16 Aralık 2024 Pazartesi

GİTMESİNİ BİLMEYEN, DÜŞMESİNİ ÖĞRENİR (İKTİDARLARIN TEDBİRİ TERK ETMESİ)



Kudretli bir Orta Doğu diktatörü daha devrildi. Oysa geçen sene bu zamanlar savaş bitti, Esat kazandı diyorduk. İktidara, Esat'la barış da, millet evine dönsün diyorduk. Şimdi de Esat gitsin, artık insanlar evine dönsün diyorduk. Ben de kıvırmayacağım, Esat savaşı kazandı gibi görüyordum. Böyle bir iç savaşı atlatan hanedan, daha sonra daha da vahşice indirilir diye düşünüyordum. Böylesi Esat ailesi için daha iyi oldu. Savaş uzar yada daha uzun yıllar tahtta kalırlarsa, ailecek sığınacak bir ülke bulamazlardı. Bu blogda defalarca yazdığım gibi, gitmesini bilmeli. Ben, İsmet İnönü'yü, sırf 1950'de iktidarı bıraktı diye Atatürk kadar büyük görürüm ve bence geç bırakmıştır, 1946'da bıraksa daha iyi olurdu. Bence eğer öldüğü 1973'e kadar iktidar olsaydı, ölümünden sonra Türkiye, uzun yıllar sürecek bir iç savaşa gidebilirdi. Gene bence, 1965'den sonra CHP genel başkanlığından ayrılsaydı, partisi gene daha iyi bir yerde olurdu.

Organizmacı görüşlerin haklı olduğu bir yan vardır. Her sistemin bir ömrü vardır. Hayat, yenilenme ister. Ruslar, uzay üssünü inşa ettikten sonra uzun süre uzayda kalma rekoru için uğraştılar. En sonunda bir sürü astronotu (ya da kozmonot) kaybettikten sonra uzayda kalmayı altı ay ile sınırladılar. Avrupalılar'da, yetkierini iyice budadıkları (ama zannetiğimiz gibi sembolik olmayan, en az yetkili kral ola İsveç kralı bie en azından İsveç kilisesinin başıdır) kraliyet aileleri hariç,  yöneticilerin görev sürelerini sınırlamışlardır. Yazılı bir kanun olmasa bile, pratikte sınırlamışlardır. Teacher, tekrar seçilmek istediğinde, kendi partisi tarafından alaşağı edilmiştir.

Orta doğu ve geri kalmış ülkeler ise, uzun yıllar iktidarda kalan diktatörler-liderlerle doludur. İktidardan düşmemek için tedbir üzerine tedbir alırlar. Bu tedbirleri, sistem çürüdükçe tehditi çoğaltır. Örneğin br genç, çantası yüzünden eleştirilen Güney Kore lideri için sert sözler yazmış fotoğrafına. Fotoğrafta bu hanım, reisin hanımı ile yanyana ve çocuk tutuklanmış. Tutuklanınca da haber sosyal medyada yayılmış. Aklıma sanat güneşi Zeki Müren'in, hakkındaki pek çok haberi neden tezkip etmediği ile ilgili sözleri geldi. Bir haberi bir kişi okuyorsqa, tezkipiyle on kişi okur. Cezalar kahraman yaratır. İnsanlar, hele de erkekler, acı çekse de kahraman olmayı ister. Ceza vemzeseniz de bu sefer karizma çizilir. Levent Kırca'nın Jet Ski parodisi sonrasında Tansu Çiller'in başına gelenlerde gibi karizmanızla beraber, destek de biter.

Eskimiş diktatörlerde rejimin ölümü, çoklu organ yetmezliği ile olur. Kanserin bir organda bitip, başka bir organda başlaması yada bitti derken, bambaşka bir yerde hortaması gibi, muhalifler de bir yerde bastırılırken, ummadık başka bir yerde hortlar. Diktanın görünüşteki kudreti,  toplumsal ve devletsel çürümeleri gizler ve en dikkatli gözlemcileri bile yanıltır. Bu sebeple  Rosa Lüxsemburg, devrimler olmadan önce imkansız, olduktan sonra kaçınılmazdır, demiştir. Esat'ın devrilmesi 13 (on üç) günlük bir harekat sounucunda,  ordusunun hemen hemen hiç direnmeden bitmesi, biz sıradan insanlar için, çok büyük bir süprizdi. Oysa geriye dönük baktığımızda,  son bir kaç ayda olanlar daha anlamlı gelmektedir. Terör lideri mecliste konuşsun demeler, beledieyelere kayyum atamlar, daha anlamlı gelir, gelmese de insanın içine bir şüphe düşürür.

Esad, zamanında kaçmayı başardı ama pek çoğu da kaçamadı. Mantıklı olan iktidarı bırakıp, demokrasiye geçmektir ama iktidar çok tatlıdır. O kadar tatlıdır ki, küçücük bir okulun müdürlüğünde bile bunu görürsünüz. Karakeçili'de Atatürk ilköğretim (o zamanlar ilkokul-ortaokul ayrımı yoktu) okulu müdürü, eski belediye başkanıydı ve o zamanın yasalarınca da emekli olma yaşı gelmişti. Dahası, eski belediye başkanı olarak makam tazmiatı alacağı için, emekli maaaşı, maaşının iki katı kadar, hatta daha fazla olacaktı.  

İktidardayken herkes sizin dostunuzudur, değilse bile size selam verir. Her zaman haklısınızdır, her zaman şık giyinirsiniz. Zevkiniz modayı, tercihleriniz piyasayı belirler. Sonra iktidardan düşersiniz ve herşey biter. İsmet İnönü, cumhurbaşkanlığını bıraktıktan sonra, Ankara, Hipodrum'da at yarışlarını izlemeye gelenlerin sayısı, yarı yarıya azalır.  Çünkü amaç at yarışını görmek değil, İsmet Paşa'ya görünmektir. İktidardan sonra dostlarınız yada dost bildikleriniz bile selamınızı almaz. İktidar ne kadar tatlıysa, iktidardan düşmek de o kadar acıdır.  Bütün tedbirler bunun için alınır ama bu kaçınılmazdır. Batılı demokrasiler bunu öğrendi. Rusların, uzayda kalma rekoru ile uğraşmadığı gibi, batı demokrasileri de iktidarda kalma rekoru ile uğraşmıyor. Aynı makamda uzun süre kalanarın tecrübe kazandığını da düşünmüyor. Başka diktatörleri düşürmek için acele de etmiyor. Özellikle halkın huzur ve krizden çıkma özlemi olduğu ilk yıllarda dikta rejimi çok kuvvetlidir  ve en büyük rezillikleri bile atlatır. Sonra halk, diktatörün işlerinden dolayı yorulur. Diktatörün istemleri açıkları kapamakta zorlanır.

Yapılması gereken, iktidarı usulca muhalefetine, hatta seçtiğin muhalefete terk etmektir. Mevlana, Mesnevi'de sık sık tedbir dünyasını terk eyle, der. Aşık Veysel'den derlenen (ama ona ait olmayan) bir türküde, takdirden gelene, tedbir kılınmaz, der. Kaddafi'nin meşhur bir videosu vardı, galiba Arap birliği toplantısında konuşuyordu. Saddam'dan sonra sıra bizde, deyip, duruyordu. Kendisi de Saddam gibi,  işgal edilmekten korkuyordu. 1987, Toyota savaşında, Çad'lı gariban milisilere yanilen Libya ordusuna kimsenin saygısı yoktu. 1989 Sirte  körfezi krizinde Amerikan 6. filosu, Libya ordusunu sadece uçaklarla rezil etmişti. Bu sebeple kendince tedbir aldı ve bazı tutuklu muhaliflerini serbest bırakıp, bazı  özgürükleri tanıyıp, bazı zorbalıklardan vazgeçti. Amacı askeri bir müdahaleyi haksız ve hukuksuz bırakmaktı. Çıkacak bir isyandan da korkmuyordu. Saddam da pek çok isyanı bastımamış mıydı? Libya ordu ve poisinin tüm subay ve yöneticileri kendi aşireti ve akrabasıydı. Oysa isyan çoktan yer altından hazırlanmış ve asiler kendi subaylarını seçmişti.

Derken Arap baharı geldi. Arka arkaya isyanlar ve devrimler oldu. En akıllıları erkenden kaçan Tunus  diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali oldu. Bin Ali'nin erkenden istifasi ve kaçışı, Tunus'a demokrasi getirdi. Esad ise, çok önceden, daha babası ölmeden ortalığın karışacağını biliyordu. Daha o zamanlarda Rusya ve İran'la iyi ilişkiler ve olası bir iç savaşa uygun ordu yapısı kurdu. Böylece on üç sene direndi ve neredeyse kazanıyordu. 

Suriye'ye bundan sonra nasıl bir rejim yada kimler gelecek, en azından benim görüş açıma göre belirsiz. Arap baharından Tunus hariç demokrasi çıkmadı. Fas, bir krallık olarak daha demokrat yada özgürlükçü oldu. Diğerlerinde yeni diktatörlük haline geldi. Onlar da otuz, kırk, elli veyada daha fazla, daha az iktidarda kalıp, bir isyan yada iç savaşla devrilecekler. Oysa yapmaları gereken, demokrasiye geçip, iktidarlarını devretmek. Geçenlerde bir kanalda, (NTV) Suriye'nin geleceği ile ilgili konuşan (benim gibi) çokbilmiş (yada herbokolog), Suriye'de demokrasi olmaz, demokrasi istikrarsızlık getirir, deyip, duruyordu. Saydım, iki dakika işinde beş kere, demokrasi olmaz, demokrasi istikrarsızlık getirir cümlesini kurdu. Elli yıllık Esat ailesi ve Nusayri (Arap Alevisi) ile, gene yaklaşı o kadarlık Saddam Hüseyin ve Sünni Arap (Onlar da Irak'ta azınlıktı) iktidarı, çok mu istikrarlıydı. Önemli olan toplumsal uzlaşma ile gerçek bir parlementer demokrasinin kurulması ve devletlerin yurtta sulh, cihanda sulh yapabilmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder