israil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
israil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Haziran 2025 Pazar

İRAN-İSRAİL SAVAŞI VE MAVİ VATAN



 12 gün süren son İran-İsrail savaşından çıkarılacak pek çok ders var. Pek çok İsrail hayranı ve Sünnici, İran'ın yenildiği fikrinde. İran, zafer kazanmadı, daha doğrusu her iki tarafta zarar etti ama İsrail, daha çok zarar etti. İran'dan beklentiler düşüktü. Ben şahsen Kürtlerin ve Belucilerin (İran'daki en büyük Sünni grup) isyan değilse bile, infial halinde olacaklarını bekledim, PJAK'ın orta doğu halklarını tüm Kürtlede düşman etmekten başka bir işe yaramayan açıklaması (o da muhtemelen İsrail'in isteğiyle oldu) haricinde ciddi bir olay olmadı. Ben bir karamsar olarak, İsrail'in bu ani saldırısı sonrası İran'ın 1967, 6 gün savaşı sonrası tüm hava kuvvetlerini kaybetmesini falan bekledim. Ben dahil pek çok kişi, yüz binlerce, hatta milyonlarca İranlı'nın Türkiye dahil çevre ülkelere göç etmesini, iltica etmesini bekledi. Tam tersine, Türkiye'de yaşayan pek çok İranlı, ülkesine döndü. İran'ın yaraları ağırdı ama ben dahil herkesten daha azdır muhtemelen. İsrail, maddi kayıptan çok, güvenli ülke imajını kaybetti. Bu açıdan İsrail'in kaybı, uzun vadede daha büyük. Beyin göçü ve vasıflı emek için ideal göç ülkesi olmayacak. İsrail, turizm ülkesi de olamayacak artık. Turizmde kaybeden başka bir ülke de Dubai başta olmak üzere, körfez ülkeleri, artık vurulabilecek bir hedef oldular ve buralara giden turistler, aynı zamanda savaş durumunda kaçma rotasını da öğrenmeli veya buralara turist getiren tur şirketleri, acil durumda misafirlerini kaçırmanın yollarına bakmalı.



Savaşın bitişi, İran'ın, Hürmüz boğazı kapatma tehdidi ile oldu. Çok geniş olmayan Hürmüz boğazı, dünya petrol yolunun can damarı ve alternatifi de yok. İran'ın desteklediği Yemen'li Husi milisler, Babülmendep boğazını kısmen de olsa kapatmaları, hem İsrail, hem de Dünya ticaretini yaralamıştı. Pek çok gemi ve armatör, Babülmendep-Süveyş kanalı yerine, Afrika'nın güneyini, Ümit burnunu dolaşmayı tercih etmişti. Tam da burada İran'ın, bence en büyük güçsüzlüğü olan, denizci bir millet olmaması, tarih boyunca da ciddi bir deniz kültürü olmamasıdır. Bunun en başta sebebi, İran coğrafyasının denize düşmanlığıdır. İran, tarih boyunca sınırları değişmekle beraber, genel anlamda batıda Fırat-Dicle nehirleri, doğuda en fazla İndus nehri, genelde Afgan-Hindikuş dağları, kuzeyde Kafkasya dağları, Hazar denizi, Sirdeya-Amuderya nehirleri, güneyinde de Arap veya İran denizi, bazen de Basra körfezi denen deniz bulunur. Hazar, Dünya'nın tek kapalı denizi olması bir yana,  Elburuz  dağları yüzünden İranlıların bu denize yada bu denizden İran'a ulaşım zordur.  Güney kıyıları ile Şiraz dağları arasında, Bedevileri ve develeri bile yıldıran acımasız bir çöl vardır. Bu sebeple İran, tarihi boyunca denizden istila görmemiş, deniz ticareti de İranlıların ilgisini çekmemiştir. Başka bir sebepte, meşhur İpek yolunun İran'dan mutlaka geçmesi, Kırım'ın Kefe ve Kerç limanlarında düğümlenen kuzey rotasından  çoğu kez güvenli olmamasıdır. İran, güney dahilinden sadece bir ara Sasani imparatorluğu döneminde Yemen'in güneyi, Arap yarım adasının doğusunu fetetmiş, ama Justinyanus vebasından sonra bu bölgeleri terk etmiştir. İlk çağda Akhameniş (Pers )imparatorluğu döneminde İran'ın Akdeniz donanması, Fenike medeniyetinin Sur (Tir) şehir devleti, Halikarnasos (Bodrum) şehir devleti donanması ve Miletos şehir devletlerinin denizcilerinin kontrolündeydi. Bu şehirler Bütük İskender'in ordularının kuşatmalarına aylarca dayandıktan sonra acımasızca yakılıp, yıkıldı,  erkekleri katledilip, kadın ve çocukları köle yapıldı. Denizcilik bu kadar önemlidir. Sasani imparatorluğu ve Büyük Selçuklu Devleti (İranlılar , Selçuk devletini de sahiplenirler)'de Akdeniz'de bir  donanma gücü olmadı. Osmanlı ise bir Akdeniz gücü oldu ancak bir okyanus gücü olmadı.

Modern İran, sınuçta bu günlere deniz gücü olmadı ve bir denizcilik kültürü de olmadı. Bu sorun nerederyse tüm İslam aleminin sorunu. 1967 Altı Gün savaşı öncesinde, ciddi bir deniz-denizaltı gücü, İsrail kıyılarını abluka altına alsaydı, yenilgi bu kadar ağır olmadı. İsrail'in saldırısı da, Mısır ve Suudi Arabistan-Ürdün'ün Akabe körfezi girişini ve İsrail'in güneydeki tek limanı Eliat limanını kapatması tehdidi üzerine başladı. 

Deniz gücü olmak, parasını verip, donanma inşa etmekle (Abdülmecid böyle bir donanma yaptı, Abdülhamit bu donanmayı Haliç'de çürüttü) olmuyor. Denizcilik yapan bir toplum olması, denizcilik geleneği de gerekiyor.

Ek olarak: Bu son saldırıda İran'daki Afganların, muhtemelen Sünnicilik uğruna İsrail ajanı oldukları görüldü. Ülkemize son on yıldır doluşan Afgan, Somali ve Suriyelilerden; üzerine de üniversitelerimize doluşan yabancu öğrencilerden ne kadar eminiz, bu bambaşka bir yazının konusu.



9 Haziran 2025 Pazartesi

MAVİ MARMARA VE MADLEEEN (MAHMUT TANAL)


 


TARİH TEKERRÜR EDİYOR, ADALET YİNE SUSUYOR!

Bugün, Gazze’ye insani yardım taşıyan Madleen gemisine 180 km açıkta saldıran İsrail, 12 insan hakları aktivistini zorla alıkoydu, ülkesine götürdü. Bu insanlık dışı müdahale, sadece bugünün değil, geçmişin de bir sonucudur!
Unutmadık: Mavi Marmara!
2010’da Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda yapılan saldırıda 10 insan hayatını kaybetti. Dönemin AKP hükümeti, 2016’da TBMM’de çıkardığı kanunla İsrailli yetkilileri yargıdan kurtardı.
Üstelik ödenen “tazminat”
hukuken tazminat değil,
“ex gratia”
yani bir “lütuf”,
“bağış”
olarak sunuldu.
Bu anlaşmayla Türkiye, uluslararası hukuku ve kendi vatandaşlarını koruma görevinden vazgeçti.
İsrail, işte o günden sonra “cezasızlık” zırhını giydi.
Bugün Greta Thunberg gibi isimlerin içinde olduğu insani yardım gönüllülerine yapılan hukuksuz müdahalenin temelinde, işte o “bağış karşılığı vazgeçilen adalet” yatıyor!
Bugün yaşananlar bir ilk değil, o yanlış kararların devamıdır!
İsrail’e cesaret veren o anlaşmayı yapanlar da bu hukuksuzluğun ortağıdır!
İnsan hakları aktivistlerini kaçırmak savaş suçudur.
Uluslararası sularda sivillere müdahale insanlığa karşı suçtur.
Türkiye artık sessiz kalmamalı, hukuk ve insanlık adına güçlü diplomatik adımlar atmalıdır!
Adalet satılık değildir,
insan onuru pazarlık konusu yapılamaz!
Mahmut Tanal (Facebook sayfası)