29 Aralık 2024 Pazar

ROMANTİK FAŞİZMİN SEFALETİ 2 OPORTÜNİST REZİLLİK

Başlığı yovşokluk falan yapacaktım ama gizli sansüre uğramaması içn oportünist dedim. Oportünizm, Makrsist-Leninist yazarlar tarafından siyaset bilimine eklenmiştim ve Türkçe'ye çevirirsek, fırsatçılık veya fırsattan faydacılık demektir. Y.vşalığın bilimsel adı yani. Bavyera Halk cumhuriyetinin ve Münih Sovyetinin kurucusu, Sosyalist ve Yahudi siyasetçi Kurt Eisner'ın, 1919'daki cenazesinde resmini taşıyan tanıdık biri var. Tahmin edeceğiniz gibi daha sonra o dönemde dünyada yaşayan Yahudilerin yarsıını katleden fırça bıyıklı kişi. Einster'ı sırtından vurarak öldüren  de aşırı sağcı bir Alman'dı. Diyeceksiniz ki siyaset eninde sonunda Makyavelizm'e bulaşır, sosyalizm yada diğer ideolojilerden de bahsedebiliriz. Faşizm ise daha en romantik halinde bile oportünisttir. Özünde kötülük rejimidir ve hedef aldığı insanları gafil avlama peşindedir. Kıbrıslı Rum Faşist, Nikos Sampson, elinde Türk bayrağı ile, Türk köyüne, sizi kurtarmaya geldik diye gelip, katliam yapmıştı. Özellikle iktidara giden yolda halkı teskin etmek, yetmez ama evet demek lazımdır. Kendiniz ideolojik sebeplerden diyemiyorsanız, bunu diyecek birilerini kiralamanız lazımdır.

İktidara çok uzak Faşist teorisyenlerde bile bu oportünizm görülür. Nihal Atsız'ı ve Atsızcıları ele alalım. Atsız, Atatürk'le alay etmek için Dalkavuklar Gecesi romancığını yazmıştır. Romanda bazı isimleri tersten okuduğunuzda bile Atatürk'e yakın kişilere düşmanlığını görürüz. Atsızcılar cevap olarak, Atsız'ın Atatürk'e övgü dolu sözlerini size sunar. Neyse ki Atsız'ın tüm yazdıkları internette mevcut. Kendisi 1950'li yıllarda yazdığı bir dergide, devlet 1950'de kuruldu, önceki 27 yıllık (İnönü+Atatürk dönemi) esaret falan demiş. Böylesi bir kaç yazısı da var, Atatürk aleyhine. Dalkavuklar Gecesi, İnönü aleyhine yazıldı falan diyorlar. Atsız, İnönü aleyhine, 27 Mayıs sonrasında Z Vitamini diye başka bir romancık yazmıştır. Romancıkta İsmet paşa yüz yaşından fazladır ve halen ülkeyi yönetmektedir. Döneminö nemli CHP liderleri de hayattadır ve onları hayatta tutan Zvitamidir. Bu romacıkta bile Atatürk'e laf değidrme çabası vardır. Atsız'ın oğulları da benzer sefillikleri yaşamıştır.  İki oğlu, Atsız Almanya'da can çekişirken, son bir helalleşme için olsun Türkiye'ye gelmemişler, bir telefo etmemiş, hatta dönemin teknolojisi gereği telgraf bile çekmemişlerdir. Atsız, çok mu kötü babadır? Hiç kimse Sonrasında her iki kardeşte sola dümen kırdı, Faşist babanın, Komünist oğulları olarak ün saldırlar. Yağmur, Almanya'ya; Buğra'da Kanada'ya yerleşti. Yağmur, Cumhuriyet gazetesinin Almanya temsilcisi oldu. Uğur Mumcu ve pek çok Cumhuriyet yazarı, Frankfurt şehrinde, Yağmur ve eşi Tuğçe Atsız'ın evinde kaldı. Yağmur Atsız, 12 Eylül döneminde 142. maddeden ( Komünizm propagandası) bile yargılanmıştı.  Yağmur Atsız, doksanlarda, Sovyetler dağılınca Liberalislet kervanına katıldı. 2002'den sonra solla çatışmaya başladı. Ölümüne kadar solla çatışması o kadar şiddetlendi ki, Zülfü Livaneli'nin Yağmur Atsız'ın şiirlerinden bestelediği şarkılar, dijital ortamlardan kayboldu. Kobani (Ayn el Arap)'de direnen Kürtlere, tam da babasının tarzında hakaret etti. Solcularal iyice düşman oduktan sonra köşe yazarlığı yaptığı gazeteden atıldı. Sağcılar da aleyhine yazdı ve geçen yıl, yalnızlık içinde öldü. Kardeşi Buğra ise Kanada'da Türk tarihi ve Türkçe profesörlüğü yaptı ve yapıyor. Bir ara Türkiye'ye gelmiş, Çanakkale 18 Mart üniversitesinde de çalıştı ama sonra geri döndü. Bir ara Turan Dursun gibi Ateizm peygamberliği yaptı. Almanya'da abisi ile beraber Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Kanada'da bir süre sonra Türkçü oldu. Kendisi Türkçülük yaparken, kızı Kanadalı bir Rak şarkıcısı ile evlendi yada birlikte yaşamaya başladı.Maya Atsız,  Şamanizm, şifalı taşlar üzerine dersler veriyor,  sosyal medya hesaplarında aktif ve asla Türkçe iletişime geçmiyor. Kendisi ile Türkçe konuşmaya çalışanları engelliyor. Kendisi ise Z. Partisinin kuruluşuna Kanada'dan katıldı ve göçmen düşmanı laflar etti. Altındağ progromundan sonra da sustu. Kendisi zavallı bir göçmenken, göçmen düşmanlığı yapmaktadır. 

Faşizmin çelişkileri sadece kendi düşman topluluklar, kişiler yada ideoojilere karşı değildir. Faşizm, kendi ideoljisine karşı da çelişkidir. Din konusunu gene Atsız'ın ve diğer Faşist teorisye veya iderlerin oportünist veya iki yüzlü olduğu alanlardan biridir. Atsız, İsla için kah Arapların dini, kah Türklerin yüce dini der. Oğlu, Yağmur, babasının dinsiz olduğunu söylüyor. Torunu Maya ise demin söylediğim gibi Şamanist. Atsız, Alevilik üzerine de iki yüzlüdür. Deli Kurt romanında, Şeyh Bedrettin isyanı aracılığıyla Alevi düşmanlığı yapar. Ali Balseven'in ardından da timsah göz yaşları döker. Genel anlamda Türk milliyetçiliğinin, daha doğrusu Türk faşizminin dinci rolü, NATO'nun ona  biçtiği rolle ilgilidir. Daha 1943 yılında, yani meşhur Irkçılık-Turancılık davasından bir yıl önce'de, Sicilya çıkarmasında, bazı mafya örgütlerinin müttefik ordularına yardımı için kullanıldığında, faşizmin yeni rolü belirlenmişti. Faşizm, artık iktidara gelmeyecek, sosyalizmin-komünizmin iktidara gelmesini engellemek için kullanılacaktı. 1945'den itibaren de fiilen uygulanmaya başlandı. Türkiye'de, antikominizmin temel motoru siyasal din ve tarikatlar olduğundan, Türk faşizmi Atsız'ın çizdiği yoldan çıkıp, dini bir zemine geçti. Daha Türkeş, Delhi'de büyükelçi olarak sürgündeyken, başında Osman Bölükbaşı'nın bulundığu CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi- 1965'de başına Alparslan Türkeş geçti, 1969'de adı Milliyetçi Hareket Partisi oldu), iç Anadolu boyunca komando kamplarını kurmuş  ve Alevilere yönelik saldırılarına başlamıştı. Bu yüzden MHP, iktidarların elinde bir aparat oldu. Özellikle İç anadolu ve Karadeniz sahili boyunca solun yerleşmesini engelledi. Kendisi ise hep düşük oy ve bir kaç küçük belediyede kaldı. Buna karşın polis teşkilatı başta olmak üzere kamu kuruluşlarında Ülkü ocakları birer paralel yapı durumundaydı. 12 Eylülden sonra kurulan merkez sağ DYP ve ANAP'ın içi, Ülkücü kökenliyim diyenlerle doluydu. 1995'de Türkeş, ölümüne yakın, o zamanlar %10 olan seçim barajını tek başına katılmaya kalktı ama %8,18'de kaldı. Pati teşkilatları açıkça başbuğlarına tavır almıştı. Türkeş ölünce, sandalyelerin havada uçuştuğu 1. turda başbuğun oğlu Tuğrul Türkes seçilemedi. Kayyum atanan ikinci kongrede başkan olan Devlet Bahçeli, iktidara gelmeye teşebbüs etmedi, hatta defalarca, özellikle de 7 Haziran 2015 seçimlerinde başbakanlığı red etti. 15 temmuzdan sonra da diğer bazı tarikatlarla beraber tekrar kamu kuruluşlarına yerleşti.

Son bir kaç yıldır da bu oportünizm içinde debelenmekte, ne iktidar olabilmekte, ne de muhalefet yapmakta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder