Ülkemiz pek çok meslekten insan yetiştirme problemi olduğu gibi, sporcu ve sanatçı yetiştirmede de başarısız. Bunun üzerine bende kendi naçizane fikirlerimi yazmaya karar verdim. Çünkü bu alanda başarısızlığımız çok bariz. Mesela milli takıma, seksen milyonluk ülkemiz, üç küsur göçmenimizin yaşadığı Almanya'dan daha az uluslar arası sporcu yetiştiriyor. Satranç başta olmak üzere, pek çok spor dalında, on milyonluk Azerbaycan'dan daha gerideyiz (özellikle Satrançta). Sanatta da benzer sorunlar söz konusu.
Ben de bununla ilgili tespitlerimi yazdım:
1)Herkesin beden-resim-müzik dersinin 100 olması: Başlığı sporun öğrenilecek bir şey olarak görülmemesi olarak yazacaktım ama bu herkese illa yüz verilmesi de (bu resim ve müzikte de var) aynı anlama geliyor. Spor dersi, ciddi ciddi verilmesi gereken, öğrencinin çalışması gereken bir derstir. Öğrencilerin beden dersinin konularını öğrenmesi gerekir. Bu sadece sporcu yetiştirme meselesi değildir. Daha esnek, atletik ve obezlilkten uzak nesiller içinde gereklidir. Sanat eğitimi eksikliğimiz ise, zevksiz zanaat işleri ve yaşam tarzımıza yansıyor.
2)Sporun ve sanatın ciddiye alınması, eğlence olarak görünmemesi: Semih Saygıner dünya şampiyonu olana kadar bilardo, serseri etkinliği olarak görünürdü. Satranç ise kamuoyu için tavlanın biraz üzeriydi. Doğrusu diğer sporlarda da konumu, yakın zamana kadar benzer durumdaydı. Çok para kazanan futbolcular bile, şanslı serseriler olarak görülürdü. Sporun ciddi ciddi yapılması gereken bir iş olduğu, antrenmanların da ciddi bir mesai olduğunu halkımız kavramalı. Sanatta da provalar, eskizler, ciddi bir mesaidir.
3)Spor ve sanatın sadece yetenek olarak görülmesi: Burada söze büyük fizikçi Einstein'ın meşhur sözünü ekleyeyim. Deha % 1 ilham, %99 çalışmadır. Ne kadar yetenekli olursanız olun, çalışmak, antrenman, prova yapmak şarttır.
4)Spor ve sanatta bir kariyer imkanlarının az olması: Ülkemizde sporda genel anlamda para, sadece en üst ligde ve en büyük spor kurumlarında vardır. Sanatta da genelde devlet kurumlarında veya eğitici-öğretmen olarak bir kariyer umudu var. Şimdilerde öğretmenlikte pek cazip değil. (Bu ayrıca bir yazı konusu) Sporda da en üst liglerde ve en büyük takımlarda para var. Özellikle futbolda, sporcularla ve antrenörlerle profesyonel sözleşme yapıp, sigorta yapmak istemeyen pek çok spor kulübü, profesyonel lige çıkmamak için eleme grubunda özellikle yeniliyor.
5) Sadece sonucun ödüllendirilmesi, sürecin ödüllendirilmemesi: Bu alışkanlığımız, Türk sporcularının adlarının sık sık doping ve benzeri skandallarla duyulmasına sebep vermektedir. Sanatçı veya sporcu, hedefe ulaştıktan sonra değil, hedefe ilerlerken desteklenmeli, hedefe giden yolda, belli aşamaları geçince de kısmen ödüllendirilmeli, geçinmek için yaptığı diğer işlerde de desteklenmelidir.
6)Adam kayırma-torpil: Kim ne derse desin, akademilerimizde adam kayırma var ve bu bazen yetenekli gençleri yetenek sınavlarına başvurmaktan bile uzak tutuyor.
7)Sporun ve sanatın diğer derslere engel olarak görülmesi: Özellikle 8 ve 12. sınıflarda öğrenciler bir test çözme makinesine dönüşüyor ve spor-sanat işlerinde kendisini en geliştireceği dönemi yitiriyor. Oysa ilginçtir okullar arası turnuvalarda en iyi sonuçlar alan takımlar da, en yüksek puanlı liselerden çıkmakta. Bu durum son yıllarda gittikçe artmakta. Çünkü özen gösteren aileler, çocuklarının spor ihtiyacı da olduğunu öğrenmiş durumda.
8)Sanatın, eğlence ya da süs, sporun da boş zaman değerlendirme sanılması: Müzik, tiyatro, roman, hikaye ya da benzer bir sanat etkinliğinin bizi bilgilendirmek zorunda olmadığı gibi, eğlendirmek zorunda da değildir. Eğlendirirse ve öğretirse daha iyi olur ama bu gerekli değildir. Gelişmek ve ilerlemek için sanat da ihtiyacımız, o da hayat damarlarımızdan biridir.