13 Haziran 2023 Salı

KIZAMUK AĞIDI-Ceyhun Atuf KANSU



 KIZAMUK AĞIDI


Ben, gamlı, donuk kış güneşi,
Çıplak dallarda, sessiz dinleniyordum.
Köyleri, yolları, dağı taşı
Isıtıyor, avutuyordum.

Bir köy gördüm tâ uzaktan,
Dağlar ardında kalmış, bilmezsiniz,
Kar örtmüş, göremezsiniz karanlıktan,
Yalnızlıkta üşür üşür de çaresiz,

Ben gördüm bu köyü, damlarının altında,
Çocukları kızamuk döküyor,
Gözleri, göğüsleri, yüzleri, ah bırakılmış tarla,
Gelincikler arasından öyle masum bakıyor.

Habersiz hepsi, kızamuktan ve ölümden,
Kirli yüzlerinde açan ölümden habersiz,
Ve, düşmüş bir gül oluyorlar birden,
Bebekler ölüyor, ölümden habersiz.

Ali'lerin kızı Emine'yi gördüm,
Öldü... Yusufların Kadir öldü, emmisinin Durdu öldü,
İkindiye doğru, evlerine vardım,
Gördüm, Döne öldü, Ali öldü, Dudu öldü.

Bir bir saydım, yirmi üç çocuk,
Ah, güllü Gülizar öldü,
Gördü kış güneşi, gamlı ve donuk,
Daldı oğlanlar, çiçekti kızlar, öldü.

Gamlı türkümle tepeden aşağı bıraktım,
Bıraktım kendimi düşesiye, ölesiye,
Bu acıdan sonra nasıl doğacaktım,
Nasıl dönecektim aynı köye?

İniyor ve karaltında örtüyordum,
Bu çocukları, bu habersiz çocukları,
Görmediniz, anlatamam, ürperiyorum.
Bir şey demek için açılmıştı dudakları.

Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden
Varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım,
Aydınlardan, hekimlerden, öğretmenlerden,
Bir gün soracağım, bu çocukları soracağım.

O çaresiz, o yalnız, o karanlık günde,
Siz neredeydiniz diyeceğim, neredeydiniz?
Ben perişan, utanmış...bu köyün üstünde,
Kahrolurken, siz beyciğim neredeydiniz?

Ben, bir günde yirmi üç küçük ölünün,
Gömüldüğünü gördüm bu köyde kızamuktan,
Ya siz ne gördünüz, söyleyin, söyleyin,
Bir şey söyleyin, bir şey söyleyin uzaktan.

Ah, ben gamlı kış güneşi, aydınlığın
Bütün suçlarını kalbimde taşırım,
Görerek ah, görerek, bilerek bir yığın
Karanlık gündüzün üstünde yaşarım.

Her mevsim dolanıp geldiğinde bu köye
Gücük ayda, kar örtülü bu ovada,
Utancımdan, hıncımdan yaş dökerek böyle,
Gamlı ve perişan asılı duracağım havada.

İkindiye doğru bırakıp kendimi
Bu küçük mezarların üstüne.
Bilmeyeceksiniz, perişan, çaresiz halimi,
Gül diyeceğim, gül dereceğim gül üstüne.
Yol kıyısında yirmi üç çocuğun mezarı,
Ah diyeceğim, ah dökeceğim yol üstüne

Ceyhun Atuf KANSU

Önce bu konuda daha önce ne dediğimin linkini atayım: (  https://onbinkitap.blogspot.com/2020/11/aklimiza-gelmeyen-felaketler.html)

Salgın hastalıklar tehlike. Kontorlsüz göçmenler ve cehalet, hem salgınları

hem de aşı karşıtlığını yayıyor. Ben 2000 yılında Balıkesir'de askerken,

başka bir asker kızamıktan ölmüştü. Ceyhun Atıf'ta bu şiiri,

aynı köyden 23 (yirmi üç) çocuk aynı gün ölünce yazmıştı.

Felaketler yaklaşıyor, uyanalım.


11 Haziran 2023 Pazar

LEVİATHAN'A MUHALEFET 1-MUHALİF ENERJİYİ BOŞA HARCAMAK YA DA HESAPLAŞMAK



 İngiliz filozof Thomas Hobbes, devlet ile ilgili görüşlerini yazdığı kitabına Levaithan adını vermiştir. Devlet tam da bu canavardır. Bu canavarı ele geçirmek çok zordur. Muhalifler olarak umutla başladığımız bir seçim dönemini daha hüzünle bitirdik. Bir yandan hataları yoklama, diğer yandan da mücadeleye devam etme zamanıdır.

En fazla hatayı, hesaplaşma zamanı yapıyoruz. Seçimlerden hemen sonra muhalifler olarak birbirimizi yer görüntüsü veriyoruz. Bu seçim döneminde, montaj video ile Kılıçdaroğlu'na hakaret edildi ve pek çok oy böyle kazanıldı. Buna karşı halen öfkeli olmamız gerek. Kılıçdaroğlu'nun ve muhalefetin seçmenlere SMS (kısa mesaj) atması engellendi, buna halen öfkeli olmalıyız. Pek çok seçim dönemi haksızlığa halen öfkeli olmalıyız. Muhalefetin öfkesi, muhalefete yönelmemeli. Muhalefete muhalefet, gizli iktidar destekçiliğidir. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2019/08/sahte-muhalefet-muhalefete-muhalefet.html )

İktidar destekçiliği demişken, ben Sinan Oğan'ın ikinci turda (eğer ikinci tur olursa) AKP'yi destekleyeceğini biliyordum. Hatta ben Ümit Özdağ'ın Kılıçdaroğlu'nu desteklemesine şaşırdım. Sebebi de Nihat Genç'in ve Veryansıncıların Oğan'ı desteklemesiydi. Ben Nihat Genç'i doksanlarda, daha televizyonlara çıkmadığı zamanlardan bilirim. O zamanlar HDP-ÖDP (ÖDP adını Sol parti olarak değiştirdi.) destekçisiydi. Yıllarını sağ cenahta, Ülkücülük ve tarikatlarda geçirmiş biri olarak otuzundan sonra solcu olmuştu ve o zamanlar CHP'yi az solcu buluyordu, şimdi CHP'yi az Atatürkçü buluyor. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2022/03/nihat-gencin-delirerek-bitmesi.html ) Bu blogu çok fazla okuyan yok. Ben gene de seçim öncesi bunu yazmayı ya da konuşmayı kendime zul sayarım. Zira şeklen de olsa Sinan Oğan muhalifti.

Bu süreçte ne kadar çok AKP-Erdoğan muhalifi taraf değiştirdi, insan düşününce ürperiyor. Devlet Bahçeli, Numan Kurtulmuş,  Süleyman Soylu,  Metin Feyzioğlu, Mehmet Ali Çelebi ve son olarak da Sinan Oğan, bir de benim hatırlayamadıklarım. Şu anda siyasi ortam bana tam da Ezel dizisini hatırlatıyor.  O dizideki gibi ana kahramanlar sık sık taraf değiştiriyor. İktidar, dizideki Kenan Birkan gibi düşmanlarını kendi adamı, hatta uşağı yapıyor. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2018/12/nihat-gencin-ezel-dizisi-iddialari.html ) ( https://onbinkitap.blogspot.com/2020/08/nihat-gencin-ezel-dizisi-uzerine.html ) Abdülhamit'de öyle yaparmış. Pek çok muhalifini bir anda kendi safına çekermiş. Teodor Kasap'ı, son yıllarında Abdülhamit'in özel kütüphanecisi olmuş, onun için Sherlock Holmez romanları çevirmiş, hatta ona özel bir roman bile yazmıştı. (Kendisi ilk Türk karikatür dergisi Diyojen'i kuran kişidir. Daha sonraki muhalif karikatür ve mizah dergileri Marko Paşa, Malum Paşa-Gırgır-Fırt-Hıbır ve bu geleneğin son yaşayan dergisi Leman, Teodor Kasap'ın mirasçısıdır. Leman dergisi ile ilgili olarak da https://onbinkitap.blogspot.com/2023/01/brujuva-dergisi-leman.html ) En meşhur muhalifi Namık Kemal bile, Sakız adası mutasarrıfı (kaymakamı) iken, yani son yıllarında bayağı yandaş yazılar yazmış, erken ölerek efsanesini kurtarmıştır. Öte yandan iktidarlar sık sık muhaliflerini satın alırlar. Bunu da en fazla muhaliflerin kendi aralarındaki kavgalarda küskün kalanları kendine çekerek yaparlar. Şevket Süreyya Aydemir'de, Afyonkarahisar hapishanesinde, yani gelen yatakların paylaşımında Nazım Hikmet'in üste çıkması sonrasında Türkiye Komünist Partisini terk etmiştir.

Ben Türkiye İşçi Partisi ve sarı bıyıklı başkanına da güvenmiyorum. İlk olarak çok solcu ya da radikal sol olduğunu iddia edenlere epeydir güvenmiyorum. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2020/10/cok-solculugun-elestirilemez-sefaleti.html ) ( https://onbinkitap.blogspot.com/2022/07/son-yillarda-azalip-biten-bazi-solcu.html ) ( https://onbinkitap.blogspot.com/2018/09/kamasma-ve-karanlik-1981nobel-edebiyat.html ) İkinci olarak bu kadar çok ünlünün bir arada olduğu bir partiye güvenmiyorum. Partide, kast ajansından daha fazla dizi-sinema oyuncusu, şarkıcı vesaire var. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2020/12/yirtik-dondan-firlayan-unluler.html ) Bu kadar ünlü, şimdilerde adını Sol Parti olarak değiştiren, 1990'ların ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi)'de de vardı. O zamanlarda bu partinin için yazar-çizerle doluydu. TİP'e güvenmemem için üçüncü sepepte Sezen Aksu ve bazı yetmez amacıların bu partiyi desteklemesi.  Aslında yetmez amacılığın kökleri doksanlara kadar gider. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2017/10/doksanli-yillar-7-yetmez-ama-evetcilik.html ) Yetmez amacılar, 2010 yılından sonra olacakları bilmiyor değillerdi, baş gibi biliyorlardı. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2020/04/yetmez-ama-yanildiniz-kendiniz-icin.html ) Bu referandum hiç de masum değildi. Bu refrandum, siyasi iktidara belirgin bir şekilde hakim ve savcılara baskı uygulama imkanı verdi. Çünkü HSYK (Hakim ve Savcılar Üst Kurulu)'nın çoğu üyesini atama yetkisini veriyordu. Buna karşı halka verdiği tek hak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkıydı. Bu hak da, Anayasa Mahkemesi üyelerinn çoğu siyasi irade tarafından atandığı için, Avrupa İnsan Hakları mahkemesi ve ebnzeri kurumlara başvurmanızı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü iç hukuk yolları tamamen kapanmadan, uluslar arası hukuka başvurmaz, hatta çoğu kez iltica bile edemezsiniz. Bir de bu referandumda bazı yasalarda cümleler değişti. Yetmez ama güruhu, pek çoğu da iyi eğitimliydi ve onları affetmemiz ya da onlara güvenmemiz için bir neden yok.( https://onbinkitap.blogspot.com/2020/07/adalet-agaoglu-ve-affetmeme-ozgurlugumuz.html ) Dolayısı ile onlara kulağımızı tıkamalıyız. Onlar her an yeniden ihanet edebilirler. TİP'e gelince, ayrı liste çıkararak Yeşil Sol Parti ve Millet ittifakının 12 milletvekili kaybetmesine sebep oldu. Yani işimiz bu açıdan da zor.

Kılıçdaroğlu istifa etmeli, çünkü imsanlar sıkıldı bu Karagöz-Hacivat döğüşünden. yıllarca ne iktidarın ne de muhalefetin değişmememesinden halk sıkıldı. Türkiye'de siyaset, aynı süper kahramanların, aynı kötülerle savaştığı, ergenlikten sonra tad vermeyen süper kahraman-ajan öykülerine benzedi. Sağ kitlelerin AKP'den ayrılmamasının bir sebebi de bu. Türkiye'de siyaset yıllarca Demirel- Ecevit -Erbakan-Türkeş isimlerine sıkıştı. 

Ben muhalif enerjiyi muhalif parti liderlerine harcamayı da doğru bulmuyorum. 

Muhalefetin asıl enerjisini yöneltmesi gereken şey iktidar olmalı ve ilk hedefte, muhalif propagandanın ulaşmadığı kitlelere ulaşmanın yeni yollarını aramak ve zorlamaktır.


7 Haziran 2023 Çarşamba

DOMUZ KILI-IRK VE DİN BİRLİĞİ




 Aziz Nesin'in anlattığına göre Yahudinin bir Cengiz Aytmatov'a, Siz Türkler aynı domuz kılına benziyorsunuz, demiş.Nedenini sorduğunda da Arap, Slav ve her türlü ırk birliğinin kurulabildiğini ama Türk birliğinin kurulamadığını söylemiş. Aytmatov bu sözleri duyduğunda ellili veya altmışlı yıllar olmalı. O zamanlar Slav birliği diye bir durum var. Sovyetler Birliği, Dünya Slavlarını büyük ölçüde Sovyetler Birliği olarak Ruslar yönetmekte. Meşhur Varşova paktı ülkelerinin hepsi pratikte Rusya'ya bağlı. Öyle ki Doğu Almanya başbakanı Honecker, ülkesindeki isyanları bastırması için açıkça Gorbaçov'a kameralar önünde yalvarıyor. Gorbaçov, gecikeni tarih affetmez diye ret ediyor ve sonrasına büyük yıkım başlıyor.

Şu an Aytmatov'a laf atan o Yahudi muhtemelen yaşamıyordur. Yaşıyorsa ya da yaşasaydı, dediğine pişman olmuştu. Zira şu anda en sağlam iş birliği yapanlar Türkler.  Slav birliği, Sovyetler birliği ile beraber dağıldı. Polonyalılar, Çekler, Slovaklar ve hatta Ukraynalılar, Ruslanrdan nefret ediyor. Büyük Slav birliğini kurma hayallerini bırakın, Çekodtlovakya ve Yugostlavya bile dağıldı. Polonya, Çekya ve pek çok Slav ülkesinde eski Sovyet simgeleri yada Rus egemenliğini hatırlatan semboller tamamen ya da kısmen yasak . ( https://onbinkitap.blogspot.com/2022/04/kuzey-sorunu-olarak-rusya.html )  Arap birliği ise, 1967'nin altı gün savaşı yenilgisinden beri kağıt üzerinde. 17 (on yedi) Arap (ya da Arapça konuşan) ülkesi, dünya silah sanayi ürünlerinin yarısını satın alıyor, birbirleri ile savaşmak için. Körfez ülkeleri, Amerika sayesinde bir Irak işgaline karşı derin bir nefes aldı. Diplomatik alanda da birbirlerine rajon kesip, göz dağı verip, duruyorlar. Çin ile Tayvan'ın arası gergin, Çin habire Tayvan'a karşı askeri tatbikat yapıp, duruyor. Kuzey ve Güney Kore birleşecek gibi durmuyor.

Bir tek Türk birliği ciddi anlamda iş yapıyor. Türkiye'nin desteği olmasa, Azerbaycan, işgal edilen topraklarını Ermenilerden geri alamazdı. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2021/02/ermeni-azeri-savasi-ve-israil.html ) Diğer Orta Asya devletleri ve çeşitli ülkelerde özerk (bu özerkliler, Gagauzyeri hariç kağıt üzerindedir.) ya da azınlık Türk toplulıklarının çoğu da Türkiye ile işbirliği yapmaya çalışıyor. Oysa Sovyetlerin taze yıkıldığı doksanlarda bile bu hayaldi.

Bunun bir kaç sebebi var. İlki ortak düşmanlar. Sadece Ruslar değil, Çinliler de Orta Asya'da egemenlik kurmak istiyor. Orta Asya için tek güvenilir müttefik, Türkiye. Araplarında ortak düşmanı var ya da vardı, o da İsrail. Birleşik Arap ordularının, kendilerinin yüzde biri kadar olan İsrail'e, 1967 haziranında altı günde yenilmesi, bu büyüyü bozdu. 1973 Yom Kippur savaşı, sonuçta İsrail'in yüz ölçümünün %60'ını kaybetmesine (Özellikle Sina Yarımadası) sebep olduysa da, Araplar için bir zafer duygusu yaratmadı. Mısır'ın ilk saldırıları başarılı olduysa da, Mısır ve Suriye ordularını yenilgiden kurtaran, Petrol krizi oldu. Bu sefer de Perol parasının tadını alan Araplar, mevcut durumu kabullendi. 

Gerçek bir birlik, eşitler arasında olur.  Slav ve Arap birliklerinde bir eşitlik yoktu. Kuzey Slavlarında  Rusların, güney Slavlarında Sırpların büyük kardeşlik hevesi, her şeyi batırdı. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2020/09/balkan-yarimadasinin-soguk-savas.html ) Arap ülkelerinde de zengin petrol ülkeleri, para gücü ile önce Arap, sonra İslam dünyasına şekil, hatta şekiller vermeye kalktı. En acı sona uğrayan da Libya oldu. (  https://onbinkitap.blogspot.com/2019/12/libyanin-yakin-cag-tarihi.html ) En traji son da Irak'ın oldu. ( https://onbinkitap.blogspot.com/2023/04/bir-kac-kitaptan-irakta-kurtler-ve.html )Körfez ülkeleri, savaşacak ordu ve nüfus olmayınca, para ile ortalığı kurcaladı ve kurcalamakta. Aslında hiç kimse liderlik yapmasa, Arap birliği kurulabilir. Türk birliğinde Türkiye'nin liderliğimsi bir durumu var.  Hepsi eski Sovyet ülkesi olan diğer ülkelerin, ticari ve kültürel olarak dış dünyaya çıkmak için  en güvenli yer Türkiye. Ülkeleri için en güvenilir dış yatırımcı Türkler. En zengini Kazakistan ise, kendi ülkesini bayındır yapmakla meşgul. Yani ortalıkta kimsenin kimse üzerinde egemenlik kuracak gücü yok.

Gene de işbirliği teşkilatı çok güvende değil. Sebepte Asya'nın Balkanları Fergana vadisi. Burada bir sürü sınır ötesi toprak ve her devletin ayrı ayrı hesabı var. Sık sık da çatışmalar oluyor. Bu çatışmalar şimdilik çok büyümeden bitiyor. Gelecekte umarım hiç çatışmazlar ama şatışırlar mı bilemem. O kadar siyaset uzmanı değilim. Tek anladığım Orta Asya devletleri ve Türkiye, genel anlamda işbirliği ve mümkün olduğunca barış içinde olmayı tercih ediyor. Zira onları bir lokmada yemeye hazır Rusya ve Çin gibi iki devin tehdidi altındalar.

Şu anda dünyada iki ırk birliği sağlam işliyor, Türk ve Yahudi. Yahudiler de yaşadıkları onlarca katliam ve dışlanmadan sonra mecbur kaldılar. İnsanlar sadece Nazi soykırımını biliyorlar. Naziler,  iktidarda oldukları 12 yılda (1933-45) Dünya Yahudi nüfusunun yarısını (altı milyon) katletti.  Yahudi nüfusu, tekrar eski seviyesine 2010 yılı gibi ulaştı. Oysa bu süreçte dünya nüfusu beş kat artmıştı. Nazi katliamından önce, Rus iç savaşı boyunca (1917-1922) bir milyon kadar Yahudinin öldürüldüğü sanılıyor. Orta çağ ve Rönesans devirleri Avrupası, Yahudi katliamları ile geçti ve halen dünyanın dört bir yanında Antisemitik yayınlar bolca yayınlanıyor.

Sonuç olarak bir birlik, eşitler ve bir araya gelmeye mecbur kalanlar tarafından kurulur.

4 Haziran 2023 Pazar

HASAN KAYA-TUT Kİ SEVGİLİ

 


TUT Kİ SEVGİLİ

Tut ki sevgili
Ellerim kelepçeli gözlerim bağlı
Yaşayamayacağım belki de son dolunay akşamını
Yine de düşmana karşı
Kızıl karanfillere bürünmüş
Hüzünlü bir sevinç içinde olacağım…
Tut ki sevgili
Karanlığın cellatlarının elinde değil de
Bir selvi ağacının gölgesindeyim
Hazan rüzgarı okşuyor yanağımı
Gözlerimin perdesini kapatıyorum
Bayrama uyanan çocuk sevincinde
Ve tüm benliğimle karışırken hayatın içine
Yürek telim en coşkun ritminde çalıyor…
Tut ki sevgili
Tutunacak dal arayan umudi gönlüm
Baskı makinası ritminde
Harıl harıl umut beyazı düşler üretiyor
Zulasından en umulmadık düşleri çıkarıp
Celladın suratına çarpıyor…
Tut ki sevgili
Sen de
Çağlayan suların coşkusunda geldin de
Her serüvenci gibi gitmen gerektiğinde
Apansız gittin
Sen şimdi çatal yüreğinden
Firari gecelerin karanlığına
Yıldız yıldız umudu ekiyorsun…
Tut ki sevgili
Bir tutam gökyüzünün altında seni düşünüyorum
Kim bilir hangi coğrafyanın
Hangi iklimindesin
Bulut olsam da uçsam
Yağmur olsam da düşsem gözlerine
Bu hasretin biter mi?...
Tut ki sevgili
Seni sevmek
Ne düşmek alazlı gözlerine
Ne tutmak ellerini
Ne ikona tapar gibi bakmak
Ne afili kelimelere raks ettirmek…
Tut ki sevgili
Seni sevmek insanları
Seni sevmek coğrafyaları
Seni sevmek özgürlüğü
Seni sevmek sevgili
Seni sen
Bizi biz yapan
Halkımızın kavgasını sevmektir…
Tut ki sevgili
Abı-hayat akan pınarın başındayım
Turnaları görüyorum
Mavi kanatlı kelebekleri
Hayat ne de güzel
Hayat ne de yaşanası
Ama gitmek elzem
Tarihin payımıza biçtiği rolde
Kavganın ateşinde yanıp
Çeliğin mavi ateşinde pişmek de gerek
Ama sevgisiz
Ama sensiz
Ama yine de seninle olacağım
Bana son bakışında bıraktığın
Gözlerinin ateşini
Canevimde taşıyacağım…
HASAN KAYA

1 Haziran 2023 Perşembe

İBNİ SİNA'NIN MÜSLÜMANDIR



 İslam felsefesinde kabaca iki ekol vardır, Meşailer (Aristocular) ve Tasavvufçular. İslamın ilk yüz yıllarında yapılan büyük bilim atılımlarının büyük çoğunluğu Meşai filozoflarına aittir. Tasavvufçular güzel şiir okur ve tarikat kurarlar. Sözde terki terk etmişlerdir ama bu vakıfları aracılığı ile büyük paralar kazanırlar. Pozitif bilimleri medreselerden atanlar onlardır. Siyasete en çok karışanlar onlardır. (Evet, tasavvufu sevmiyorum) Aslında kendilerini peygamber gibi görüp, evliyalıklarını ima ederler. İlahi bir ilhamla yazmışlardır kitaplarını.

İslamda Meşailik, daha en başıncan baskı ve hakaretlere uğramıştır. Çünkü din adına otorite kuranlar, aklıcılığı istemez. Meşailik, köy enstitüleri gibi doğar doğmaz saldırıya uğradı. Gene de bir üç yüz yıl kadar önemli işler yaptı. Matematiğe sıfırı getirdi, kimyada 4 element (ateş-hava-toprak-su) mitosunu yıkıp, ateş'in, ısının ışık olarak yansıması olduğunu, toprağın pek çok elementten oluştuğunu ispat etti. Çarklarla güç iletimini geliştirip,modern değişmenleri ve makinelerin temel çark sistemlerini icat ettiler. Daha pek çok şey, onların icadıydı. Bu yüzden haklarındaki saldırılara rağmen, Moğol istilasına kadar Orta Doğu ve Orta Asya'da ayakta kaldılar. Moğol istilasında, kütüphane katliamları sonucu kaybolan kitaplar, hep Meşailerin eserleri oldu. Mevlana'nın babası Bahaeddin Velet,  daha Moğol ordusu savaş hazırlığında iken, Harzemşahlar sultanına filozfları kolladığı için yenileceğini, Allah'ın kahrına uğrayacağını söylemiştir. Moğol propagandası yapa yapa Anadoluya gelmiştir. Mevlana ve Mevleviler de hem Moğollar, hem de daha sonraki iktidar odakları ile içli dışlı oldu. Mevlana ve Mevleviler, Bacu Noyanîn gizli Müslüman olduğunu söyledi. Ben Mevleviliği şu yazılarımda anlatmıştım.

https://onbinkitap.blogspot.com/2022/05/tamami-okunmayan-bazi-dogu-klasiklerin.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2021/08/ariflerin-menkibeleri-ve-mevleviligin.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2017/12/mesnevidenhatirlananlar-mevlana.html

Asıl konu edinmemiz gereken Gazali. İbni Sina başta olmak üzere Meşailere en başta o saldırmıştır. Ben bu blogda Gazali üzerine de bir kaç yazı yazmıştım

https://onbinkitap.blogspot.com/2020/08/gazalinin-omuzundan-atilan-tufekler.html

https://onbinkitap.blogspot.com/2018/12/dini-inanclarimi-kaybetmem-3-imam-gazali.html

Gazali, İbni Sina başta olmak üzere Meşai filozofları dinsizlikle, dini tahrip etmekle suçladı. Bu suçlamalar, matematik ve doğa bilimlerinden anlamayan, halkın din dugularını öfkeye çevirerek, kendine rant sağlamaya çalışan tarikatlar  tarafından desteklendi. Meşailik son olarak Endülüs'te yaşadı. İbni Rüşt, son önemli Meşai filozoftu. Gazali'nin eleştirisini yazan tek kişiydi. Endülüs'te başkadılığa, yani adalet bakanlığına kadar yükselmişti. Ancak Hristiyan ilerlemesine yardım için Fas'tan gelen Muhavvitler'in baskısı ile gözden düştü ve Fas'ın Marakeş şehrien sürüldü. Orada oğlu ile camiden kovulacak kadar dışlandı. Onun eserleri Avrupa'yı daha çok aydınlattı. Öyle ki uzun süre Müslümanlar onu Avveroes adı ile Hristiyan sandı.

Şu günlerde Meşailerin ve onların en büyüğü olan İbni Sina'nın Müslüman değil de, deist-panteist olduğu iddiaları tekrar gündeme gelince, ben de bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bu dedikoduları tekrar yayan da, Youtube ünivetsitesi, Felsefe bölüm başkanı, ordinalyüs youtuber Pelin Dilara Çolak, namı diğer Dilozof. İbni Sina ile ilgili videosunda bu iddiayı seslendirdi. Kendisini ben de takip ederim, modern batı felsefesi konusunda gerçek bir uzman. Kendisi İbni Sina ve Müslüman filozflar üzerine başkalarının dediğini aktarıyor. Felsefede bu soruna Sokrates sorunu deniliyormuş. Sokrates hiç kitap yazmadığı için onunla ilgili söylenenleri derleyen Platon, Ksephanes ve her biri ayrı telden çalan dört ayrı Sokratesçi okullardan alınmıştır ve gerçek Sokrates'in kişiliği bu yüzden belirsizdir. İslamiyette de benzer bir durum vardır.

Sevgili okurlar, siz iyi misiniz? 8-11 yüz yıllardan bahsediyoruz. Orta çağ insanın dindarlığı, bu çağın dindarlığına benzemez. Bu insanlar, devlet adamlarına hizmet etmişler. Bu insanların deist-ateist olması mümkün mü? Bir de bu insanların hiç mi hayat hikayesini okumuyorsunuz? Farabi, Allah'ın ayetlerini parça parça para ile satanlara lanet olsun hadisinden etkilenmiş, ününün doruğunda olduüu halde derslerinden para almamıştır. Üstelik kendisi felsefe aşkına kadılık makamındab vaz geçmişti. İbni Sina, yaşadığı yıllarda Kelam ilminde şöhret olmuştu. Bu gün bile Kelam ilminde Farabi ve İbni Sina'nın temelleri vardır. Farabi, Allah'a Vacib-ul vücut, yani olması zorunlu varlık, diğer varlıklara mümkün-ül vücut, yani mümkün varlıklar der. İbni Sina buna bir de Mümten-il vücut, imkansız varlığı ekler ki, bu Allah'ın olmadığı bir dünyanın tasarımıdır.Ölümüne yakın mallarını yoksullara bağışlamış, üç günde bir Kuran okumuştur.

Pelin Dilara hanımın ortaya attığı, evreni yarattığının farkında bile olmayan tanrı tasarımına gelince; Meşailerin doğa kanunlarını Allah'ın emirlerine bağlama çabalarının, tasavvufçularca alay edilmesidir. Aradan geçen yüz yıllar boyunca Meşailiğin yok olması, medreselerde matematik ve fen bilimlerinin yok edilmesi sonucunu doğurdu. Yavuz Sultan Selim'in Mısır'dan getirdiği din adamları, Fatih medreselerinden, din derleri dışındaki tüm dersleri kaldırdı. 17. yüz yılda, Osmanlı ordusuna hizmet eden Fransız kökenli Humbaracı Ahmet Paşa ( Claude Alexandre Comte de Bonneval ),  dönemin medreselerinde ulemanın bilgisini ölçmeye çalışır ve onlara üçgenin iç açılarının toplamını sorar. Birisi çıkar ve

-Üçgenine göre değişir der. 

İbni Sina'nın ve diğer Meşai filozoflarını  Müslümanlığını savunmanın bir zorluğu da, günümüz dinsiz (deis-ateist-panteist vesair) kişilerin de, bu büyük bilim adamlarını sahiplenmesidir.

31 Mayıs 2023 Çarşamba

YENİ MÜLTEZİMLER-DAĞITIM ŞİRKETLERİ

 


Mültezimlik denen kurum, 1925 yılında aşar vergisinin kaldırılması ile ortadan kalkmıştı. Aşar ya da öşür denen vergi, 1925'de kaldırılınca, mültezimlik denen meslek tarihe gömülmüş, vergi toplama işi, devletin vergi memurlarına kalmıştı. Bu meslek özelleştirmelerle tekrar hortladı. 12 Eylülden beri basında belli kalemler ve belli basın organları sürekli bir özelleştirme destanı yazıyordu. O kadar çok özelleştirme yapıldı ki, özelleştirme idaresi bile kapandı. Özelleştirilen pek çok fabrika da kapandı. Özelleştirme öyle anlatıldığı gibi ucuzluk getirmedi. Özellikle  de elektirik ve doğal gaz dağıtımı özelleşince, ucuzluk yerine pahallılık geldi.

Bu dağıtım şirketleri ne üretmekte? Görünüşte üretilen elektiriği dağıtmaktalar. Elektirik dağıtımının aksamamasından da sorumlular. Oysa elektirk eskisinden daha çok oluyor ve elektirik kesildiğinde geri gelmesi daha uzun sürüyor. Sokak aydınlatmaları da eskisinden daha az. Sözleşmelerine dayalı yatırımlardan bir milim daha fazla hat döşemiyorlar.

Dağıtım işi devlete yük müydü? Neden devlet elektirik ve doğalgaz dağıtımı işinden çekildi? İşin gerçeği şu ki,  elektirik ve doğalgaz gibi ihtiyaç maddelerinden fahiş vergi alınıyor.  Buna Rus doğalgazını, Mesut Yılmaz'ın ailesinin aldığı rüşvetler yüzünden fahiş fiyata almamızı da ekleyin. Sorunun büyüklüğünü anlarsınız.

İşin doğrusu bu şirketlerin teeml işi tahsilat. Bu yüzden sayaç okumaları için zam gelmesini bekliyorlar. Rakamları hep yukarı doğru yuvarlıyorlar. Zira yaptıkları iş tahsilattan pay almak. Aldıkları ihaleler de, vergi toplama, yani mültezimlik ihalesi.

26 Mayıs 2023 Cuma

YAPAY ZEKA SİYASETİN HİZMETİNDE -1 İKTİDARI KORUMA



 Cambiridge Analitica, büyük sıkandallar sonucunda 1 mayıs 2018'de kendisini feshetti ama Vikipedia'ya göre (O da Associted Press'den almış) gene mayıs 2018'de kurulan Data Propia, Cambirdege Analitica'nın eski yöneticilerince yönetiliyor. İşin doğrusu Data Propia, alanında tek değil, muhtemenel en büyük de değil. Bu işler eskiden de vardı, şimdi de var ve muhtemelen daha fazla yapılmaktadır.

Şimdi pek çoğunuz, Watsapp başta olmak üzere bedava uygulamaların, hakkınızda veri topladığını ve bunu şirketlere sattığını biliyorsunuzdur zira bu konuda bir şeyler duymuş ya da okumuşsunuzdur. Sadece mesajlarınız değil, fotlarınız, videolarınız, paylaştığınız dosyalarınız da analiz ediliyor. Watsap gruplarını 250 ile sınırlandırılmasının temel nedeni de, grup ilişkilerinin yeterince analiz edilememesi. Sorun siz telefonda köpek maması dediğinizde, tüm gün köpek maması reklamı görmenizle sınırlı değil. Sorun, sizin hakkında toplanan bilgiler sayesinde, toplumun deney fareleri gibi yönetilmesi, sizi yönlendirmesidir. Bunu da sizin kişilik profilinizi yaparak yapmasıdır. Eğer iktidar yanlısıysanız, bunun devamı için, kişiliğinize göre propaganda yapılıyor. Bunun parası büyük ve bu yüzden de parasını ancak iktidar sahipleri ve kendine göre iktidarı değiştirmek isteyen büyük kapitalist tröstleri verebiliyor. İktidar değişmemesi için, iktidar yanlıları, iktidar değiştirmek isteyen dev şirketler ödeyebiliyor. Bu şirketler geleneksel medya kanallarının (gazete-tv-radyo) da çoğuna sahiptir. Pek çok ülkede geleneksel medya kanallarının büyük çoğunluğu 2-3, en fazla 5 şirketin elindedir.



Profiliniz, ikitdar yanlısıysanız, durumunuzu değiştirmemek için, size özel propaganda yapılıyor. İktidar değişirse, siz neyin kaybedilmesinden korkuyorsanız, onun değişmesi ile nelerin kayıp gideceği, gözünüze sokulur. Mesele iktidara muhalif olmanızdır. Eğer iktidara muhalif olmakta kararlıysanız, asıl zor iş, o zaman başlıyor. Sizi iktidar yanlısı olarak döndüremeyeceklerini anladıklarında, bu seferde önce sizi oy vermemeye, seçimleri boykot etmeye yönlendiriyor. Cambiridge'ın en çok öğündüğü iş, Trinidad-Tobago'da gençleri seçimi boykot etmesini sağlayarak, Hintli göçmenlerin partisinin kazanmasını, Siyahilerin partisinin kaybetmesini sağlamak olmasıdır. Mesaj, sözde tüm Trinidad-Tabago halkınadır ama siyahiler, köle geçmişleri sebebiyle aile bağları daha zayıftır ve boykota en çok onlar katılır. Bazı sözde muhaliflerin, 2.tur için boykot çağrıları bilmem dikkatinizi geçti mi?İktidarlar için en sevilen muhalif, oy vermeyen muhaliftir. Eğer muhalifseniz, en büyük muhalefet partisi ya da muhalefet bloğuna oy vermemelisiniz. Olası en küçük muhalif partiye oy verip, iktidara daha çok milletvekili kazandırmalısınız. En soldaki parti olan Türkiye İşçi Partisinin 4 milletvekili kazanıp, MHP'ye 12 milletvekili kazandırdığını unutmayın. Bu haberleşme ve sosyal medya şirketleri o kadar yaygın ki, hangi partinin, hangi sandıkta ne kadar oy alacağını, az bir farkla tahmin edebiliyor. Birebir o sandığın ya da hangi sandığın seçmeni, nasıl yönlendirilir, onun taktiğini de belirleyebiliyor. Yapay zeka, isterse on milyar kişiyi tek tek profilleyecek güce sahip. Öyle komedyenlerin espirindeki gibi her kullanıcıya bir CIA ya da FBI personeli yok, ciddi bir program yada bot (robot) var.

 Bu botlar sadece oy verme tercihiniz değil, olası bir seçmen bastırma harekatında ne yapacağınız üzerine de analiz yapıyor. Seçmen bastırmanın ne olduğunu da bir hatırlayalaım: 

https://onbinkitap.blogspot.com/2019/01/adam-kazand-m-acaba.html


Ek; 2018'de yerel seçimlerde, şimdiki Hüda-Par'cıların bir kısmı, Hilafet Yanlıları adı altında spsyal medyada oy verme çağrıları yapıp, videoları yayınlamış ve bu sebeple de alaya alınmışlardı.Bunu yapmalarını sebebi çılgınlıkları değildi. Cumhurbaşkanlığı seçiminden altı ay sonra ekonomi hızla çökmüş, pek çok muhafazakr seçmen, AKP'den uzaklaşmıştı. Tepki için Saadet ya da başka partiye oy verme ihtimalleri vardı. Onları geri Akp'ye kazanmayacakları anlaşılınca, oy vermemeleri için bu kampanya yapıldı. Şimdilerde bu oylar, Yeniden Refah'a yönelince bu kampanya unutuldu.