Yirmi küsur yıl sonra gene büyük bir deprem oldu, sayısız bina yıkıldı, sayısız insan öldü. Üstelik bu arada hiç deküçük olmayan depremler oldu (Elazığ, İzmir, Akşehir, Van; benim hatırladıklarım.) Gene inşaattın demir ve çimentosundan çalma, gene kolon kesme, gene kaçak kat çıkma ve bilmem kaçıncı imar affı (ya da barışı) vs, vs.. Dünyanın en fazla deprem hissedilen 6. (altıncı ) ülkesiymişiz. (İnstagram'daki bir bilginin yalancısıyım ama o kadar çok deprem görüyoruz ki, hayır diyemiyeceğim.). Başka bazı kaynaklar da 4. diyor. Bizde halen bunlar oluyor. Bu sefer farklı bir şeyler var. Yıkıntı denizinde dimdik duran binalar, geri kalan tüm binaları suçlayan binalar. Yüz yılın felaketinin aslında yüzyılın ahlaksızlığı olduğunu gösteren binalar. Tedbirsiz olduğumuzu gösteren binlar. Oysa ben bile, pek de okunmayan bu blogda, depremle igili, gelen tehl,ke ile ilgili bakın neler yazmışım.
https://onbinkitap.blogspot.com/2020/01/deprem-artik-panige-kapilalim.html (Keşke paniğe kapılsaymışız)
https://onbinkitap.blogspot.com/2020/11/aklimiza-gelmeyen-felaketler.html (keşke aklımıza gelseymiş)
https://onbinkitap.blogspot.com/2019/09/barbarlari-beklercesine-depremi.html (barbarlar geldi)
https://onbinkitap.blogspot.com/2020/02/tuzlu-su-im ar-affi.html (o tuzlu suyu içtik)
Bugün ise, böyle bir depremde bile halen nasıl birileri çürük inşaat yapmaya cesaret ediyor sorusunu cevaplamak için tez üretmek. Bunun sebebi, müteahitlerin toptan vurguncu olması ve nasıl olsa hepimizi de yargıalmazlar güvencesi değil mi? Aslında bundan da bahsetmiştim:
https://onbinkitap.blogspot.com/2023/01/kurak-gunler-ve-suru-davranisi.html
Linç girişimine kapılanlar, nasıl olsa hepimizi de yargılayamazlar, ben de arada yırtarım fikrindedirler. yağmaya katılanlar da benzer düşüncededir. Kamuoyunu sakinleştirmek için bir kaç kişi, bir kaç yıl hapis yatacak, sonra arka kapıdan çıkıp, işine devam edecek. Nitekim daha önceki deprem, hatta depremlerde de öyle olmadı mı? Soruların çalınmasını ne çabuk unuttuk. Soruları çalarak üniversite kazanan, Harbiyeyi kazanan, tıp uzmanlığını, hakimliği, savcılığı kazananların ne kadarı yargılandı ya da ne kadarı sınavları bu şekilde kazandı, biliyor muyuz? Bu kişiler, haksız yere kazandıkları mevkilerden dolayı pişman olmadıklarını gayet iyi biliyoruz. Zira sorsanız, herkes yapmıştı.Zira 17 Aralık 2013 öncesi herkes cemaatçiydi (Fetöcü)
Herkesin işlediğinin suç olduğuna en somut delil, trafik kurallarıdır. Son yıllarda ğlkemizde trafik kazalarının son yıllarda azalama sebebi, kameralar sebebi ile rüşvet alma olaylarının azalmasıdır. Geçmişte trafik polisleri çok rüşvet alır ve olan trafik kazalarından dolayı da suçluluk hissetmezdi. Çünkü herkes alırdı. Bu öyle bir suçsuzluk duygusudur ki, çok sonra da kendini gösterir. Mesela doksanlı yıllarda üniversitelerde, özellikle taşra üniversitelerinde Ülkücüler çok güçlüydü. Ben de Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesinde okurken, onların zorbalığı yüzünden 3. sımnıfta yurdu bırakıp, ev kiralamak zorunda kalmıştım. Sonra öğretmen olarak da Isparta'ya atandım. Pek çok okul arkadaşımi iş arkadaşım oldu ama yaptıklarından hiç pişman değillerdi. Çünkü o zamanlar hemen herkes Ülkücüydü ve herkes öyle davranıyordu. Bu herkes böyle yapıyor, öyleyse suç sayılmaz üzerine akademik çalışma yapmış psikolog var mıdır acaba? Öyle ki, Mısır, El Ezher uleması, Taharrush, yani toplu tecavüzü icat etti. Amaç, İslam dışı giyinen kadınları cezalandırmak. Tüm polisye tedbirlere rağmen, pek çok İslam ülkesinde yaygınlaştı. Hatta Afganistan ve Pakistan'da çocuklara karşı da yapılır olmuş. Mısır'da, Hollandalı bir kadın, taarruz tecavüze uğrayınca belgeseli yapıldı. Toplu tecavüzler, özellikle savaşlarda yaygındır. Sovyet ordusu, işgal ettiği Alman topraklarında sistematik tecavüzler yapmıştı. Benzerini Sırp ordusu Bosna'da, Amerikan ordusu Irak'da yaptı. Bu, askerlerin fevri bir hareketi değil (mesela Sırplar Hırvatistan ve Karadağ'da, Amerikalılar Vietnam'da yapmamıştı.), işgalci ülkenin, halkı göç ettirme, gururnu kırma, genetiğini bozma ve birliğini bozmaya yönelik politikasıdır. Bu, tecavüzü suç olmaktan çıkarmaz. Tıpkı Nazilerin soykırımlarının ve gaz odalarını suç olmaktan çıkarmadığı gibi.
Bu tür yazılara ne yazsam eksik kalıyor. Kitlesel suçlar bizi masum yapmaz. Tüm Nazi askerlerinin ya da Japon askerlerinin soykırım yapması, hatta bunun için emir almış olması, soykırımı suç olmaktan çıkarmadığı, soykırım yapmak suç olması gibi, bunu yapanların 1992 Şubatında Hocalı'da Ermeniler ya da 1978 Aralığında Kahramanmaraş'ta Türklerin yapmış olması da suç olmaktan çıkarmaz. Bütün müteahitlerin çimento ve demirden, fırıncıların gramajdan çalması, bunu suç olmaktan çıkarmadığı gibi, bütün Kürtlerin kaçak elektirik kullanması da ahlaksızcadır. Gramajdan çalan ekmekçi, kaçak elektirik kullanan da, depremde müteahit, kontrolcü, mühendis, mimar, amele ya da inşaatta sorumluluğu ve emeği olanlar kadar suçludur. Çünkü ahlaksızlığı normalleştirmiştir.
Eylemlerimizin ahlaki değerlendirmesi, amaçlarına, niyetine ve sonuçlarına göre yapılmalıdır. Kalabalıklar, yakınlarımız ya da başka kişilere göre değil.