28 Şubat 2025 Cuma

GÜNLÜK YAŞAMDAKİ SQUİDE GAME 2 YATIRIM GÖRÜNÜMLÜ KUMAR



 Squide Game'de bir karakter kripto borsası yayımcısı bir Youtuber ona uyup, parasını batıranlardan oluşuyordu. Bazı şeyler yatrım yada birikim değildir, kumardır. Önce yatırım-birikim farkını anlatayım. Yatırım, yaptığınız işle ilgili geliştirmeler yada yen bir iş yeri sahibi olmaktır. Beyaz yakalının işletme mastırı (MBA) yada yüksek lisans-doktora yapması, mavi yakalının yeni bir beceri öğrenmesi (örneğin ağır vasıta ehliyeti alması, yatırımdır. Kestane kebap satıcısının yaz ayları için mısır kaynatma kazanı ve arabası alması, yatırımdır. Pastane sahibinin yeni dükkan açması, yatırımdır. İşinizle ilgili olmayan yerlere para yatırmanızsa birikimdir. Döviz, hisse senedi, kripto ve başka türlü mesleğimizden uzak işlere yatırdığınız paralar, birikimdir. Dar gelirlilerin birikimleri güvenli ve çabuk nakite çevrilebilir olmalıdır. Ani bir nakit ihtiyacınıza, çabucak yardımcı olmalıdır, yaptığınız birikim. Sigortanın karşılamadığı bir tedavi veya uzun süreli işsizlik, bu çağda herkes için büyük tehdir. Gayrı menkuller uzun vadede çok kazandırsa da, nakite çevirmek hem yavaştır, hem de çoğu kez değerinin altında satmanız gerekir. Acil ihtiyaç akçenizi, hisse senedi bile yapmamalısınız, en iyisi döviz ve altındır. Diğer türlü varlıklar, en az bir yıl elde tutulacak şekilde alınmalıdır.

Bir şeyi alıp-satmak, kendi başına bir iştir. Bu şey ekmek yada hisse senedi olabilir. Siz nöbetteyken, dersteyken, muayenedeyken veya bilmem hangi işi yapıyorken o aldığınız şeyin değeri yükselebilir veya çökebilir. Dünyanın en sağlam borsaları da dedikodu ve yönlendirmelere fazlasıyla açıktır, özellikle de Borsa İstanbul. Yıllardır, borsa değeri Koç holding olan, Sincan Organize Sanayideki  güneş paneli fabrikasının hikayesini çok dinledim. Hisse senedinde bu oluyorsa, kriptoda neler oluyor yada oldu, düşünebiliyor musunuz? Kriptolar, fiili bir varlık da değil. Hisse senedi en azından bilmem ne şirketinin, bilmem ne oranına sahip olduğunuzun fiili delili, kripto da o da yok.

Bütün bunları asıl kumar yapan, özellikle küçük birikim sahiplerinin (Bir milyon dolar yada yuro'dan altı küçüktür bence. Ben bu kadar parayı bir arada görmedim.) genelse bu işten anlamaması, çoğu kez anlıyormuş gibi yapmasıdır. Bu birikim sahipleri, medya ve sosyal medyada, işleri onları yönlendirmek olan kişileri dinlerler.  Bu çok eskiden, doksanlar, iki binli yıllarda da öyleydi. O zamanlar yeni atanmıştım ve benden bir kaç yıl kıdemli arkadaşlarım borsada oynuyorlardı. (Adı üstünde oyunuyorlardı.) Bilanço okumayı bilmeleriyle övünüyorlardı. Derken 2001 gibi, meşhur kitapçık fırlatma sonrası ekonomik krizle beraber, büyük bir borsa çöküşü oldu. Ardından da borsada spekülasyon soruşturmaları açılıdı ve pek çok ünlü ismin adı, bu soruşturmalarda geçti. İnternet daha yeniydi, sosyal medya henüz yoktu. Pek çok borsa dergisi ardı ardına kapandı. O zamanlar bir arkadaşım, Mustafa Varuy yüzünden çok para kaybettiğini söyledi. O zamanlar borsa meraklıları NTV seyreder, NTV'de sık sık Mustafa Varuy'a bağlanırdı. Elindeki senetler çok yükselince satmaya karar vermiş ama Varuy, bu yükselmenin üst sınırı yok deyince satmamış ve parası çöp olmuş. Varuy, borsadaki büyük çöküşü görse bile, bunu ilan edemezdi. Gazeteciliğinin yanında, borsa danışmanılığı da yapan, hayatını borsadan kazanan biriydi. (2015'de ölmüş. Yazıyı yazarken merak ettim, google amcaya sordum. )

Atatürk'ün dediği gibi, başkalarından akıl alan milletler, başarılı olamazlar. Bu kişiler için de geçerli. Dizinin 2. sezon karakterlerinden biri de böylesi bir kripto yayımcısı vardı. Yatırım, birikim, çocuk oyunçağı değildir. Kendiniz düşünmeli ve kendiniz keşfetmelisiniz.

27 Şubat 2025 Perşembe

HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL - TEMİZ YAPIN HAPİSHANELERİ BEYLER

 



23 Şubat 2025 Pazar

ASİL NADİR İLE ZENGİNLİĞİN KANUNLARI

 


Bir Arap atasözü, dünyadaki en fakir insanlar, dev gibi orduları beslemek zorunda olan krallardır, der. Fakirlik sözünün anlamını sürekli para düşünmek, para hesabı yapmaksa, bu atasözü doğrudur. Onlara para asla yetmez ve paralarını da diledikleri gibi harcayamazlar. Böyle yaparlarsa başlarına ne geleceğinin en iyi örneği, Asil Nadir'in yaşadıklardır. Asil Nadir'in İngiltere'de, kısa sürede edindiği dev serveti savunmayacağım. Nadir, bu servetini Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'a taşırken, olası soruşturmalar için siyasi koruma da istemişti muhtemelen. Öte yandan biraz düşününce, Nadir'in bu servetini aklayıp, siyasi sığınma alacağı tek ülke Türkiye yada Kuzey Kıbrıs değildi. Nadir'inkinden çok daha karanlık servetlere kucak açan nice ülkeler var. Nadir'in yıllarca yargılandığı ve servetini kaybetmesine yol açan soruşturma, bazı şirketlerin değerlerinin, sahte alımlarla daha değerli gösterilmesi ve buna bağlı olarak da vergi kaçırmaktan ibaret. Kara para aklama ya da Reza gibi uluslar arası ambargoları delme girişimi yok. Zaten uzun süre hapis de yatmadı.

Nadir'in Türkiye ve Kıbrıs'a servet aktarma sebebi masumluğu değildi vatanına bağlılığıydı. Bu sebeple Özal'a güvendi ama Özal vatan sever değil, kompradordu. Amerika ve Avrupa'nın çıkarlarını, Amerikalılar ve Avrupalılardan önce düşünürdü. Nadir, Özal'a fazla güvendi. Özal, Nadir'in parasıyla kendine yandaş medya kurdu. Nadir medyası, Özal ve AKP'ye çalıştı ve sol partilere radikal düşmanlık yaptı. Nadir, Kıbrıs'a da yatırımlar yaptı, diğer yandan medyasıyla Denktaş'a muhalefet etmeye başladı. Sürdüremeden bitti. Gene de sonunda Denktaş'ın Kıbrıs'ına sığındı çünkü, Denktaş vatan severdi.

Nadir olayından da anlıyoruz ki zengin de olsanız, her istediğinizi yapamıyorsunuz. İngiltere'den kazandığınız paraları, Türkiye yada Kuzey Kıbrıs gibi yerlere aktarırsanız, sonunuz birden geliyor. İngiltere gibi ülkeler bunu kabul etmiyor. Asil Nadir, bir günde servetini kaybetti ama ne ilginçtir ki Türkiye ve Kıbrıs'taki yatırımları, Özal'a yakın iş insanlarının eline geçerek, çalışmaya devam etti. 

Gene de ne kadar iktidara yakın olursanız olun, kompradorlara güvenmeyin.

17 Şubat 2025 Pazartesi

GÜNLÜK YAŞAMDAKİ SQUİD GAME 1 SANAL KUMAR

 




Squid Game'in 2. sezonunda bir şey fark ettim ki, pek çok insan, çocuk oyunu zannettikleri şeyler yüzünden başlarını yakıyor. Pek çok şeyi çocuk oyunu sanıyor ve ölüme gidiyor. Ben bunlarıi öğretmen alışkanlığı ile sıra ile anlatacağım:

1)Kumar: Pek çok insan, kumarı çocuk oyunçağı sanıyor. Kumar ouyunları aslında çocuk oyunu diyeceğimiz oyunlarda, büyük paraların dönmesidir. Pek çoğu iskambil destesi ile oynanır. İskambil desteleri, üzerine resimler ve rakamlar basılmış karton parçalarıdır. Bu karton parçaları ile çocukların oynadığı pis yedili adlı oyun, jokerlerle beraber iki deste kağıtla oynandığında adı yanık olur ve özellikle köy kahvelerinde ocak söndüren bir kumar oyunu olur. Üstelik öyle gıcır gıcır kağıtlarla da oynanmaz, çoğu kez çok kullanılmaktan hamurlaşmış kağıtlarla oynanır, karma karışık hesap sistmei vardır. 

Sayın okurlarım, kumar oyunuyla kazanç beklentisi, matematik bilimine aykırıdır. Kumarda kazanma ihtimaliniz her zaman düşüktür ve bu oyunların en yenisi elli-altmış yıllıktır, çoğunun geçmişi zannetiğinizden eskidir. 1920'li, 30'lu yıllarda emekleyen psikoloji-psiyatri bilimi, kumarbaz davranışları üzerine inceleme yapmış, kumarhanecilerin isteği üzerine. Binom açılımına Pascal üçgeni denme sebebi,  Fransız matematikçi  Blaise Pascal, binom açılımını kumarhanelerin faydasına bir formül hale getirmesidir. Kendisi 1662 yılında ölmüş, kumarhanelerin bilime ilgisi o yıllarda varmış. Bunun bir de dijital olanları var. Geçenlerde otobüste yanımda oturan birisi, kocakarıların vakit geçirmek için oynadığı şeker patlatma (Candy Crush) oyununda, gözümün önünde altmış beş (65 ) yoro parayo beş dakikdan kısa sürede kaybetti. Yan yana getirilecek şeker kalmayınca, 5 ve 10 yuroluk bombalar aldı.

Bunun bir de spor bahisleri ve at yarışları gibi konular var. Orada da matematik olduğu gibi, hile-şike olgusu da var. Bununla ilgili nice operasyonlar yapıldı, oradan da size para kalmaz. En komiği de, illegal sitelerde kumar parasını alamamak ve hatta bunun için şikayette bulunmak.

Ben hayatım boyunca kumarhane yada benzeri yerlere gitmediğim gibi, çay parasından daha öteye de iskambil oyunu da oynamadım. Kırıkkale'den ayrıldığımdan, yani 2012'den beri hiç iskambil oyunu ile oynmadım. Kırıkkale'deyken arada sayısal loto da oynardım, sonra onu da bıraktım. Beypazarı'ndayken arada piyango bileti alırdım, uzun zamandır onu da bıraktım. Hayatımda iki kararım kumardı, ilkinde kazandım, ikincisinde kaybettim. İlki 2011'de alan değişikliği yapıp, Anadolu Öğretmen Liseleri, Öğretmenlik Bilgisi Öğretmeni olmaktı. Bu kararımla Ankara iline girdim ve gene bu kararla fen lisesi öğretmeni oldum. İkincisi de Kılıçdaroğlu'nun smzüne uyup, ilk sene uzman öğretmenlik sınavına girmemekti, bir yıl boyunda %25 ve daha az maaş aldım. Yıllar sonra anladım ki ilk kararım da kumardı, üç sene sonra öğretmen liselerin kapattılar ve ben bu branşta sadece beş sene kaldım. Kırıkkale'de kalabilir, bir yere gidemeyebilir, şehrin kenar mahallesinde bir lisede kalabilirdim.

Yazı uzadı, yatırım görünümlü kumar, sonraya kaldı.

15 Şubat 2025 Cumartesi

VEHBİ KOÇ'UN KENAN EVREN'E MEKTUBU

 



“Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatını teçhiz ederek ve kuvvetlendirerek imkanlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler göz önünde bulundurulmalıdır. DİSK’in kapatılmış olmasından dolayı bir kısım işçiler, sendikal münasebetler yönünden bekleyiş içindedirler. Militan sendikacılar bu işçileri tahrik etmek ve faaliyeti devam eden sendikaların yönetim kadrolarına sızarak kendi davalarını devam ettirmek niyetindedirler. Bu durum bilinmeli, hazırlanacak kanunlarda gerekli tedbirler alınmalıdır. Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, Kürtlerin, Ermenilerin, birtakım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır, bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri mutlaka engellenmelidir. Zatıalilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim.''

KAYNAK: https://haber.sol.org.tr/turkiye/12-eylulu-en-net-anlatan-mektup-emrinize-amadeyim-247389

https://onbinkitap.blogspot.com/2023/12/teflon-tusiad-ve-teflon-kaplamalari.html

13 Şubat 2025 Perşembe

SİGARA VE KURTLAR VADİSİ



 Kartaltepe'de, 78 insanın öldüğü facia, nereden tutsak elimizde kalıyor. Cehaletin ve vahişiliğin elinden, zenginliğinizle de kurtulamayacağınızı göstermiştir. Geceleği bin  yuro ve daha fazla olan otelde bile ölüm sizi bulabiliyor. Ölen insanların çoğu, yüksek ücretli ve uçurum manzaralı üst katlardaydı ve süit denen, bir kaç odadan oluşan bu birimlerin ücreti, hele de yarıyıl tatilinde zirvede, belki de iki bin yurodan fazlaydı. Bu paranın tam pansiyon olduğunu varsaysak bile, öğle yemeği ve mini barlara dadanan çocukların harcamaları ile faturalar kabardıkça kabarır. Otellerde lokanta kısmı genelde giriş katında olur, gelen-geçen de yesin diye ama bu otelde üst katlardan birine konmuş ki, yüksek ücret veren müşteri memnun olsun. Otel tam bir doğulu ahlaksızlığı anıtı. Hani diyorlar ya, batının ahlaksızlığını almayalım; önce doğunun ahlaksızlığından kurtulalım. Gösteriş zirvede ama güvenlik sıfır. Otelde Michelin yıldızlı aşçı (rahmetli Eslem Uyanık) bile var ama duman sesnsörü ve yağmurlama yok. Bu Michelin yıldızını, aynı isimde lastik firması bazı lokantalara ve aşçılara veriyor ve en ufak hatada geri alıyor. Otel sahibi aylık gelirim yüz bin lira demiş ama o parayla Michelin yıldızlı aşçı çalıştıramazsın. Muhtemelen yazın çok daha fazlasını alıyordur ve 21 yaşında çalışmayacağım da, başka ne zaman çalışacağım diye kış sezonuna buraya gelmiştir. Kızın adını reklamlarda da kullanmışlardır. Michelin yıldızlı şef çalıştırıyoruz diye. Kızın İnstagram hesabı birbirinden güzel yemek fotoğraflarıya dolu.

Otelde duman dedektörü ve yağmurlama sisteminin olmamasının birinci nedeni, müşterilerin sigara içmesiydi. O kadar para verdiler, sigara da mı içmesinler, zihniyetidir bu. Geri kalmış ülkelerde kanunlar zenginler içindir. Zenginler, politikacılar ve diğer bazı kişiler yasadan ne kadar muafsa, yargıda eşitlik ne kadar yoksa, ülke o kadar geri kalmıştır. Hele de zenginlerin özel yaşam alanları olan evlerinde ve otellerinde kontrol ne kadar azsa, o kadar az gelişmişlik vardır. Diğer taraftan ülkemizde sorunun asıl garipliği, ülkemizde alkole karşı gösterilen tahammülsüzlüğün, sigaraya karşı olmaması. Muhafazakar insanlar, Tekel idaresi tarih olduğu halde tekel bayi denen alkol satışı yapan yerlerden diğer ürünleri de almazken, dükkanında bira gördüğü esnafla alış-verişi keserken, sigarayı bu kadar hoş görüyle kabullenmesi. Sigara ve alkolün tüketimini azaltmak isteyen iktidarın, uyuşturucu tüketimini astronomik oranda arttırmayı başarmasıysa, daha bir ironik. Fark ettim ki sigara yasaklarına karşı devletin baskısna rağmen son üç yıldır falan, sigara tüketimi, elektronik sigara ve sarma tütün şekli ile gene artışta ve sigara içenler, izmaritleri konusunda daha da fütursuz, söndürmeden yola atıyorlar. Ben bunun sebebinin Kurtlar Vadisinin, internette, özellikle Youtube'daki artan popülerliğine bağlıyorum. Bu dizi, televizyonlarda sigara ve alkol görüntülerinin buzlanmasının sebebi. Bir ara her bölümü duman altıydı. Dizinin sigara kartellerinden, el altından para aldığı çok belliydi. Bu yazıyı okuyan sayın insanlar; sigara kartellerinin üç kuruş rüşvetine hayır diyemeyenlerin, derin devletin sırlarını ve dünya siyasetinin gerçeklerini size vereceğini mi sanıyorsunuz? Bu dizinin yapımcıları, bir hafta önesinden Kaşif Kozinoğlu'nu öldüreceklerini ilan edip, sonra öldürdüğünü unuttunuz mu? Dizide adı geçen KGT, MİT'in içinde MİT'ti Tansu Çiller tarafından kurulmuştu. Oysa dizide ne Çiller var, ne de Çiller'in kocası ve o zamanların bazı medya kuruluşlarının 'ENİŞTE' adını verdiği Özer Çiller var. Abdullar Çatlı ise Susurluk kazasında ölen arkadaşı ve polis müdürü Hüseyin Kocadağ ile aynı kazada ölen metresi Gonca Us yok. Kazadan yaralı kurtulan Sedat Bucak ise farklı adlarla dizide Polat Alemdar (Çatlı)'nın düşmanı olarak göründü.

Bu dizi ve pek çok dizinin üzerinde örtülü-gizli bir yasak olması gerektiğine dair bir şeyler yazacaktım ama fark ettim ki aslında gizli bir teşvik var, bu teşviğin de çok fark edemediğimiz bir anlamı var. Kapitalizm, 1943 Sicilya harekatıyla faşizme yeni bir görev verdi.  İktidara gelmeyecek ancak kapitlaistlerin çıkarlarını, kendi çıkarlarıymışcasına savunacak, komünizmin, sosyalizmin ve her türlü sol akımın güçlenmesini engelleyecekti. Bunu da bedava yapamazdı. Sonuçta İtalya'dan başlayarak, önce NATO, sonra Latin Amerika'da ve tüm Amerikan yandaşı ülkelerde mafya organizasyonları, faşizan örgütlere verildi. Bu örgütler fazla olduklarında, arada tutuklamalar ve operasyonlarla budandı. Amerikan film sanayisi ve diğer film-dizi üreticileri de mafyayı gösterişli,  birbirine sadık, cesur insanlar topluluğu olarak gösterdi. Gerçekte mafya, para odaklı,  bunu da illegal ve gayrıahlaki yollardan elde etmekten çekinmeyen, birbirlerine de düşman insanlar topluluğudur. Bu güvensizlik sebebi ile evlilikler yolu ile büyüme, akrabalara ile çalışma odaklıdır ve bu kişiler akrabalarını da ilk fırsatta satarlar. Polis kadar, birbirlerine de düşmandır. Kurtlar Vadisi gibi dizilerde, mafyayı devletin yada derin devlet denen oluşumların bir parçası gibi gösterdi. İnsanlar mafyanın arkasında istihbarat aradı. Pek azının arkasında istihbarat vardır ve varsa da geçici olarak vardır. Genelde arkalarında rüşvet verdikleri kamu görevlileri vardır.

Mafya ile mücadele için, mafya filmleri ile de mücadele şarttır. Son olarak mafya komedilerine değineyim. Mafya liderleri, kolay kandırılan, komik karakterler değildir, ellerinden öyle kolayca kurtulamazsınız. Mafyayı komedileştirmek de onu masumlaştırmaktır ve bilinçli yapılmaktadır.

7 Şubat 2025 Cuma

TECRÜBE YANILGISI , DEVLET YÖNETİMİ VE TEK ADAMLIK



 Almanlar zeka, tecrübenin yerini tutmaz derler. Büyük ölçüce haklıdırlar. Çocukken dediğimiz gibi, tecrübe, yenilen kazıkların bileşkesidir. Kitaptan okumayla, ders dinlemeyle öğrenilmez. O acıyı tadacaksın, o azarı, cezayı, dayağı yiyeceksin. Bu açıdan tecrübe, sadece duyuların değil, duyguların ve yeni çıkarımlarda bulunmanın akıl bilgisidir de. Sadece olayı yaşamak yetmez, olaydan gerekli dersleri çıkarıp, doğru çıkarımlar yapabilmektir. Değilse kedilerden kasap olurdu. Bu da demektir ki, her bunağa  pir demşyeceksiniz. Kim bunak, kim pir, buna da kendiniz karar vereceksiniz, düşünerek tabi.

Diğer yandan tecrübe ile ilgili en kötü düşünce, onun mükemmel olduğu zannıdır. Psikolojide tecrübeye takılma denen bir terim vardır. Bireyin her şeyi tecrübeleriyle değerlendirmesi sebebiyle, gerçekleri yada yeni çözüm yollarını görmemesine, tecrübeye takılma diyoruz. Bu tecrübeye takılma, eğitimde, özellikle psikomotor öğrenmede, geriye ket vurma adını alıyor. Psikiatrik mesele olmaya başlar gibi olduğunda da, öğrenilmiş çaresizlik adını alıyor. Öğrenilmiş çaresizliğin en yaygın örneği, erkeklerin, bu kız bana bakmaz fikridir. Bu fikir erkeklerde öyle yaygındır ki, pek çok kadın, güzel olduğu için yalnız kalır. Dünay genelinde  kendisini, özellikle fakirlikten dolayı veya başka bir  sebepten dolayı kadınların kendileri ile ilgilenmeyeceğine inanan o kadar çok erkek var ki, uluslar arası bir adı bile var: incel. Bir de bu incellerden bazıları, biraz para sahibi olunca, tüm kadınların kendisine hayır diyemiyeceğini sanır. 

Tecrübe ile ilgili asıl lanet, kişiye verdiği ben her şeyi biliyorum ve ben bunu da atlatırım duygusudur. Bu duyguyla güvenliği (iş güvenliği) göz ardı etmesi ve gereksiz risklere atılması durumudur. Askerlik on sekiz ayken, en çok kaza yapan askerlerin son üç ay olan, o dönemki sistemle en üst tertip askerlerdi. Bu askerler genelde, gazinoda televizyonun dibinde, kantinde hakları olmadan sıranın dibinde olurlar, nöbetten düşmüş, silahlarını teslim etmiş, elleri cepte, kepleri yukarıda, dolaşıp, dururlardı. (Bu durum o birliğin konumunun kritikliğine ve komutanların tavrına göre değilirdi.) Bizim alayda bir başçavuş vardı, bu durumlarda, evladım, sen on beş aylık askersin, ben on beş yıllık askerim derdi. Ben de on beş bin yıllık asker de olsanız, tedbiri bırakmamanız, çok biliyorsanız bile bir bilmeyene danışmanız gereklidir.

Bu tecrübe sonucu aşırı özgüveni ben en fazla, aynı kurumda uzun süre görev yapan yöneticilerde görüyorum. Lafa ben şu kadar yıldır burada müdürüm diye başlarlar. Her türlü soruna karşı savunmaları budur. Görevden alındıktan yada emekli olduktan sonra da o kadar yıl orayı yönettim diye kendilerini savunurlar. Yakalanmayan, yakalansa da ceza almayan suçular da, bu bahane ile masumiyetlerini savunurlar. Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarında (odalar, barolar, sendikalar gibi meslek örgütleri) yıllardır değişmeyen başkanlar vardır. Onlara da bu kadar zamandır başta kalmalarını, başarı olarak gösterirler.,

Tecrübe yanılgısı politikacılarda da vardır ve hatta onlarda daha fazladır. Bu yüzden bir politikacıların, hele de  diktatörlerin uzun süre iktidarda kalması tehlikelidir. Tek adam yönetimleri kumarbaz gibi davranır. Yenildiğinde, tamamen tükenene kadar savaşır,  Enver Paşa ve Hitler gibi.  Her ikisinin de en başlarda başarıları vardı. Enver, ikinci Balkan savaşında, Edirne'yi geri almıştı. Hitler'de Fransa, Norveç ve Balkanları kolayca istila etmişti. Gene de son ana kadar yenilgiyi kabul etmek istemediler.

Buna dair pek çok örnek var, ben en sonuncuyu söyleyceğim, Beşar Esat (ya da Esed, ne derseniz deyin.)'ın iki haftada kolayca yenilmesinin sebebini anlayamamıştım. Eve, Beşar iç savaşı kazanıyor gibiydi en azından uzaktan öyle görünüyordu (yada ben ve benim gibilerin bakarkörlüğüydü.) Kazansa bile 1953'de Musaddık'ı devirdikten sonra İran'a geri dönen Şah Muahmmed Rıza Pehlevi (Şah dediysem, adı şah, yoksa kendisi BP ve Exoon'u yöneten yerel memurdu.) gibi artan zorbalıklarıyda ülkesinda konumu daha da zayıflayacak ve gene kaybedecekti.  Le Monde Diplpmatique'in Türkçe baskısında konu ile ilgili makale bulunca, bu konuyu daha net anladım. Meğer ana müttefiği Rusya,  Beşar'a, muhaliflerle uzlaşması için baskı yapıyor, Beşar'da oralı olmuyormuş. Beşar'ın birlikleri de pek savaşmıyor, Rusya, İran, Lübnan Hizbullah'ı ve Iraklı gönüllüler (paralılar) gibi müttefiklerini savaştırıp, kendi ordusu da yağma yapıyormuş. Tahminim 2024 Aralık ayında Ukraynalıların, Rusya'nın canına tak etti çünkü Ukraya cephesi, Rusya için daha önemli. Rusya'da, muhaliflerle anlaşmayı seçti. Beşar'a da ailesiyle bir kargo uçağına binip, mülteci olmak kaldı.

Büyük Hukuk filozofu Montesquieu'nun da dediği gibi, güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır.  Ben de diyorum ki, güç aptallaştırır, mutla güç, mutlaka aptallaştırır.