Dinlediğim büyüklerim, isyanı anlatırken, isyanın bastırılması ile ilgili olarak sadece Topal Osman'ı anlatıyor. Baki Öz'ün de kitabında anlattığı Çalıyurt köyündeki meydan savaşından sonra, isyancılar dağılmış. Koçgiri isyanı ile ilgili video yapan bir Youtuber, bazı asilerin Dersim'e sığındığını yazmış. Ben böyle bir olayı duymadım. Youtuber kaynak vermemiş. Ben böyle bir şey duymadım ama olma ihtimali yüksek, zira can pazarı söz konusu.
Benim duyduğum Giresun'a götürülen, orada fidye pazarlığı yapılan ve katledilen insanların hikayeleri oldu. Bazıları İstanbul'a, bazıları Rusya'ya göç edip yerleşmiş. Seni Amerika'ya, Ermenistan'a götüreceğiz diye de çok kişiden para almış.
İsyanın bastırılması, büyük ölçüde Topal Osman kuvvetleri etkili olmuş. Zaten asilerin harekete geçme tarihi, Sakarya Savaşının başlangıcı ve Ankara hükümetinin tüm kuvvetleri cephede. İsyancılar, Topal Osman'ın ordusunu veya gücünü ne kadar biliyormuş, bilmiyorum ama en azından o dönemin şartlarında Karadeniz-Giresun dağlarını bu kadar çabuk (tabi ki o zamanın şartlarında) gelebileceklerini tahmin etmemişler.
Babaannem, Topal Osman'ın yağması sırasında ağaların evinde hizmetçiymiş. Ağaların altınları ve ambarın anahtarı ondaymış. Tüm hizmetçileri ve konak halkını, dere kenarına götürmüşler. Bir hizmetçinin üzerinde altın çıkınca, o hizmetçiyi döve döve öldürmüşler. O da kendisine emanet edilen altınları ve anahtarı, el çabukluğu ile bir taşın altına koymuş. Ağaların ailesinin ısrarlarına rağmen, altınları geri almaya gidecek cesareti iki yıl sonra bulmuş.
Baki ÖZ, Topal Osman'ın sadece kendi mülkiyeti için elle bin koyunu götürdüğünü yazıyor. bu sayı fazladır, eksik değil. Bölge halkının temel geliri koyun, zaten ekilecek çok bir alan yok. Yün, peynir gibi ürünleri satıp, buğday alıyorlar. Topal Osman sadece koyun, keçi ya da evcil hayvanları değil, para edecek her şeyi alıp, götürüyor. Bir de fidye için götürülen varlıklılar ve varlıklı olmasa bile Gayrı Müslümler var.
Bütün bu olanlarda, kimsenin hesabını bilmediği başka bir kayıp da, insan kaybı. O kadar ki, halk arasında çok kadınlı evlilikler, bir tek bu dönemde yaygınlaşıyor. Çünkü erkek sayısı az. Annemin anneannesi, benzer şekilde kumaymış. Bir çocuklara bakar, diğeri de kocası ile yiyecek dilenirmiş. (Enver Gökçe'nin Meri Kekliğim şiiri bana bunu hatırlatır. Bir de rahmetli babaannem, Ahmet Kaya'nın Dağlara Doğru şarkısını dinledikçe ağlardı. Topal Osman'ın saldırısında erkeklerin savaşırken, kadınların dağlara doğru kaçmasını anlatıyor demişti) Babaannem de dedemden on yaş ve belki daha fazla büyük. Dedem de babasını isyan sırasında kaybetmiş, yetimmiş. Ağalar bu iki yetimi evlendirelim, yuvaları olsun demiş ve evlendirmişler. Evlendiklerinde dedem 15-16, babaannem 25-26 yaşlarındaymış.
İsyan ve yağmanın diğer bir sonucu da, yoksullaşan yöre insanının erkenden gurbete ve büyük şehirlere taşınması sonucu, insansız kalan bölgenin ormanlaşması.