Bazı büyük isimler aleyhine yazmak zordur ama gereklidir. Bu genelde çok yapılan bir şeydir. Büyük kişileri eleştirmek yada eleştirmeye çalışmak da başlı başına bir iştir. Bunu da yapan çok olur, çünkü şöhrete ulaşmanın kolay yolu gibi görülür. O büyük kişinin polülaritesine bağlı olarak, o büyük kişiye eleştiriler ve hakaretler çoğalır. Popülaritesi düştüğünde ise onun hakkında anca övgüler olur. Merhum politiacı, CHP ve DSP'nin eski genel başkanı, milletvekili ve başbakan Bülent Ecevit'te bu konumdadır ama ben onu eleştirmek taraftarıyım ve önce bunun nedenini yada nedenlerini anlatayım.
Bülent Ecevit, artık çoktan rahmetli olmuş ve eskinin silik bir anısıdır. Eşi, Rahşan hanımı, kocasının ölümünden sonra Ankara'da, kitap fuarında gördüğümü hatırlıyorum. Standda, imza için tek başına duruyor ve etrafına bakıyordu. Etrafında kimseler yoktu ve onunla ilgilenen yoktu. Ecevitçilik çoktan ölmüş, DSP'de Ecevit'in sadece adı kalır olmuş, Herkes Ecevit'i övüyor ama iktidar cenahı, Ecevit'in iktidar yada iktidar ortağı olduğu dönemlerin başarılı işlerini Ecevit'e yada o dönemki iktidar ortağına atfedilirken; başarısızlıklar ve sıkandallar, CHP ve toptan Sol'a atfediliyor. Bu yüzden Ecevit'in marifetlerini bir bir yazmalı. Ecevit'in kabahati, Ecevit'te kalmalı, CHP yada başka sol partilerde değil.
Ecevit'i efsane eden icraatları, 1972-1980 arasında CHP başkanlığında yaptığı icraatlarıdır. Özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile anılır. Bu dönemde MSP ( Necmettin Erbakan) ile olan koalisyonu, sanki sırf Kıbrıs Barış Harekatı düzenlenebilsin diye, zorla yapılmış gibidir. Harekattan sonra koalisyonun dağılması bir yana, iki liderin ve iki liderin daha sonraki partilerinin (DSP ve Refah) bir araya gelmemiş olması, Erbakan'ın CHP'ye karşı Milliyetçi Cephe içinde yer alması da başka bir önemli ayrıntı. 1978-1979'daki 3. başbakanlığı, bir kaç sıkandalla anılır. İlki en çok oy alan parti olduğu halde, meclisin salt çoğunluğunu ele geçirememesi, ele geçirmek için de on tane adalet partiliye bakanlık vermesi (Güneş Motel olayı); bunlar arasında gümrük bakanı yaptığı Tuncay Mataracı'nın rüşvet alırken yakalanmasıdır. İkincisi gene bu dönemdeki ani ekonomik kriz ve yokluktu. Ben ilk ikisinin TÜSİAD ve derin devlet denen illegal yapıların işi olduğunu düşünürüm. Ecevit'in asıl suçu, Maraş progromudur. Progromun en erken hazrılıkları iki yıllıktır. Sırf progrom için özel bir film (Güneş Ne Zaman Doğacak) yapılmıştır. Katliam günler sürmüş, TRT'de canlı yayınlanmış, ancak bir haftanın sonunda, saldırılar devlet dairelerine ulaşınca, ordu müdahale etmişti. Kıbrıs savaşında, Kayseri hava indirme tugayını üç günde adaya gönderen Ecevit, Maraş şehri için günlerce müdahale edememiştir. Ecevit'in bu tavrı da CHP hesabına yazılmıştır.
Asıl eleştirilecek Ecevit, 12 Eylül sonrasının Ecevitidir. 12 Eylül'ün hemen ardından, askerler tarafından üç parti kuruldu veya kurulup, örgütlenmesine izin verildi; Millyetçi Demokrasi Partisi, Sosyal Demokrat Parti ve Anavatan Partisi. Diğer partiler, beş generalden oluşan Milli Güvenlik Komitesinin vetoları gereği ya kurulamadı, ya da örgütlenemedi. Seçime giren ilk üç partinin genel başkanı emekl, general, üçüncüsü ise 12 Eylül rejiminin başbakanlık müsteşarı Turgut Özal'dı. Atatürk'ün yüz küsur yaşındaki yaveri veto yerken, darbenin bahanelerinden olan, İstiklal Marşının kasten oturularak dinlendiği, MSP'nin Konya mitinginin organizatörü Mustafa Keçeciler, önce milletvekili, sonra bakan oluyordu. Eski politikacılar, eğer seçilmezlerse 1990'a kadar yasaklıydı. (1986'da yapılan bir referandum %60'a 40, oranla yasağı kaldırdı.1977'de İzmir'de MSP'den seçilseydi, Turgut Özal'da yasaklı oluyordu.) Bu dönemde partileri, eski liderlerin, siyasi yasak almamış arkadaşları kurdu ve bunlara EMANETÇİ dendi. Ecevit'in emanetçisi de Ecevit, yani eşi Rahşan hanım oldu ve DSP'yi kurdu.
DSP, yıllarca SHP-CHP'ye sataşarak ve SHP-CHP'nin zayıflıklarından faydalanarak oylarını arttırdı. Önce %10 barajını geçti, sonra solda en büyük parti ve 1999'da ülkede 1. parti oldu. Bu süreçte Ecevit ve DSP, 12 Eylül gibi, tek solcu yada Atatürkçü yanı laiklik savunması, laikliği savunmasının da tek göstergesi, başörtüsü ile uğraşmasıydı. Ben DSP'in iktidar yıllarında öğretmenliğe yeni başlamıştım. Milli Eğitim Bakanlığı, DSP'nin elinde ve Föcöcülerle doluydu. Ecevit'in iktidarı döneminde işçi hakları iyice budandı ve ekonomik krizi bitirmeye, IMF prensi Kemal Derviş getirdi. Bu son döneminde ülkeyi kendi mi yönetti, Hüsamettin Özkan denen karanlık şahıs mı, o da belli değil. Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı'yı türbanı yüzünden mecliste ve kameraların önünde aşağılayıp, kahraman yapması; bunamasının ilerlemesi ve son.
Ben demiiyorum ki, ölüyü kötü analım, sadece Sezar'ın hakkını, kötü manada da Sezar'a verelim. Bugün, yani 9 haziran 2025 itibarı ile Nihat Genç, akciğer kanserinden entübe edildi. Genç'in doksanlı yıllardaki mücadelesini inkar etmeyeceğim. Altı yıldır muhalefete muhalefet etmesi ve son olarak İmamoğlu'nun diplomasının iptalinin Nihat Genç'in fikri olduğunu hep hatırlayalım. Kimsenin acısına oh, sevincine ah demeyelim ama ölmüş yada ölmeye yakın da olsa, yanlışlarını hep hatırlayalım.