Cecil John Rhodes isimli İngiliz (1853-1902), kırk dokuz yıllık kısa hayatına pek çok kötülük sığdırmış, sömürgeciliğin görünen yüzü olmuştur. On yedi yaşında, verem tedavisi için geldiği Güney Afrika'nın efendisi olmuştur. O kadar ki, bugünkü Malavi'ye Doğu Rodezya, bugünkü Zambiya'ya Kuzey Rodezya, bugünkü Zimbabve'ye Orta Rodezya ve bugünkü Botsvana'ya Güney Rodezya denmiş; Zimbabve'nin resmi adı, 1965-79 arasında Rodezya olmuştur. Bu kadar geniş alanlara adını veren Rodesh, benim şahsi tahminimce adını Rodos adasından almış olabilir.
İngilizler, daha doğrusu İngiliz ordusu, Afrika'nın iç bölgelerine, Rodesh'in De Bears elmas ve De Bears madencilik şirketlerinin çıkarları için girdiği gibi, 1899-1902 arasındaki Boer savaşı da onun şirketinin çıkarlarını savunmak için yapılmıştır. Bu savaşta İngilizler 8 bin kadar savaşta, 13 bin kadar hastalıkta ( Afrika'nın ölümcül sıtması), bin kadar kayıp, 23 bin kadar yaralı (onların da çoğu sıtma ve benzeri hastalıklar) 45 bin kadar kayıp vermiştir. Bu kayıp, İngilizlerin, Napolyon savaşları ile Birinci Dünya savaşı arasında en çok kayıp verdikleri savaştır. Genelde böl-yönet ve paralı asker kullanarak savaşan İngilizler, çoğu kez, deniz haricinde öyle büyük çaplı savaşlara girmemişlerdir. İngilizlerin meşhur tarihçisi Arnold Joseph Toynbee, İngiliz imparatorluğunun geri çekilişini bu savaşla başladığını yazar. (Kendisi Ermenilerle ilgili olarak Türkleri suçlayan meşhur Mavi Kitap'ın da yazarıdır) Jack London'ın Ezilenler kitabına göre ( Bu kitap London'ın gözlemlerine dayandığından roman değildir), bu savaştan sonra terhis olan askerlerin çokluğu, İngiltere'de işsizliği arttırmıştır.
Kendisi hayatı boyunca evlenmemiş, çocuk sahibi de olmamıştır. Roman yazarı Wilbur Simith'e göre de bir homoseksüeldir. Ölünce de mirasını, kendisinin çıkarları için savaşan İngiliz devletine ve milletine değil, Güney Afrika hükumetine bırakmıştır. Güney Afrika hükumeti de aslında kendi şirketinden farklı değildir. Aslında Rodesh, mirasını kendi uşaklarına bırakan bir efendidir.
Kendisi sadece kapitalistçe eylemleri değil, fikirleri ile de kötülük kaynağıdır. En başta ırkçıdır ve ona göre beyaz adam, tüm insanlığa hükmetmelidir. Diğer ırkların, özellikle de Afrikalıların mutluğu beyaz adama itaattir. Kendi çıkarları bozulunca, beyaz ırktan Boerlere savaş açmaktan da çekinmemiş, İngiliz ordusu Boerlerle mücadele edemeyince, kadın ve çocuklara saldırmış, ilk toplama kamplarını inşa ettirmiştir.
Johannesburg ile İskenderiye'yi demiryolu ile kurma planı üzerine çizilen bir karikatür, onu konu edinen en ünlü sanat eseridir. Etkisi halen sürmektedir. Zimbabve, Rodezya adı ile ve onun fikirlerine göre, nüfusu yüzde biri bile olmayan beyazların egemenliğinde bir devlet olarak kuruldu ve dünyada hiç bir ülke tarafından tanınmadı. Daha sonra benzer bir yönetim (Apartheid), uzun yıllar Güney Afrika'da geçerli oldu.
Güney Afrika'daki Rodesh'in izleri, Apartheid rejimi yıkıldıktan sonra başlıyor. Yavaş yavaş heykelleri kaldırılmaya, adını taşıyan yerlerin adları da yavaş yavaş değişti ve değişiyor. Rodesh ile ilgili yazılmış çok kitap olsa da, Türkçe'ye çevrilmişi (Wilbur Simith'in romanları dışında)
Batıyı ve beyaz adamları anlamak, Rodesh gibileri anlamakla başlar.