Yetmez ama evetçilikite önemli bir merhale olan Şerif Mardin'in 1992 basımı Bedüüzaman Said-i Nursi kitabından bahsedeceğim bu yazıda okurlarıma. Şerif Mardin, 2017'de ölmüş, Türkiye ve A.BD.'de çok önemli çalışmalar yapmış, ünlü bir sosyolog ve siyaset bilimci. Kitabın yazıldığı tarihte, yanılmıyorsam A.B.D'de gayet iyi bir üniversitede profesör. (İnternetten baktım, bir kaç üniversitede çalışıyormuş.) Kitabın taraflı olduğunu, okumadan onlarca yıl önceden biliyordum. Bunlara rağmen, en azından metodolojik olarak akademik bir kitap bekliyor insan. Oysa kitabın bununla alakası yok. Kitap, Orhan Pamuk ve Elif Şafak'ın kitapları gibi İngilizce yazılıp, Türkçe'ye çevirilmiş. Bu sefer yazarı çevirmemiş.
Kitapta akademisyenlik ve bilimsellik olmama durumu, kitapta bir kaynakça yada bir yöntem olmama durumu ile başlıyor. Doğru-dürüst bir literat taraması bile yapmamış. Nursi ve Nurculuk ile ilgili kendisinden önce yapılmış sadece bir araştırmadan bahsediyor; Almanya'da işçi kadın Nurcular ile ilgili bir monografik araştırma. Kitabın atıf yaptığı kaynaklar ya Nursi'nin kendi risaleleri yada onun taraftarlarının anlattıkları. Oysa böyle popüler biri, melek bile olsa, pek çok sevmeyeni olacaktır. Sembolik bile olsa, Nursi aleyhine bir kaç yazıya, görüşe yer verilmeliydi. Kitabın bilimle bir alakası olmadığı için, Nurcu olmayan her hangi birinin görüşü de yok, kitapta. Aslında kitapta bir görüş var mı, o da belli değil, bence.
Kitabın ilk bölümü, Nursi'nin kendi yazdıklarından derleme, kendi hayatı. Türkiye'de, en vasat üniversitelerde, her hangi bir kişi ile ilgili tez yazdığınızda, yaşam öyküsüyle ilgili tek kaynak olmaz der. Oysa oysa profesörümüz yazmış. Hayat hikayesinde de pek çok şey eksik. Hayat hikayesi de kabaca üç kısıma ayırmış. İstanbul'a ilk ziyareti, ilk ve ikinci ziyareti arasındaki dönem, ikinci ziyareti, İttihat ve Terakki- cumhuriyet dönemi ilişkileri. İlk dönemle ilgili olarak iki şey eksik ve yanlış anlatıyor. İlki, Abdülhamit döneminde akıl hastanesine yatrılmış olması, diğeri de kendisinin kullandığı Bedüüzaman ünvanını almasına neden olan akıl almaz sınav. Bu sınavın tek şahidi, Nursi'nin kendisidir. Benzer bir sınava tabi tutulduğunu söylemiş olan başka bir kişi de meşhur hadis derleyizici Buhari'dir. Yemeden, içmeden, tuvalete gitmeden, hatta namaz kımadan, günler, hatta haftalar süren, arka arkaya pek çok sorunun sorulduğu inanılmaz bir sınavdır ve Nursi, b sınav sonucunda Bedüüzaman ünvanını almıştır (Nursi'nin kendi iddiası olduğunu hatırkatırım). Mardin ise, Nursi'nin bu ünvanı, İstanbul dönüşü ile tekrar İstanbul'da gidişi arasında, bazı paşaların yanında kalmış, özelikle birinin adını yazıyor. Bu şahıs ve diğerlerinin evlerinde bulunması muhtemel, o dönemde Osmanlı'da bazı bilimsel klasikleri, okumuş olabilir diye sıralıyor. Neye dayanarak bu ihtimalden bahsediyor, belli değil. Nursi, hiç bir eserinde matematiksel yaeda pozitif bilimsel teoriye, esere bir atıf yapmaz. Mardin ise Nursi'nin Bedüüzaman ünvanını, hiç göstermediği fen bilimlerindeki birikimine bağlıyor. Nurcular ise, üstadlarının bu ünvanını, yukarıda bahsettiğim bu sınavdan sonra aldığını söyler. Nurculara göre her yüz yılda (asırda) bir büyük mütefekkirin dini TAZELEYECEĞİNİ söyler. İlginç olan, Mardin'de bu kitapta, Nursi'nin kitabından bir alıntıyla, her asırda bir din tazeleyinin varlığından bahsetmesini anlatır. Demek kiNursi'deBedüüzaman ünvanını buna bağlıyor. Oysa Mardin, bu gerçeği kitabında anlatmama çabasında. Said-i Nursi'nin Atatürk düşmanlığı herkesin malumudur. Bu adam, bu adam diye Atatürk'e hakaret eder, istediğiniz Nurcuya sorun. Mardin ise bu eleştirilerin, İnönü'ye ait olduğunu söylüyor. Mardin'in amacı Nursi'yi överken, Atatürk düşmanlığını gizlemek.
https://onbinkitap.blogspot.com/2023/12/kahrolsun-inonuclulugun-sahte.html
Osmanlı yenileşmesini Tanzimat'tan başlatıyor. Lale devri, 3. Selim, Yeniçeri Ocağının kapatılması yada devletteki çürümüşlüklerden hiç bahsetmiyor. Tanzimattan itibaren ele alıyor ve halk adına (aslında trarikatlar adına) konuşup, devleti ıslah çabalarını, dine saldırı olarak algılanıyordu diye yorum yapıyor. Bu şekilde algılayanlar tam olarak kimler, söylemiyor. Bazen halk dine saldırı olarak algılıyordu diyor ama nedenin ve nasılını anlatmıyor; yada bu dine saldırı olarak algıladığını nasıl ifade ettiğini anlatmıyor. Bu ıslahatların neden yapıldığını, Osmanlının devlet ve toplum yapısında ne gibi çürümeler olduğundan, çöken ekonomiden, devletin başka devletlere karşı güçsüzlüğünden bahsetmemiş. Nursi'nin de bir parçası olduğu medrese sisteminin çağın gerisinde kalması, en basit matematik matematik bilgisinde bile cahil olmaları, pek çok hurafeyi üretmeleri ve yaymalarını yazmamış. Nursi zamanında medreseler, halktan cerre adı altında bağış-haraç parası toplayan din adamlarından başka bir şey yetiştirmiyordu. Osmanlı yada İslam aleminin Hristiyan egemenliğine girmesi ile ilgili olarak, medrese ve tarikat aimlerinden pek azı kafa yormuş yada bir şeyler yapmaya çalışmıştır. Ülkenin neden daha dün uyruğu olan minicik devletlere bile laf geçiremediği ile ilgili olarak üretebildikleri tek fikir, imanların zayıfladığı ve ibadetlere artık daha az yer verildiği gibi şeyler. Sorun çözmeye çalışanları da dine saldırmakla suçluyorlar.
Nursi'nin kitaplarındaki uyduruk dile, İslami lehçe der. Bu garip dil, Osmanlıca ile alakası da yoktur. Risalelerde pek çok kez sonda lugatçe denen bir sözlük vardır. Bu sözlüklerde pek çok kelime, Türkçe yada Osmanlıca'da kullanılan anlamlardan farklı bir anlamda kullanılmıştır. Bir de bu risalelerde ilk defa öğrendiğiniz kelimeler vardır. Bunların karşılığı yoktur ve google amcaya sorduğunuzda ya hiç bir manası yoktur yada çok başka bir dilde, başka bir manası vardır. Bu yüzden okuyunca hiç anlamazsınız. Nurcularda, onlarca büyüklü-küçüklü gruba ayrılsa da, okuyucular-yazıcılar diye iki ana gruba ayrılamalarına rağmen, kendi başlarına, en azından en başlarda, tek başına okumazlar. Nurcularda, Mardin'in kitabında hiç değinmediği bir hiyeraşi vardır. Mardin'in sadece bir yerde belirttiği gibi, Nurcularda kadınlardan yönetici olmaz. Mardin'in hiç anlatmadığı, Nurcular için kadınlar hiçtir, onları yönetici olarak sevmez ve Tansu Çiller'i de kehren desteklemiş, zamanı gelince de ellerindeki tüm medya kanalaları ile ona saldırmışlardır. Bz risalelere dönelim. Tarikata girdiğinizde, hele de aileden Nurcu değilseniz, risaleyiz siz yada bir ablanız okur. Bir cümleyi yarım saat açıkar. Aynı risaleyi her abi yada imam, başka başka açıklar. Mardin, kitabın başında bu lehçeyi Nursi'nin diriltiğini, canlandığını söylerken, sonunda da icat ettiğini söylüyor. Bunu fark edince de, kitabı Mardin'in yazmadığı fikrine kapıldım. O dönemin yükselen güvü FECÖ'de bir ekibin yazdığını, sonra da kendi adına bastırdığını düşündüm.
Böyle düşünmeme başka sebepler de vardı. Deminde bahsettiğim, Nurcular içindeki parçalanma ve hiyeraşiden bahsedilmemiş olması. Nurcularda, Nursi ile yüz yüze tanışmış, onun ilk müridi olmuş, çoğu Ispartalı ve Kastamonulu (İlk risaleler ona Barla'da yazdırılmıştır, yazdım demez, yazdırıldı der, vahiy aldığını ima eder.) olan ilk Nurculara, üstadı gören abiler denir ve halen yaşayanları çok muteberdir. Onlarla tanışanlara da görenleri gören abiler ve dahası görenleri görenleri görenler diye bir sınıfları bile vardır. Kitabın orta bölümü, üstadı gören ve görenleri gören bazı abi-imamların Nurcu olma hikayesini anlatıyor ve çoğu da birbirine aşırı benziyor. Ortamda Nursi'nin övüldüğünü duyunca, onu tanımaya yada risalelerini okumaya gidiyorlar, çok etkileniyorlar falan. Bu Nurcu hiyeraşisi ciddidir ha. İlk
Nurculuk malum darbe teşebbüsünden beri inişte. Artık o kolsuz, kilm desenli kazak giyen, kolormatik gözlüklü tipi Nurcuları pek görmüyoruz. Sadece darbeci-okuyucu cenah değil, tüm Nurcu gruplarda, hatta Nakşilikte bir azalma söz konusu. Nursi aslında bir Nakşi'ydi ve FÖCÖ'nün sızma ve darbe fikirleri de aslına Nursi'ye aitti. Kitapta bu da yok.
Sonuç olarak bu kitap, koskoca Coombiya, Californiya üniversitelerinde profesörken yazdığı bir kitap olduğu için, en azından ciddi bir araştırma sanarak okumaya başladım ama sırf bu ünvanları olan biri Nursi ve dolayısı ile FÖCÖ'yü övecek bir kitabın, yüksek marka ile pazarlanmış saçmalık olduğunu anladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder