1989 yılında bir kitap, hem Türkiye'yi sallamış, hem de süper satış rakamıyla Türk yayımcılığının üzerindeki ölü toprağının silkelenmesini sağlamıştı. Şimdilerde unutulan bu kitap, Türkiye'ye başkanlık sisteminin ülkemize gelişini on sene geciktiren, Özal ve Demirel'in başkan olmasına engel olmuş kitaptır.
Peki Erdoğan'ın ilk iktidar yıllarında böyle bir kitap yazılamaz mıydı? Yazılamazdı çünkü AKP ilk önce medyayı ele geçirmekle uğraştı. 2010 referandumuna kadar ki AKP yönetimi bayağı demokrattı ama basın holdingleri hareketliydi. Önce, Oktay Ekşi, basın konseyi başkanlığından alındı. Sonra yavaş yavaş medya biçimlendirildi.
Bizim konumuz Turgut Özal. Şimdilerde gençlik onu, ikide bir babamı öldürdüler şovu yapan oğluyla tanıyor, kendisi onun sayesinde epeyce fotoğraflı esperi (caps) konusu oldu.
Turgut Özal, tipik bir siyasal İslamcı bir bürokrattı. 12 Eylül ile beraber partisini kurdu. 12 Eylül generallerinin yok yere veto ettiği onlarca isim arasında sıyrılarak partisini kurdu ve hızla ülke çapında örgütlendi. Özal'ın buraya gelene kadarki yaşamını Çölaşan, bu kitapta çok iyi anlattı. Aylar sonra ve kitap 750 bin bandını aştıktan sonra, üzerine bir de kitabın hasılatını açtıkları davada, 2 ayrıntı hariç (yanılmıyorsam Semra Özal'ın babasının işi ve Yusuf Bozkurt Özal'ın mezun olduğu üniversite) haricinde hiç bir yerini yalanlayamadı. Çölaşan ve yayımcısı, kitapta Özal için, sanki okul arkadaşıymış gibi Turgut deyip, durduğu için bir miktar tazminat ödedi. Kitabın ve davanın hikayesi Turgut'un hikayesi diye başka bir kitaba konu oldu.
Turgut Özal, 1978'de Necmettin Erbakan'ın başkanlığındaki Milli Selamet Partisi adayı olarak İzmir'de seçimleri kazansaydı, 1982 Anayasasının geçici maddesi gereği kendiliğinden vetolu olacaktı. (Bu madde 1986 referandumu ile yürürlükten kalktı, zaten 1990'a kadar süresi vardı. 1990'da, 12 Eylül öncesi siyasilerin yasağı kalkacaktı ama 86 referandumuyla erkene alındı. 12 Eylül anayasasının ilk delinmesiydi.
Özal, başbakanlığı süresince ülkeyi başkanlık sistemine benzer bir şekilde yönetti. Genelde yasa çıkarmak yerine, Kanun Hükmünde Kararnameler ile ülkeyi yönetti. Üç ayda bir, çoğunluğu kendi partisinin milletvekillerinden olan Türkiye Büyük Millet Meclisinden, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi çıkardı.Kendisi zaten hem Süleyman Demirel'in, hem de Kenan Evren'in en sevdiği bürokrat, Türkiye'de halkı fakirleştiren 24 Ocak kararlarının mimarıydı. Bir mimar olarak işine devam etti.
Özelleştirmeler, eğitimde, ve sağlıkta kamu payının azaltılması, tarikatların devlet kadrolarına dolması, askerin konumunun zayıflatılması, yüksek enflasyonlu büyüme gibi icraatlar, hep onun iktidarında başladı. Basında kendisi ile her habere, espriye ve konuya tazminat davası açma ve bundan da para kazanmayı da Özal icat etti.
Cumhurbaşkanı olduktan sonra da, daha yemin etmeden Yıldırım Akbulut'u başbakan olarak atadı. Akbulut, o kadar beceriksizdi ki, fıkralara konu oldu, Akbulut fıkralarında kitaplar yapıldı. Akbulut, hem partiyi yönetemeyip, hem de Özal'a diklenince, Semra Özal'ın öpücüğüyle Mesut Yılmaz, başbakan ve genel başkan yapıldı.
Kendisi zaten kalp hastasıydı. Sık sık Amerika Birleşik Devletleri, Teksas eyaleti Houston kentinde kalp ameliyatı (baypas) oldu. Gene de en sonunda kalp krizinden öldü ve tarih birden değişti. Merkez Sağ denen garabetin ölümü ve aslında kendisinin de öncülerinden olduğu Siyasal İslam'ın yükselişi hızlandı.