10 Ekim 2024 Perşembe

KURAN AYETLERİNİN İSİMLERİNİN TÜRKÇESİ-YAKUP DENİZ



İslam’ın kitabı Kur’an’da (6236- 6234- 6666) Ayet VAR DERLER..
İslam inancına göre, Allah’ın sözleri olan Ayetler, Peygamber Muhammed’e, Melek Cebrail tarafından ve Vahiy yoluyla gönderilmiştir.
570-632 yıllarında yaşadığı söylenen ve 40 yaşında Peygamber olan Muhammed (bana göre Mekke'de yaşadığı tamamen safsata) döneminde Kur’an’ın tamamı yazılı bir kitap haline getirilmemiştir.
Kuran Osman zamanında kitap olarak toplandığı söylenir.
Osman (644-656) döneminde, Kur’an yazılı kitap haline getirildi denilir.
Dostlar,
Kur’an’daki 6236 Ayet ya konularına ya da indirildikleri zamana göre kümelere ayrılmıştır. Bu kümelere SURE adı verilmiştir ve 114 sure bulunmaktadır.
Sure isimleri, Kur’an’ın yazılımı sırasında Araplar tarafından verilmiştir.
Bunun anlamı şudur ki Arapça sure isimleri, Allah’ın sözleri değildir!
Dostlar, Ayetleri Türkçeye meal eden ilahiyatçı dinciler surelerin isimlerini TÜRKÇEYE BİLEREK ÇEVİRMEMİŞLERDİR.
Araplar tarafından verilen SURELERİN Türkçe karşılıklarını YAZIYORUM: :
ARAPÇA İSİMLER…………………..TÜRKÇE İSMLERİ
1. Fatiha ………………………………………. Açılış
2. Bakara ……………………………………… Sığır
3. Âli İmran ……………………………………İmran Ailesi
4. Nisa……………………………………………Kadın
5. Maide…………………………………………Sofra
6. En’Am ……………………………………….Davar
7. Araf ……………………………………………Orta Yer
8. Enfal ………………………………………….Ganimetler
9. Tevbe …………………………………………Tövbe
10. Yunus ……………………………………….Yunus
11. Hud …………………………………………..Hud
12. Yusuf …………………………………………Yusuf
13. Rad ……………………………………………Gök Gürültüsü
14. İbrahim ………………………………………İbrahim
15. Hicr …………………………………………….Hicr
16. Nahl ……………………………………………Bal Arısı
17. İsra ……………………………………………..Gece Yürüyüşü
18. Kehf …………………………………………….Mağara
19. Meryem ……………………………………….Meryem
20. Ta-Ha ………………………………………….Sırlardan bir sır.
21. Enbiya ………………………………………….Peygamber
22. Hac ………………………………………………Hac
23. Müminin ……………………………………….İnananlar
24. Nur ……………………………………………….Işık
25. Furkan …………………………………………..İyiyi KötüyüAyıran
26. Şuara …………………………………………….Şairler
27. Neml ……………………………………………..Karınca
28. Kasas …………………………………………….Tarihi Olaylar
29. Ankebut …………………………………………Dişi Örümcek
30. Rum ………………………………………………Romalılar
31. Lokman…………………………………………..Lokman
32. Secde………………………………………………Secde
33. Ahzap …………………………………………….Hizip/karşıtlar
34. Sebe ……………………………………………….Sebe
35. Fatır ……………………………………………….Yaratan
36. Yasin …………………………………………….Ya-Sin
37. Saffat ……………………………………………..Dizinler
38. Sad ………………………………………………..Sad
39. Zümer ……………………………………………Topluluklar
40. Mümin …………………………………………..İnanan
41. Fussilet …………………………………………..Açıklanmış
42. Şura ……………………………………………….Danışma
43. Zühruf ……………………………………………Gösteriş
44. Dühan …………………………………………….Duman
45. Casiye ……………………………………………..Diz Çöküş
46. Ahkaf ………………………………………………Kum Tepeleri
47. Muhammed ……………………………………..Muhammed
48. Fetih ……………………………………………….Fethetmek
49. Hucurat …………………………………………..Odalar
50. Kaf ………………………………………………….Kaf
51. Zariyat ……………………………………………..Tozutup savuranlar
52. Tur ………………………………………………….Sina Dağı
53. Necm ……………………………………………….Yıldız
54. Kamer ………………………………………………Ay
55. Rahman ……………………………………………Merhametli
56. Vakıa ……………………………………………….Olay
57. Hadid ………………………………………………Demir
58. Mücadile ………………………………………….Tartışma
59. Haşr ………………………………………………..Yığınak
60. Mümtehime ……………………………………..Sorgulanan
61. Saff …………………………………………………..Saf Tutma
62. Cumua ……………………………………………..Cuma (Toplanma)
63. Münafıkın …………………………………………İkiyüzlüler
64. Teğabün ……………………………………………Aldanış
65. Talak ………………………………………………..Boşanma
66. Tahrim ……………………………………………..Yasaklama
67. Mülk …………………………………………………Yönetim
68. Kalem ……………………………………………….Kalem
69. Hakka ……………………………………………….Gerçekleşen
70. Mearic ………………………………………………Yükseliş Yolları
71. Nuh …………………………………………………..Nuh
72. Cin ……………………………………………………Cin
73. Müzzemmil ……………………………………….Bürnen
74. Müddenir ………………………………………….Gizlenen
75. Kıyamet …………………………………………….Diriliş
76. İnsan ………………………………………………..İnsan
77. Mürselat ……………………………………………Gönderilenler
78. Nebe …………………………………………………Haber
79. Naziat ………………………………………………Söküp Çıkaranlar
80. Abese ………………………………………………Surat Asma
81. Tekvir ………………………………………………Dolama
82. İnfitar …………………………………………….. Yarılma
83. Mütaffifin ………………………………………..Kandırılanlar
84. İnşikak …………………………………………….Parçalanma
85. Büruc ………………………………………………Burçlar
86. Tarık ……………………………………………….Delip Geçen
87. A’la ………………………………………………….Yüce
88. Gaşiye ……………………………………………..Kuşatan
89. Fecr …………………………………………………Tan Vakti
90. Beled ……………………………………………….Şehir
91. Şems ………………………………………………..Güneş
92. Leyl …………………………………………………Gece
93. Duha ……………………………………………….Kuşluk Vakti
94. İnşirah …………………………………………….Ferahlık
95. Tın …………………………………………………..İncir
96. Alak …………………………………………………Asılıp Tutunan
97.. Kadir ………………………………………………Kudret
98. Beyine ……………………………………………..Kanıt
99. Zizal ………………………………………………..Deprem
100. Adiyat ……………………………………………Nefes Nefese Anlatanlar
101. Karia ……………………………………………..Şiddetli Sel
102. Tekasür ………………………………………….Çokluk Yarışı
103. Asr ………………………………………………..Zaman
104. Hüzeme …………………………………………Dedikoducu
105. Fil ………………………………………………….Fil
106. Kureyş ……………………………………………Kureyş Toplumu
107. Maun ……………………………………………..Yardımlaşma
108. Kevser …………………………………………….Bolca Güzellik
109. Kâfirun …………………………………………..İnkarcılar
110. Nasr ……………………………………………….Yardım
111. Tebbet …………………………………………….Diken
112. İhlas ………………………………………………Allah’ın Birliği
113. Felak ………………………………………………Yararak Çıkarmak
114. Nas …………………………………………………İnsanlar
Değerli insanlar düşüne biliyor musunuz! Ülkemiz on yıllardır kendilerini milliyetçi, muhafazakar, dinci olarak tanıtan yöneticiler şu gün oldu hala çocuklarımıza Arapça Kuran ezberletmeye çalışılmaktadırlar. Türkçeyi isteyerek ve bilerek din alanında kullanmaktan kaçınmaktadırlar. Bu dünyada anlamadığı bir dilde yazılmış kitaba iman eden ve inandığı Tanrısı ile yabancı dilde konuşmaya çalışan tek milletiz.
Ne zaman yetEr artık diyeceğiz?

YAKUP DENİZ-YOUTUBE TOPLULUK SAYFASINDAN ALINDI

9 Ekim 2024 Çarşamba

PİYASALARIN OLİGOPOLLEŞMEYE VE MONOPOEŞMEYE MEYLİ KURALI



 Dünyanın en büyük palavrası, piyasanın gizli eli kanunudur ve neredeyse tüm iktisat bilimi bu palavraya dayanır. Kurucusu Adam Simth dahi buna inanmamış, İskoçya gümrük bakanıyken, İngiltere'den gelen ucuz kumaşlara fahiş gümrük uygulamıştır. Dünyada tam rekabet piyasası çok azdır. Üniversitede iktisat hocamız, dünya buğday piyasasının tam rekabet var sayılır. Yani o da şüpheli. Adam Simith, denilene göre antik İran (Pers-Akhamenid) devletinden almış bu ilkeyi. Yunanlılar, İranlılarla ilgili pek çok yanlış bilgi ve önyargıya sahiptir. Mesela Lidya kralı Krezüs'ün, Pers kralı büyük Kiroisos tarafından diri diri yakılmak üzereyken Solon'un adını söyleyince son dakikada kurtarılarak, nedenini sormuş, konuştuktan sonra onu danışmanı yapmıştır. Bu olayı anlatan testi resimleri de vardır. Oysa Persler Zerdüşt'tü ve Zerdüşler  için ateş kutsaldı ve insan ceseti, ateşi kirletirdi. Bu yüzden cesetleri sessizlik kulelerine koyup, akbabaların yemedi beklenir yada ceset başka türlü yok edilirdi. Dolayısı ile Yunanlıların, Persler ve diğer milletlerle ilgili anlattıkları ve diğer Avrupa milletlerine anlattıkları, büyük ölçüde duyum, dedikodu ve hatta palavra. Meşhur Yunan tarihçisi Herodot  bile, bazı yerleri, buraları da aptallar inansın diye yazıyorum diye özetlemiştir. Persler, Mısır'ı üç kere işgal etmiştir. Mısır, antik çağda Doğu Akdeniz yada Orta Doğu dediğimiz bölgenin buğday deposuydu. Yunanlıların zenginliği, Mısırlılara zeytinyağı ve şarap satıp, buğday almasıydı.  Antik Pers devletinde, tam rekabet piyasası diye bir şey, çok mümkün değildi. 

Tarih oyunca piyasanın gizli eli, piyasaları oligopol piyasa haline getirdiğini görürüz. Rekabet, Darvinci evrime uygun olarak, güçsüzlerin yok olmasına, belli güçlerinde ayakta kalmasına sebep olur. Devletin piyasalara müdahale etmemesi diye bir şey yoktur. Devlet piyasalara müdahale etmezse, piyasalar devlete müdahale eder. Rusların dediği gibi, sen siyasetle ilgilenmezsin ama siyaset seninle ilgilenir. Devlet, bizim üzerimizdeki en büyük güçtür. Kimse bu güçten vazgeçmez. Hele günümüzün büyük şirketleri, dolar milyarderleri ve milyonerleri: piyasa kendisini toplasın, biz zarar etsek de olur, devlet müdahale etmesin, diyebiliyor mu? Hiç bir büyük yatırımcı, piyasaların (o da ne demekse) yatışmasını beklemez. İşçi, esnaf ve çiftçiler de, her an siyasete müdahale için örgütlü olmalı, monopolleşen oligarklara karşı savunma, icabında saldırı durumunda olmalıdır. Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkelerde sorun, sendikaların, kooperatif ve diğer örgütlerin, devrimlerden sonra pasifleşmesiydi. Devrim olması demek, her şeyin sonsuza kadar mutlu olması demek değildir.

Devlette piyasalardaki oligarklaşmaya karşı dikkatli olmalı, halkı oligarklara ezdirmemelidir. Devlet, bir kişi değil, bir kurumdur. Madem ki demokrasi, halkın rejimidir. Halk daima yönetime müdahaleye hazır olmalıdır.

7 Ekim 2024 Pazartesi

SÜRAHİ ÇİÇEĞİ TUZAĞI

 


Böcek yiyen bir grup bitkinin adı Sürahi çiçeği. Özellikle de ağız kısmı, ismi ile müsemma, sürahiye benziyor. Böcekler bu çiçeğin kenarlarındaki tatlı sıvılara geliyor. Böcekler bu çiçeğin üstüne konduklarında hem kaygan, hem yapışkan bir yüzeyle karşılaşıyorlar. Yavaş yavaş kayıyor ve sonunda çiçeğin dibindeki suya düşüyor. Bundan sonra geçmiş olsun, böcek çırpınarak ölüyor, çürüyor ve çiçeğe gübre oluyor. Her böcek bu tuzağa düşmüyor. Pek çoğu balını-nektarını alıp, gidiyor. Çiçek için çok da dert değil, suya düşenler ona yetiyor.

Kumarhaneleri anlatan bir youtuber'ı izliyorum epey bir zamandır. Onu dinlerken akıma bu mecaz (metafor) geldi. Özelikle gazino yazılıp, kazino okutulan kumarhanelerde içeri gire kişi, parlak ışıklar, şık giyinenlere bakıp, bedava içki, sigara ve yiyecek,  canlı müzik ve diğer şeyler, kurbanı kazinoya bağlıyor. Sonra kumar masalarına-makinelerine yöneliyor ve suya düşüyor. Bu sadece kumar için geçerli değil, her türlü tuzakta böyle yavaş yavaş suya düşme durumu var. Darbe girişiminin hemen ertesinde Adıyamanlı tarikat, Elmadağ'da kendi tekke kompleksini açmıştı. Dolmuştayken muhtemelen tarikattan iki kişinin konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Kuran dinlemeye gelenlerin çoğunun yemeği yiyip, gitmesinden, kuran sonrası dini sohbete de kimsenin katılmamasından bahsediyordu.  Tarikatların sürahi çiçeği tuzağı, iftar, kuran okuma veya benzeri bahanelerle verdikleri yemeklerdir. Bu yemekler genelde tavuklu pilav ve tatlı içerir. Pilavında sebebi etin çok görünmesidir. Pilava karıştırılan et, hem göze, hem de damağa çok çok görünür. Büfeler ekmeğin içini salata, soğan, salça, ketçap, mayonez ve ne bulurlarsa eklerle ama etin azlığı her zaman pilava göre daha az beli olur. Yemek sadece halkı tarikatın propaganda (dini sohbet) eylemlerine katılması için değil, bu propagandanın etkili olması için gereklidir de. İngilizlerin dediği gibi, aç adam, öfkeli adamdır. Karnımız açken kışkırtmalara, öfkeli propagandalara meyilli oluruz. İkna olmamız için de karnımızın tok olması gerekir. Arapça Kuran dinlerken içimize dolan huzurun sebebi de Kuran okumaların genelde ölümü kabul törenlerinde, yemekten sonra yapılmasıdır. Bu yemek yöreye yada zamanın-ortamın müsait olmasına göre pilav, pide, lahmacun veya başka bir yemektir. Üzerine bir de tatlı yemişizdir, bu da önemlidir. Tatlı seratoin, yani mutluluk hormonu salgılanmasına sebep olur. Çok az kuran okumasın birincil dereceden yakımıza aittir. Çoğu kez pek az tanıdığımız bir kişinin akrabasıdır. Yakınımız olsa bile sonuçta ölüm, kabullenmek zorunda olduğumuz bir gerçektir. Kuran okumalarında çoğu kez etrafımız, tanığımız ve güvendiğimiz insanlarla birlikteyizdir.

Pek az tuzak, venüs sinekkapanı bitkisi yada fare kapanı gibi birden üzerimize kapanır. Filmlerde gördüğümüz fare kapanları ise günümüzde pek kullanılmıyor.  Onun yerine yapışkanlı tahta yada kağıtlar var. Fare yüzeyde iki yada üç adım atınca yapışkan donuyor ve fare orada kalıyor. Dolandırıcılıkta, özelikle ponzi denen sistemlerde, erken bir zamanda, özellikle de büyük iflastan evvel paranı çekersen, karlı çıkıyorsun. Çiftlikbank dolandırıcılığında son aylarda mudiler,  para çekemiyordu. Pek çok kişi, daha çok para ekleyerek, ayrıcalıklı, büyük mudi olup, parayı çekmeye kalktı. Onlarda paralarını çekemedi.

Tuzağa kapılmamanın en iyi yolu, sürahi çiçeğine konmamak, konduysak bile erkenden kalkmaktır. Tuzağı kandırmaya kalkmak, büyük ölçüde boşuna çabadır.

6 Ekim 2024 Pazar

UCUZ KAHRAMANLIK NEDİR?

 


Propaganda, gündemde kalma ve hava atma amaçlı, sisteme ve yapana zarar vermeyen eylemlere ucuz kahramanlık denir. Gündemden düşmek istemeyen kişiler, sık sık ucuz kahramanlıklar yapar. Sosyal medya da böyle ucun kahramanlıklar için uygundur. Ucuz kahramanlar, güncele uyularak yapılır. Mesela on sene öncesinde Atatürk düşmanlığı liberaller ve sosyalistler arasında modaydı.  Atatürkçülük gençler arasında moda olunca, siyasal İslamcıların trolleri sadece Atatürk'e saldırıyor. Bir zamanalar Zmn yada AKT gazetesine abone olup, onu masanın üzerinde ve müşterinin gözünün içine sokan esnaf; gençlere şirin görünmek için Atatürk resmi asıyor.

Ucuz kahramanlıklar kişiye bazen pahalıya mal olabilir. Mesela Garipoğlu ailesi, Münevvser Karabulut'un katlediği kanepede mutlu aşle pozu cermeseydi, Cem Garipoğlu'nun mezarı açılmayacaktı. Şimdi hiç bir DNA testi aileyi kurtarmayacaktır. Hatta Karabulut ailesi dahil tüm ülkeyi Cem Garipoğlu'nun öldüğüne ikna etseler dahi, Cem'in bir kız arkadaşının daha kayıp olduğu yada cinayet (yada cinayetlerin) ailece işlendiği dedikoduları, şüpheleri durmayacaktır. Cem'in anneannesinin torununu savunmak adına cinayeti küçümsemiş olması, buna tuz-biber ekmiştir. Thomas Mann'ın Buddenbrook ailesi romanında ailenin çöküşü, ailenin büyük babasının bir işçi nümayişini tek başına azarlaması ile başlıyor. Aslında Alman burjuvazisi ve aristokrasisinin çöküşünün de başlangıcıdır. Kanepe pozu, cinayetten daha vahşicedir ve böyle vahşiliklerin acısı aheste aheste çıkar. Bazen de ucuz kahramanlıklar işe yarar. Gezi'nin başlangıcında, Sırrı Süreyya Önder'in, kepçenin önüne yatması, eylemleri alevlendirmişti. Sonra patronu Demirtaş,  Gezi'de darbeyi gördük diye başka bir ucuz kahramanlıkla bu direnişe sırt dönmüştü.

https://onbinkitap.blogspot.com/2024/08/demirtasin-iktidar-yandasligi.html

Ucuz kahramanlıkta hedef, kendini hedef olmadan, hedefe vurma çabasıdır. Evdeki hesap, her zaman çarşıya uymaz, o ayrı konu. Bu yüzden de ucuz kahramanlar, sık sık g U dönüşleri yapar, tepkim moderatöreydi falan der.

4 Ekim 2024 Cuma

BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ VE LİBERAL SEFİLLİK



Profesör Edhem Eldem, Amerika Birleşik  Devletlerine göç etmeden evvel röportaj vermiş. Hocamız kendisine baskı yapan iktidarı değil, Atatürkçüleri suçlamayı tercih etmiş röportaj boyunca. Malum, Amerikan üniversitelerinde yerini sağlamlaştırması gerek. Boğaziçi Üniversitesi, liberalizmin kalesidir. Tansu Çiller'de, siyasete atılmadan önce, Boğaziçi üniversitesinde ekonomi profesörüydü. Doksanlı yıllar boyunca, sosyoloji bölümü, profesör Nilüfer Göle öncülüğünde,  tarikatları yüceltme merkezi haline gelmişti. İdris Küçükömer tekrar dirilmiş gibiydi. Edhem bey, Sabancı üniversitesi ile beraber yaptıkları Ermeni konferanslarından bahsediyor. Üniversitesinin Kemalistlerce de sevilmediğini defalarca söylüyor. Hatta bununla öğünüyor. Kendisi gibi Amerika'da kadro bulamayanlar için de üzülüyor.
Boğaziçi Üniversitesindeki herkesi damgalamak istemem. Siyasal İslam'a sesleniyor gibi geldi bana. Doksanlar ve iki binler, hatta iki bin onlu yılların ilk yarısı güzeldi tabi Sosyolojide tarikatları, siyasal İslam'ı övme, tarihte Ermeni ve devlete muhalif bilumum tezlerin kabulü, ekonomide özelleştirmenin merkezi Boğaziçi'ydi. Oradan da Koç, Sabancı gibi holding vakfı üniversitelerine yayılıyordu. (Siz bu holdinglerin bol Atatürklü milli bayramlar reklamlarına kanmayın.),
İktidara tavır alma sebepleri de ilgin., kayyum rektör yada tepeden inme rektör krizi. Duyan da zannedecek ki ülkedeki üniversiteler, öğretim üyelerinin oyları ile seçiliyor, bir tek Boğaziçi'ne kayyum rektör atanmış. Özerk üniversitelere 12 Eylülle son buldu. Hatta iyi hatırlıyorum 1998'de Süleyman Demirel Üniversitesinde, ezici çoğunlukla 1. sırada olan Bayram Kodaman yerine, 3. sıradaki Lütfi Çakmakçı; dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından rektör atanmıştı. Ülkücüler de bun protesto etmişti. Demek ki Boğaziçi ve bazı bir kaç üst düzey üniversitelere ayrıcalık verilmiş bu güne kadar. Dertleri YÖK değil, kendi ayrıcalıkları. Alevi-Kürt ve Ermeni sevgileri de, yurt dışına sıçramak için batıya şirinlik gösterisi.  Siyasal  iktidar, sevimli yüzünü bu azınlıkların aleyhine döndüğünde, iktidara bir eleştiri getirmediler. Azınlıklara karşı 1950 sonrası yapılan saldırılara karşı da sessizdirler. 
Nemrut  yada Sezar'da beri tüm zorbalar, kendilerini iktidara getirenleri bir süre sonra zorbalıklarını tattırlar. Körün gözü açılınca, önce bastonunu kırarmış. Bu ideoloji hiç demokrasi sözü verdi mi? Hatta demokrasi bizim için bir trendir, icabında ineriz demedi mi?
Şimdi yeni rektöre sırtınız döneceğinize, Atatürkçülüğe dönün diyeceğim ama hem Amerika yada benzeri ülkelerde makam kazanma şansınızı kaybetmek istemiyorsunuz, hem de istediğiniz şey 12 Eylül rejiminin ile dokunamadığı Robert kolej ayrıcalıkları. Herkes YÖK'ün atadığı rektöre razıyken, sizin kendi seçtiğiniz rektörle çalışmanız; başka üniversitelere verilmeyen, çok görülen imkanlar ve kadrolar size verilsin, böylece en seçkin ve zeki öğrenciler size gelsin. Diğer üniversiteler muhafazakar hurafelerle uğraşırken, siz en son moda teorileri çalışın. En zeki öğrenciler size gelsin.
Öyle yağma yok. O beraber Ermeni konferansı yaptığınız vakıf üniversiteleri boşuna mı kurdu ve o kadar yatırım aldı? Siz o holding vakıflarının üniversitelerini yüceltme, üniversite kuruyoruz diye ormanları, deniz kıyılarını, bozkırları yağmalamasını akıllandırma aracıydınız. 
Şimdi de sefilliğinize ağlayın.






2 Ekim 2024 Çarşamba

SİYONİZMİ ANLAMAK VE SİYONİZMLE SAVAŞMAK



 İsrail-Filistin savaşı yeniden başladığı ve sürdüğü şu günlerde bence  genelde Müslümanlar, özelde de Arapların Siyonizm'i ve Arapları anlamadığı fikrine kapılıp, kendimce Siyonizm'i anlatmaya karar verdim. Tanımadığınız düşmanı yenemezsiniz. Müslümanlar, İsrail'i ve Siyonizmi efsaneler gözlüğünden görüyor. Bu efsanelere göre Dünya, gizli Yahudi devleti tarafından yönetilmektedir. A.B.D, İngiltere, Rusya, Çin ve diğet rüm büyük devletlerin hepsi gizli Yahudi devleti tarafından yönetilmektedir. Kapitalizm' de, Komünizm 'de Yahudilik icadıdır. Müslüman, Hristiyan, Türk, Arap, Farisi yada Kürt diye tanıdığımız pek çok aile, aslında Yahudi'dir ve Yahudilere hizmet etmektedir. Daha ileri gidenlere göre Nazi soykırımı yada 1492 İspanya sürgünü gibi olaylar da Yahudi komplosudur.

Oysa bu tip komplolara inanmak ve böyle akıl dışı fikirleri yaymak, insanların mücadele umudunu ve direncini kırar. Bireyler, mücadele arkadaşlarından şüphelenir. İlk baştaki heyecan, çabucak söner çünkü savaştaki ilk sıkıntı yada yenilgide panik başlar. Kafa karışıklığı da çözülmeyi hızlandırır. Düşmanınız ne kadar büyük yada küçük olursa olsun,  gerçekçi, akılcı ve mantıklı olarak değerlendirmelidir.

Şimdi Siyonizm'e gelirsek, Teodor Herz, 1896'da, Yahudi Devleti adlı kitabını yazmadan, hatta 1860'da doğmadan evvel Filistin'de ilk Yahudi yerleşimleri kurulmuş ve Siyonist örgütlenmeler kurulmuştu. Öyleyse 1897'de İsviçre-Basel'de kurduğu 1 Siyonizm Kongresinin ve yazdıklarının önemi nedir? Neden mezarı İsrail'e, Siyon tepesine taşınmış, adı bu kadar önemlidir? Herzl, Siyonizm'i Yahudi dincilerinden kurtarmış, Siyonizm'i Yahudi ulusunun ideolojisi yapmıştır. İnsanlar azınlıkları veya ötekileştirdikleri kimseleri bir ve bütün olarak görme meylindedir. Oysa azınlıklar da bazı dönemlerde kendi içinden birilerini azınlığın azınlığı yapabilirler ve hatta yaparlar. Her din gibi Yahudiliğin içinde de mezhepler ve tarikatlar vardır ve bugün halen de vardır ve bazıları İsrail'in varlığına karşıdır. Yahudiler, düşünüldüğü gibi kadar çabuk ve hızlı örgütlenip, birlik olan toplumlar da değildir. İslam'ın ilk döneminde Muhammed, Medine'ye hicretinden sonra çevre Yahudi kabilelerini tek tek itaat altına almış, Hayber'in fethinden sonra da hepsini dağıtmıştır. O dönemde, yaklaşık yüz yıl önce yıkılmış Himyeri krallığı sebebiyle pek çok Yahudi vardı bölgede. Himyeriler, sonradan Yahudi olmuş,  tebaalarını  da Yahudi olmaya  zorlamışlardı. İşte bu Yahudiler, İslam'a karşı birlik olamamışlardı. Genel anlamda da Yahudiler, devletleri yıkıldıktan sonra kolay kolay bir araya gelememişlerdir. Roma imparatorluğunu sarsan  Yahudi isyanlar bastırıldıktan sonra,  genel anlamda kolay yönetilen, uysal, isyan etse de isyanları kolay bastırılan bir halk olmuşlardı. Dini sebeplerden ve faşizmin kolay hedef arayışından dolayı sık sık yağma ve katliamlara uğruyorlardı. Katliamlar sonrasında her şeylerini bırakıp, başka bir şehre yada ülkeye göç ediyorlardı. Göç ede ede Polonya-Ukrayna-Macaristan üçgeninde toplanmışlardı. Orta Çağda, veba salgını sırasında nüfus azalınca Pomeranya dükü Yahudileri ülkeye çağırmış, onlar da Pomeranya'dan başlayıp, doğu Avrupa'ya  çoğalarak yayılmışlardı. Gene de iç çatışmaları, mezhep bölünmeleri bitmiyordu. 

İşte Herzl'in Yahudi ulusu kavramı, burada devreye girdi. Herzl, Yahıdiliğin Ziya Gökalp'iydi, Yahudi tanımını din yada ırktan, ulus bilincine taşıdı. Yahudiler, zannedildiği gibi ırk birliğine de sahip değildi. Polonya ve Doğu Avrupa'ya göç eden pek çok aile, aslında Yahudi değildi. Kendi ülkelerindeki yoksulluktan kaçmışlardı. (Savaş Tanrısı filmindeki Yuri Orlov'da, böyle bir karakterdir.) 1990'dan sonra Rusya'dan İsrail'e göç edenlerin üçte biri de Yahudi değildir, İsrail devletinin araştırmalarına göre. O yıllarda Yahudiler arasında panteizm, ateizm gibi inanışlar, sosyalizm gibi ideoojiler de yaygındı. Modern Panteizmin kurucusu Spinoza'da  Yahudi kökenliydi.

Herzl, bu konuda yalnız değildi. Haskala denen Yahudi aydınlanması ve dönem Avrupa'sında genelde halk, özelde de Yahudiler arasında okuma-yazma oranının yüksekliği de Herzl'e yardımcı oldu. Son olarak katliamların ve hiç bir ülkede barınamamalarının da Siyonizm'e katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz. Hitler'in soykırımını herkes bilir. İktidarı boyunda 4 buçuk milyonu kaplarda, bir buçuk milyonu yakalandıkları yerlerde, altı milyon Yahudi öldürdü. Bu sayı, Avrupa Yahudilerinin üçte ikisi, dünya Yahudilerinin yarısıydı. Bu olaydan az bir zaman önce, Rus iç savaşında (1917-1923) bir milyon kadar Yahudi öldürülmüştü. Yahudi nüfusunun 1933 öncesi sayısına ulaşması elli yıldan fazla zaman aldı. Bu süreçte dünya nüfusu beş kat artmıştı. Yahudilerin çilesi bunla da bitmemiş, 1946'da Polonya'da bir çocuğun kaybolması, İğneli Fıçı efsanesinin hortlamasına ve ülke genelinde binden fazla Yahudi'nin kıyımına sebep olmuştu. Çocuk ertesi gün sağ bulunmuştu ama kalan Yahudiler için Siyonizm bir ihtiyaç olmuştu.

Öte yandan karşı tarafa, Arap-Müslüman toplumuna bakalım, önce Siyonizm'in ilk muhatabı Araplara. Araplarda, şu anda 22 yada 23 ülkeye dağılan Arap toplumları, tek tek ülke olarak, kendi içinde de birlik değil. Olayı mezhebe indirgesek, Libya iç savaşı neden bitmemektedir? Oysa Libyalılar,  birbirlerine akraba bile sayılırlar. İsviçre'de üç mezhep (Katolik, Kalvinist,  Lutheryen), dört dil (Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Latince) bir arada yaşamakta. Çekoslovakya kansız ve sakince bölünürken, Yugoslavya'da kan oluk oluk aktı.

Benim tezime göre bunun üç sebebi var. İlki Antisemitizmin, Yahudileri kendi devletini kurmaya mecbur bırakmasıdır. Yoksa hiç kimse kolay kolay bir Avrupa-Amerika şehrindeki rahatını bırakıp, Filistin çöllerinde savaşmaz. İkincisi Yahudi aydınlanması, Herz ve benzeri yazarların-çizerlerin gayretleri. Pek çok milletin Atatürk'ü oldu ama onların bir Ziya Göklap yada Ömer Seyfettin'i olmadı. Yugoslavya'da Tito vardı ama  Slav birliğini fikri yoktu. Simon Bolivar öncülüğündeki ordular, beş Güney Amerika ülkesini (Venezüella, Kolombiya, Ekvator, Peru ve Bolivya) İspanyol egemenliğinden kurtardı ama bu devletleri bir arada tutamadı.

Son sebepte karşı taraf, yani Arap-Diğer Müslümanlar arasında eğitim, okuma ve kültür seviyesinin düşüklüğüdür. Arap-İslam birliği savunulsa bile, bunu okuyacak, anlayacak insanların azlığıdır. Benim gözlemlerime göre okuması az, kültür ürünlerini az tüketen toplumların biz kavramı, kendisine yakın, çoğu ismi ile bildiği insanlardan oluşuyor ve ötekilerle ilgili dedikodulara inanmaya, onlara düşman olmaya yatkın oluyor. Bu tür toplumlar, kolay bölünüp yönetiliyor. İngilizler, Hindistan'ı (Pakistan, Bangladeş, Nepal ve bir kaç ülke ile beraber) yüz bin kadar subayla ve çeşitli etnik gruplardan asker devşirerek yönetti. Bu ülkelerde okuma-yazma halen yerlerde. Hep bir Japon mucizesdinden, Alman mucizesinden bahsedilir. Japonlar M.Ö. 7. yüzyılda Çin'den yazıyı almış,  ülkeleri için geliştitmiş, erkekler arasında okuma-yazma oranı da asla %40'ın altına düşmemiştir. Portekizlilerle beraber Avrupalılarla tanışır, tanışmaz ilk aldıkları yenilik matbaa olmuştur.

İslam dünyasında ise, bir kaç yıl önce sayın Reis'in sözlerine göre %45 civarıdır. Konu Arap ülkeleri olunca daha düşüktür. Sonuçta tarikat ve mezheplerin üzerine bir Müslüman kimliğine; ırk ve din kavramları üzerinde bir Arap kimliğine; bunun içinde geniş çaplı bir aydınlanmaya ihtiyaç vardır ki, batı dünyası ve İsrail yenilsin.

Batı dünyasının İsrail'e desteği de gayet sekülerdir. Orta doğu yada Ön Asya dediğimiz topraklar, sadece Orta doğululara bırakılmayacak kadar değerlidir. İsrail'de bu değerli arazide bir bekçidir. Yılllarca Yahudilerin emeklerini yağmalayan Avrupa ve Amerika, şimdi de İsrail'i ücretli asker olarak kullanmaktadır.