesi bir yana, kaybolan pantolon, kilot gibi eşyalar var. Bu eşyalar, böyle ciddi bir olayda kendiliğinden kaybolmaz, demek ki bir delilleri karartma ve cinsel taciz var. MESEM'ler bir kontrol yok. Meslek lisesi stajında, meslek bilgisi öğretmeninin bir kontrolü var, Mesem'de kontrol yok.

Ben öğrencilerin mümkün olduğunca okul atölyelerinde iş öğrenmelerinden ve Mesemlerin kapatılmasından yanayım. Mesemlerin de, meslek liseleri stajı gibi, meslek öğretmenleri kontrolünde olması gerekir. Sadece öğretmenlerin teftişi yetmez, bakanlık müfettişleri, ilköğretim müfettişileri, il, ilçe milli eğitim müdürlüklerinde çalışan müdür yardımcıları, şube müdürleri de denetlemeli. Hatta sağlı, çalışma ve deiğer bakanlıkların müfettiş ve görevlileri, teftişlerinde öğrencilerin sağlığı ve eğitimi hakkında inceleme yapmalı, rapor tutmalıdırlar. 

Ben böyle diyorum ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile, staj yapan çocuklar, tacize uğruyor,

27 Nisan 2024 Cumartesi

TEŞVİK KAPİTALİZMİ



Devlet şeker üretemez, çikolata üreme, işine baksin diyen neoliberaller, devletin burjuvalara düşük faizli kredi vermesine ses çıkarmaz. Dikkat ettiyseniz ülkemizde kamu bankalarının özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi. çünkü kapitalizmin istediği ucuz ve pek çoğunun da geri dönmesiz kredileri, fakirlerin vergiler ile oluşan hazineden karşılanmalıdır.

Kapitalizm, serbest piyasa rejimi değildir. Büyük burjuvaların çıkarını koruma rejimidir. Adam Simth nile İskoçya gümrük bakanıyken, İngiltere'den gelen kumaşlara fahiş gümrük uygulamıştır. (https://onbinkitap.blogspot.com/2016/11/kapitalizm-ile-ilgiliyanlis-bilgiler-su.html) Altmışlarda ortaya çıkan Neoliberalizmin sloganı, güçlü devlet ve serbest piyasa, lakabı da askeri Keynesyenliktir. (https://onbinkitap.blogspot.com/2024/04/devletcilik-icin-iktisat-felsefesi.html)

Rönesansı, reformu pas geçen, sömürgeciliğe katılmayan,  sanayileşmemiş, sanayileşmiş gibi görünse de markalaşmamış ülkelerin, milli burjuva ve yerli dev şirketler yaratma hayali vardır. Bu ülkelere Osmanlı'da dahildi. Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin düzeni kitabının bir kısmını buna ayırmıştır. (https://onbinkitap.blogspot.com/2022/06/dogan-avcioglu-tarihciligi.html) Hatta padişah Abdülhamit, şehzadeleğinde ticaretle uğraşmış ve bizzat öz torununun anılarına göre padişahken bile borsa oyunları oynamıştır. İttihat ve Terakki ise bu yolda savaş zenginleri yaratmış, savaş sırasındaki vurgundan zengin olan ve Macar metreslerine binlik banknotlardan yatak hazırlayan bu zenginler, İttihatçıları da yüz üstü bırakmıştır.

Cumhuriyet döneminde de bu alışkanlık devam eder. Bu sefer balık kralı, kömür kralı gibi ticaret tekelleri oluşur. Bazı tüccarlar sermaye biriktirsin diye, belli iş kollarının onlara bırakılmasıdır bu teşvik. Yer yer müteahitlerin fazla kazanması sağlanarak da bu yapılmıştır. (Vehbi Koç, Hayat Hikayem adlı otobiyografisinde bunu ballandıra ballandıra anlatır.)

Bu teşviki kredi olarak verilmesi, daha önce bankalar aracılığıyla olurken, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla beraber (İller Bankası ve diğer bir kaç kurumla beraber, Kalkınma Bakanlığı kurumuna devredilmiştir.), banka dışı yollardan, doğrudan kamu eliyle olmaya başladı. Emin Çölaşan, kitaplarında (Turgut Nereden Koşuyor, Önce İnsanım Sonra Gazeteci başta olmak üzere, bugünlerde yeni baskısı olmayan kitapları. Nadirkitap, Kitantik gibi sitelerde bulunabilir) yazdığına göre, Turgut Özal, Devlet Planlama Teşkilatını tamamen burjuvalara teşvik kredisi verme kurumuna dönüyor.

https://onbinkitap.blogspot.com/2022/07/turgut-nereye-kostu.html

Emin Çölaşan'ın, Turgut Özal ile, bu günlerin gençlerinin deyimiyle toksik bir ilişki oldu, Özal ölene kadar.  İkisinin  tanışması, Çölaşan'ın üniversite yıllarına dayanır. Çölaşan ODTÜ'de okurken, Genelkurmay başkanlığında askerliğini yapan Turgut Özal'da matematik derslerine girmektedir. (Gene askerliğini yapan Süleyman Demirel ile sonradan hem fizik profesörü, hem de politikacı olacak Erdal İnönü'de üniversite de derslere girmektedir.)Özal, Çölaşan ve arkadaşlarını sınavda kopta çekerken yakalar ama ispatlayamaz. (Bunu, Çölaşan anlatmaktadır.) Bu ilk karşılaşmalarıdır. Daha sonra Çölaşan, Devlet Planlama Teşkilatında çalışırken, Özal, teşkilatın müsteşarı olarak amiri konumundadır. Özal, teşkilatı burjuvalar için ucuz kredi merkezine dönüştürür. Çölaşan'da memurluğu ile ele geçirdiği bilgilerle gazetecilik yapar. Sözde takma isim kullanır ama herkes bilir. Bazı yazılarını da açıkça yazar. Hatta Milliyet gazetesinin düzenlediği Ali Nail Karacan Yazı Yarışmasını iki kere üst üste kazanır. Özal'la sürtüşmesi sonucunda kurumdan kovulur ama babası olan, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ilk genel müdürü Ümran Çölaşan'ın çabaları ile kovulduğu kurumdan tavsiye mektubu alır. Sonra sırası ile Maliye bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Petkim'de, hem memurluk, hem gazetecilik yapıp, kovulur. En sonunda 1977'de, otuz beş yaşında memuriyeti tamamen bırakıp, Milliyet gazetesinde gazeteciliğe başlar.

Biz teşvik konusuna geri dönelim. (Özal'ın Neolibralizm-Neoklasik okul peygamberliği ve Özal-Çölaşan toksik ilişkisi ayrı ayrı konular) Teşvikçilik, 12 Eylülden sonra hızla yaygınlaştı. Doksanların başında, özelikle Güney Doğu Anadoluda komediye dönüştü.  Ortalık sözde fabrikalardan geçilmez oldu. Bir kaç kişiye mmaaş bile vermeyip, SSK (SSK,Bağ-Kur ve Emekli Sandığı henüz birleşip SSK olmamıştı) pirimini ödeyen sözde fabrikalardan alınan krediler, gene bankalardan faizle işletilerek, kazanca dönüştürüldü.  Aydın Doağn ve Dinç Bilgin medyası, Tansu Çiller ve DYP'ye sırt çevirdiğinde, bu holdinglere akratılan asronomik teşvikler ifşa edilmişti. (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/11/aydin-dogan-kimdir.html)

Günümüzde ise teşvik sadece kredi olarka verilmiyor. İşverenler, ÇEDES yada stajyerlik adı altında öğrencileri yok pahasına (bazen yemek bile vermeden) çalıştırdıkları yetmiyormuş gibi,   (https://onbinkitap.blogspot.com/2020/11/stajyer-emegi-somurusu.html) İŞKUR gibi kurumlar aracılığı ile çalıştırdıkları işçilerin sigortası devlete ödetmektedirler. Şirketler, kırk yıllık çalışanlarını bile, işe yeni başlayan kursiyer  gibi göstermekte, işçiler her iş değiştirdiklerinde kursiyer olmaktadırlar.

Burada bir de değil ben gibi aslında  öğretmen, amatör bir blog yazarının, en acar gazetecilerin bile bilmediği ne teşvikler var. Hatta bazıları kredi bile değil, hibe. Halka yıllarca kamu iktisadi kuruluşları zarar ediyor, hazine bu zararı ödememeli diyenler, daha fazlasını özel sektöre ödüyor.