Tarih, her zaman aradan biraz zaman geçince anlaşılıyor. 12 Eylülden uzun zaman geçince, o zamanlar yapılanları daha net görüyorsunuz.
Meşhur suç örgürü lideri neden kırk yaş altına hitap ediyor biliyor musunuz? Kırk yaş üstü kuşak, 12 Eylül'ün suçluluk duygusu eğitimini aldı. Otuz yaş altı kuşak, internet ve sosyal medyaya yetişti ve onlara verilen bu eğitim yarım kaldı. Şu anki iktidar partisinin çelik oyları, kırk yaş üstü insanlardır ki, onlar alternatifsiz 12 Eylül medyasının elinden geçti.
TELEVİZYON
Bu medyanın bir numaralı silahı şüphesiz tek kanallı televizyonuydu. Zaten o yılların anayasası gereği, televizyon ve radyoyu sadece devlet işletebilirdi. Peki neden tek kanal ve yayımlar yazın 19.00-24.00, kuşun 20.00-24.00 arasındaydı, bunu bir düşünmeli.
Genel anlamda, pavyona giden erkekler haricinde, gece hayatı olmayan insanlar, sokağa çıkma yasakları ile daha bir eve bağlanmışlardı. Gazetelerin tirajları birden düşmüştü, çünkü büyük ölçüde siyasi haber yapamıyor, terör olayları da sansüre uğruyordu. Pek çok örgüt, devletle çatışıyor, bu çatışmalar, darbe ile tüm terör bitti masalına inanılınması için saklanıyordu. Gazete tirajlarını düşüren ikinci neden de, meşhur 12 Eylül öncesinde gizliydi. Her dönemde gazete, dergi ve benzeri yayın organları, belli ideolojiler ile anılırdı ama 1975-1980 yılları arasında ideolojinin gazetesini koltuğun altında taşımak, o ideolojiye sahip olduğunu belirtmenin özel bir yoluydu ve bazı gazeteler için de halen öyledir. O yıllarda ise, bir ideoloji sahibi olmak suç oldu. Aşırı sağ, aşırı sol kelimesi çok geçiyordu ama sorun bir siyasi ideolojiniz olmasıydı. Gazetelere daha sonra bir paragrafı daha ayıracağız. Ancak bunun televizyonla ilgisi, gazetelerin artık bir haber kaynağı olmaması, haber vasıtası olarak görülmemesidir. Gazetelerde de yazılanlar, genelde o zamanlar ajans denen ana haber bülteninde anlatılanlardı. 1987-88'e kadar öyle kaldı.
Buraya bir de mim koyayım ki, ülkemizde yaşlıların ana haber bültenini ve uzun uzun basın açıklaması adı altında iktidar sahiplerini dinlemesi gibi bir alışkanlık kaldı. Geri kalmış ülkelerde, genelde bu ana haber bültenlerinde ne olursa olsun, iktidar sahiplerinin açıklanması ise ayrı bir garabet. Bu şekilde hazırlanmış ana haber bültenlerini izlemek-dinlemek, sizi iktidar sahiplerine karşı daha itaatkar yapıyor. Bu yüzden büyük ölçüde televizyon seyretmeyi bıraktım. Yoksa internette de atomu parçalamayı falan öğrenmiyorum.
İdeoloji sahibi olmanın suç olması, ana haber bültenleri ile yavaş yavaş solcu olmanın suç olmasına doğru dönüşmeye oldu. Bunu da TRT'nin, İsmail Cem'in Kültür bakanlığı sırasında yerleşmiş solcu sunucularını kullanarak yaptı. 12 Eylül rejimi, binlerce, hatta yüz binlerce kişiyi işinden, yurdundan etmişti ama TRT'ye büyük ölçüde dokunmadı. Bunun sebebi, söylenen sözlerin daha etkili olmasını sağlamak, propagandanın bir itiraf gibi görünmesini sağlamaktı. 27 Mayıs'ın önemli ölçüde başarısız olma sebebi, darbe bildirisini kurmay albay Alparslan Türkeş'in okumasıydı. Bu yüzden 12 Eylül bildirisi, Mesut Mertcan'a okutuldu.
Hemen her akşam, ana haber bülteninde, yasadışı sol bir örgüt ve örgüte ait dokümanlar haberi olur, bu haber uzatıldıkça uzatılırdı. Örgütsel doküman olarak da, bolca kitap, özellikle roman, şiir, öykü kitapları, hatta bazıları da klasik kitaplar olurdu.
Bunun iki sonucu olarak, sol siyaset zayıfları. İkinci olarak da kitap satışları düştükçe düştü. Hemen hemen hiç kitap okumayan bir nesil yetişti. Öğretmenler arasında okumam ama sezerim sözü, slogan gibi olmuştu. Doksanlara kadar TRT1 ana haber böyle gitti. Ajans da denen ana haberin krallığı 1986'da TRT2 kuruluncaya ve Perihan Abla dizisine kadar gitti. Hatta sırf ana haber bülteninin izlenmesi düşüyor diye, saati değiştirildi diye hatırlıyorum.
TRT'nin o dönemki yayın politikaları üzerine söylenecek, yazılacak çok şey var elbet. Buradaki konumuz, suçluluk duygusu eğitimimiz. TRT aynı zamanda halkı dindar etmenin de bir yoluydu, bol bol din programlarının yanında (özellikle perşembe akşamları yayımlanan Huzura Doğru), Barış Manço'nun programındaki ağaçta kelime-i Tehvit yazısı, baldan Allah yazan arılar gibi hurafeler de TRT üzerinden yayılmıştı.